İslam toplumu temel olarak iki sınıftır; Ashab-ı yemin ve Sabikun. Müslümanların orta sınıfına “Ashabı yemin” Müslümanların öncülerine ise Müsabakadan türeyen “Es-sabikun” adı verilir(Fatır:32). Es-sabikun, geçmişte yaşamış kişiler demek değil; günümüzde yaşayıp davada öne geçen kimselerdir.  

Allah(c.c); İslam`ın orta sınıfını temsil eden Ashab-ı yeminin oranının her zaman sabit olduğunu (Vakıa:13,14), buna mukabil İslam`ın öncüleri olan “Es-sabikun” oranının gittikçe azalacağını (Vakıa-39,40) buyurur. Demek ki hayat standardı yükseldikçe insanlar ‘Ashabı yemin` sınıfından olmayı tercih ederek hem dünyayı hem de ahreti idare etmeye çalışıyor. Yani tarihin seyri içinde ‘Ashabı yemin` sabit kalacak ama ‘Es-sabikun`un oranı azalma gösterecektir. Buna göre; dünya hayatı renklendiğinde, büyüsü arttığında insanlar daha çok “Ashabı yemin” olmayı tercih edeceklerdir. Burada bir sorun yoktur. Belki sorun, İslam`ın öncülerinin bunu kabullenmemeleri, bunu sorun olarak telakki etmeleridir. Halbuki Allah(c.c), ‘Ashabı yemin`in oranını ve durumunu haber vermiştir ki bu durum İslam`ın öncüleri(es-sabikun) tarafından bilinsin ve buna göre tedbir alınsın.

İslam toplumu, ‘Essabikun` olmadan dünyevileşir,  zayıf ve kişiliksiz bir toplum olur. Bu nedenle İslam toplumunda ‘Sabikun`un olması şarttır. Sabikun, İslam toplumunun hedeflerini sahiplenir. Bireysel olarak İslam`ı yaşamakla yetinmez, aynı zamanda İslam`ın siyasî, sosyal ve idarî hedeflerinin hayata geçmesi için çalışırlar. Bunlar müsabakacıdır. İslam davası için mücadele ederler. Bir İslam toplumunda insanların çoğu “Ashabı yemin” olduğunda burada bir sorun varmış gibi zannediliyor. Oysa işin aslı başkadır. Mesele, ‘sabikun`un sayısının azalmasıdır ki bu zaten Allah(c.c) tarafından haber verilmiştir.

Ashabı yemin, ortalama İslam toplumudur. Çoğunluk bunlardır. Ana vasıfları şunlardır;

Ashabı yemin iyilik tarafını tercih ederler. Hayır ve bereket ehlidir.

Ashabı yemin; yeminin yani gücün tarafıdır. Müsabakayı ve mücadeleyi sevmezler.

Hayrın tarafıdırlar. Ama riski sevmezler. Son derece temkinlidirler.

Şeriatın kişiye ait vecibelerini yerine getirirler. Kendilerini ve ailelerini kurtarmaya çalışırlar.

Bunlar istikrar ve güven ortamına büyük önem verir. Gergin ortamlardan kaçınırlar. Bu nedenle onların canını almaya gelen melek; “Sana selam olsun ey ashabı yemin” diyerek(Vakıa:91) onlara güven verir.

Ashabı yemin; teoriye değil, pratiğe önem verir. İcraata ve güvenilirliğe bakarlar.

Ashabı yemin dünyevi değildir. Müslümanların dünyadaki ayaklarını temsil eder. Bunlar ehli necattır. Cennet ehlidir. (Vakıa:27-38).

Ashabı yemin, iktisat ehlidir. (Fatır:32). Hedefleri vardır ama şartların durumuna bağlı olarak ortaya çıkar.

Dünyadaki durumlarının bir sonucu olarak Ashabı yeminin cennetinde daimî bir gölge vardır(Vakıa: 30). Çünkü gölge, huzur ve güveni temsil eder.

Ashabı yemini,  batıl yolda görerek onları kazanmaya çalışmak yanlıştır. Ashabı yemini kazanmak değil; yönlendirmek ve yönetmek esastır.

Sabikunun vasıfları ise şunlardır;

Sabikun; iyiliğin tarafı olmakla beraber iyiliğin başıdır. İzzet ve kerem ehlidir.

Sabikun; müsabakayı sever. Kendi nefisleriyle ve başkalarıyla yarışır. Öyle ki Zuleyha`nın kendilerinden önce kapıya varmasına izin vermez, kendileri önce kapıya varır. (Yusuf:25). Böylece nefsi ve dünyayı geçerek Aziz olurlar.

Mücadelecidirler. Risk almaktan korkmazlar. Güce boyun eğmezler.

Hedef ve ideal sahibidirler. Hayatlarını hedefleri için seferber etmişlerdir.

Hedeflerinin büyüklüğü ve gerçekleşmesinin zorluğu asla onları yormaz ve usandırmaz. Yorulanlar Ashabı yemin sınıfına dahil olur.

Hedeflerinin büyüklüğü onları hayalci yapmaz. Bilakis vakıaya ve şartlara dikkat ederler. Uçup gitmezler. Mukarrebun vasıflarıyla hem hedeflerine hem de içinde bulundukları topluma yakındırlar.  Müsabaka ederek öne geçerler ama asla kopup gitmezler.

Essabikun, sadece ehli necat değil, aynı zamanda kemal ehli olarak makam sahibidir. Ashabı yemin`den farklı olarak ‘Sabikunun` cennetlerinde içecekler önemli yer tutar. (Vakıa:17-18). Çünkü içecekler, temel ihtiyaç aracı değil; tamamen lezzet, haz ve zevk aracıdır.

Cemaat düzeyinde olsun, devlet seviyesinde olsun her durumda İslam toplumu bu ikili yapıya sahiptir. Yani bu yapı hiçbir zaman değişmez. Bugün; toplumda, siyasette, idarede ihtiyaç duyulan ‘Sabikun` sınıfıdır. Bunlar olmadan toplumun, siyasetin ve idarenin tabiatı bozulur. Toplum, şeriatın temel farzlarıyla yetinebilir. Bu bir tercih meselesidir. Kimse bunu basit ve yetersiz göremez. Daha fazlasını ‘Sabikun` yerine getirecektir. Müslümanlar, toplumun bu durumundan şikâyet edeceklerine ‘Sabikun`u yetiştirsin. Bunları müsabaka sahasına sürsün. Cemaatten gelmeyen hiçbir parti, bu güce ve imkâna sahip değildir. Bu nedenle artık cemaat kültürü ve edebi olan siyasî partilere ihtiyaç vardır. Çünkü ancak bu tür siyasi partiler, dünyevileşmeden toplumu idare edebilir.  

Toplumun direği ‘Ashabı yemin`e; toplumun öncüsü ‘Sabikun`a selam olsun. Ramazan bayramı mübarek olsun.