Türkçede eskiden “mişli geçmiş” diye söylenen şimdi ise “duyulan geçmiş zaman” diye isimlendirilen bir zaman kipi vardır. Örneğin, “Ali gelmiş” denildiğinde Ali’nin geldiği duyulmuş ama bu kesin olarak teyit edilememiştir. Bu, sadece bir duyumdur. Geldiği kesinleştiğinde “Ali gelmiş” denilmez “Ali geldi” denir. Bu da öğrenilen geçmiş zamandır. Burada duyumun yerine genel kabul ve ikna söz konusu olmuştur.

Bu konu dil felsefesi açısından zevklidir. Mantıksal ve düşünsel bir açılım, bir ufuk kazandırıyor.

Duyulan geçmiş zaman daha çok hikâyeyi anlatıyor, haber veriyor. Hatta biraz ciddiyetsiz ve umursamaz bir tavrı ifade ediyor. Ama bunun ciddiyeti, hakikat olup olmadığı etkisiyle, imzasıyla ve icraatıyla anlaşılıyor. Bir duyumla bu iş olmuyor. Bunun için bir icraat gerekiyor. Geçmiş zaman için geçerli olan bu özellik aslında gelecek zaman için de geçerli olmalıdır. Yani öğrenilen gelecek zaman ve duyulan gelecek zaman kipleri olmalıdır.

Mesela, “Cengiz gelecek” denildiğinde geleceğinin kesin olması gerekir. Lakin geleceğe yön vermek, yargı belirlemek imkânsızdır. Çünkü geleceğin tasarrufu insanın elinde değildir. Dolayısıyla “gelecek, yapacak, edecek” gibi fiillerin yanında hem sözle hem de yazıyla büyük harfle bir “İNŞALLAH” demek gerekir ki gelecek zaman imkân hükmüne girsin. Hikâye ve duyum olmaktan kurtulup doğru haber olsun. Bu nedenle Hak Teâlâ, “Hiçbir şey için, “Allah dilemedikçe-inşallah demedikçe”: "Ben yarın onu yapacağım” deme(Kehf:23) buyurur. Ki yarın yakın bir gelecektir. Bugünden yarın için bazı şeyler belli olmuş olabilir. Fakat buna rağmen Hak Teâlâ, “yarın şunu yapacağım” deme buyuruyor.

İçinde bulunduğumuz günün hemen bir sonrası olan yarın için bile tam belirli değildir. Demek ki yarın ancak senin yârin ile aşkınla açığa kavuşur. Bunun da sözlü ve fiili ifadesi “İNŞALLAH” demektir.

Yarın için dahi belirsizlik ancak “İNŞALLAH” diyerek kalkıyorsa siz varın daha uzak geleceği düşünün.

Ne olursa olsun gelecek yargısı “İNŞALLAH” olmadan ancak “mişli, mışlı” kipinde olur. “Yapacakmış, edecekmiş, gelecekmiş” şeklindeki kipte alaylı, umursamaz hatta rest çeken bir ifade ve tavır vardır. Yapacakmış, yap da görelim gibi bir tavır da var.

Geleceğin “mışlı ve mişli” kipiyle olmaması için niyetin halis, amelin salih, yöntemin sahih olması gerekir. Bir de yanına “İNŞALLAH” demek gerekir. Yani dileyecek, inşa edecek, yarını inşa edecek yârin Allah’tır. Ancak bu şekilde gelecek zaman sahih ve gerçekçi olur.

Bu, her iş ve faaliyet için böyledir. Atılacak her adım, yapılacak her iş bu usul ve esasla yapılmalıdır. Aksi takdirde o iş, o adım “mişli-mışlı” olarak bir duyum olmaktan öteye geçemez.