Medeniyet lafzı, hem “Din”  hem de “Medine” kelimelerinin türevidir.

Bu manada Medeniyetin iki temel esası vardır,

Din-vicdan

Medine-Yerleşik olma iradesi

Bir yerde vicdan yoksa insanlar yerleşik düzene geçseler bile burada medeniyet olmaz, Medine olmaz. Belki uygarlık olur, Medyen olur.

Medine Hz. Muhammedin(sav) şehridir.

Medyen ise Hz. Şuayb’in şehridir.

Günümüzde kurumsallık çok güçlüdür. Ama vicdan zayıf olduğu için mevcut yerleşik düzene, kurumsallaşmaya tam olarak medeniyet diyemeyiz.

Medeniyet, göçebe ve avcı anlayışın zıddı olarak kurulmuştur. Bu nedenle medeniyette temel olarak avcılığa dayalı faaliyetler yoktur.

Avcılığın olduğu yerde evcil hayvanlar yoktur. Çünkü av, evcil havyanlara karşı yapılamaz. Yapılırsa haramdır. Av ancak yabani hayvanlara karşı olur. Evcil hayvanlar medeniyet nişanıdır. Orada yaban hayatı yoktur.

Deniz yerleşik düzene müsait olmadığı için her zaman hac için girilen haramda bile onda avlanmak helaldir. Ama hac için ihramdayken bir bit dahi öldürülemez.

Av bir medeniyete geçiş egzersizidir. Bu nedenle Hak Teâlâ av ile ilgili olarak, “Ey iman edenler! Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avla dener ki, gizlide kendisinden korkanları meydana çıkarsın. Kim bundan sonra saldırıda bulunursa onun için acı bir azap vardır”(Maide: 94) buyurur. İşte avcılıkta bu disiplini gösteren kimsenin yabanilikten kurtularak ehli, yerleşik düzene geçme hakkı olur.

İşte böyle medeniyetin din tarafını vicdan ve ahlak oluşturur.

Medeniyetin diğer şartı ise yerleşik olma iradesidir. Artık seferi ve göçebe olma durumundan kurtulma kararıdır. İşte bu durumda cami, mabet inşa edilir, bunun etrafında çarşı kurulur, ticaret olur ve böyle devam edip gider.

Günümüz dünyası yerleşik düzene geçmiş gözüküyor. Devasa şehirler, gökdelenler inşa edilmiş, büyük kurumlar var. Ama bunun içinde bariz bir vicdan sorunu var. Avcılık kültürü bitmiş değildir. Üstelik avlanmak çok vicdansızca yapılıyor. Nesli tükenen hayvanlar var. Karada ve denizde avlanma hırsı o kadar vicdansız bir hal almış ki yerin üstü ve altı yağmalanıyor.

Para avcıları, maden avcıları, servet avcıları hiç olmadığı kadar fazladır. Dünyada el değmemiş, avlanmamış alan kalmadı.

Günümüzde avcılık çok daha teknik çok daha geniş ve de derin alanlarda icra ediliyor. İnsanın avlanma hırsı yerleşik düzeni tehdit ediyor. Bu nedenle insanlar yerlerinden göç ediyor.

İşte Medine hem yerleşik olmanın hem de vicdanın nişanıdır. Bu nedenle eşsiz bir medeniyettir.

Medyen ise bunun tersini ifade ediyor. Medyan ismi de medeniyetten türemedir. Ama Medyen medeni olamadı. Belgi uygarlık oldu fakat medeniyet olma vasfını kazanamadı.

Çünkü Medyen medeniyetin temeli olan vicdan tarafını ihmal etti.

“Ölçüyü ve tartıyı bozdular. Çifte standart uyguladılar.” (Araf:85).

“Yeryüzünde bozgunculuk yaptılar.”(Araf:85).

“İnsanları sömürdüler.” (Araf:86).

“Fırsatçılık yaptılar.”(Araf:86).

“Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoydular.” (Araf:86).

Medyenliler Babaları şeyhi kebir olan iki genç kıza su vermeyecek kadar kabadırlar nezaketsizdirler, medeniyetten yoksundurlar.(Kasas:23)

İşte böyle bunların ismi Medyen ama Medine değildir. Çünkü burada vicdan, rahmet, adalet yoktur. 

Günümüz dünyasında da yerleşik düzen var ama vicdan yoktur. Bu nedenle biz günümüzde hakiki anlamda bir medeniyetin varlığından söz edemeyiz belki bir uygarlık vardır ama medeniyet yoktur.

Ve bütün insanlık işte o medeniyete hasrettir.