Cinayet, kasten adam öldürmektir.

Kelime anlamı ise olgunlaşan ürünü toplamaktır. Rahman suresi 28. Ayetinde “CİNAYET” Bu anlamda geçiyor.

Bu açıdan cinayet zıt manalı ve zıt yönlü bir kavramdır.

İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren cinayetler işlenmiş, işlenmeye devam ediyor.

Cinayetlerin hukuki, sosyal, psikolojik, psikiyatrik, ahlaki birçok sebebi vardır. Ancak bunların hiçbiri tek başına insanların cinayet işlemesinde yatan hakiki saiki, gerçek duyguyu ifade etmeye yetmiyor.

Her günahın, her suçun asli bir alternatifi vardır ve ancak bu hakiki seçenek bulunursa arızi durum ortadan kalkar, meselenin iç yüzü anlaşılır. Aksi takdirde insanlar bunun etrafında dolanıp dururlar. Sonunda da takatten kesilirler.

Haset, öfke, gaddarlık, cehalet, tatminsizlik hepsi cinayet işlenmesinde bir sebep olabilir. Ancak asıl olanı bulmak gerekir. Asıl sebep bulunursa hepten cinayetlerin önüne geçilebilecek mi? Tabi ki hayır! Ama en azından insanlığın bunu anlamlandırıp buna göre tedbir alması mümkün olacaktır.

“İki cennete karşı cinayet yakındır”(Rahman:54) Evet, ayetin meali lafzıyla verilecek olursa böyle verilebilir. Peki, burada cinayet hangi manadadır? Burada cinayet “olgunlaşan ürünü devşirmek” anlamındadır. Olgunlaşan ağaç ürününü, balı toplamaya “cena-cinayet” adı verilir. Yani burada bildiğimiz cinayet, ürün devşirme anlamındadır. Neden bu böyledir? Çünkü katil, aşkı muhabbeti bilmiyor ruhi ve manevi bir ustalığı, himmeti yok. Bu nedenle ürün alacak yerde ağacın, şecerenin kendisini kökten kesme yoluna gidiyor. İnsana karşı cinayet işliyor. Her insan bir şeceredir. Bir ağaçtır, bağdır, bahçedir, ondan alınacak pek lezzetli, pek kıymetli semereler vardır. Bal vardır, türlü meyveler vardır. Ama bunun ehli ve ustası olmayanlar kişinin maddi varlığını ortadan kaldırarak kendilerini tatmin ve ispat etmeye çalışırlar. Ve bu, pek kötü, pek acımasız bir ispattır.  

Hani Habil, Kabil’e şöyle demişti: "Allah'a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da, ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin Rabb'i olan Allah'tan korkarım.”(Maide:28) burada Habil ürün devşirmeyi farklı görüyor. Kardeşinin özünü müşahede ediyor ama Kabil meseleye bu kabilden bakmıyor. Çünkü Kabil, ürün devşirme ustası değildir. El yordamı yoktur. Bu nedenle hem aciz hem de acımasızdır. Ağacı kökten keserek semere alacağını hesap ediyor.

İşte cennette cinayet, ağacı kesmek değil olgunlaşan, yere kadar eğilen dallardaki ürünü almaktır. Ve cennette işlenen bu cinayet türü pek âlâ dünyada da örnek olabilir. Yeter ki işin aslı bilinsin.

Cennette cinayet vardır ama öldürerek değil, semere devşirerek, ürün alarak, hayır ve bereketini toplayarak oluyor. İnsanın derleme, toplama ustası olma ihtiyacı öyle veya böyle hep vardır. Cennette bile varsa varın gerisini siz düşünün. Ama bunun yerinde olup olmaması sorundur. Burada hem canilere hem topluma hem de hukuk sistemine hayati işler düşüyor.

Hayatta insanların kendilerini ispat etme tutkuları ve bunu ifade etme araçları o kadar yaygınlaşmış ki bu da beraberinde kendini ispat sorunu yaşayan, kendini değersiz ve işe yaramaz gören yığınlar meydana getirmiştir. Ve korkutmak için söylemiyoruz ama hakikat şudur ki bunların her biri cani olma, cinayet işleme adayıdır. Bu kimseler ya kendilerini ispat edecek, ürün alacak bir yol bularak bunu tatmin edecekler ya da duygusuz, ilgisiz, sevgisiz kaldıkları için maazallah bedene kast ederek bunu yapmaya teşebbüs edeceklerdir.  

En acımasız cinayetleri işleyenler ifadelerinde pişmanlık duymadıklarını beyan etmekten çekinmiyorlar. Bu, canavarca bir hissin tatmin edilmiş olmasıyla izah edilemez.