Batı dünyası, Yeni Zelanda’daki cami saldırısından ciddi bir rahatsızlık duymadı. Bu; müminlere, Müslümanlara karşı bir haçlı saldırısıdır.  Böyle olunca haç ile ilgili bazı hususlara değinmek icap etti.

Batılılar, kendilerine “Ehli salip-Haçlılar” ismini vermiştir. Biz de onları böyle tanırız. Haçlı seferleri Müslümanların hafızalarında katliamlarla işgallerle anılan çok kötü bir hatıradır.

Salip-haç; “çok sert maden ve insan zürriyeti” manasına gelir. İnsanın kendinden olan öz zürriyetine “sulp”(Nisa:23) denilmiştir ki bu da salip yani haç ile aynı köktendir.

Bunun yanında çaprazlama yapılan her şekle “haç” adı verilir. Bu bağlamda “x” ve “+” gibi işaretler haça örnek gösterilebilir.

Haç işaretine yüklenen çok sayıda anlam vardır. Kollarını açan bir insan haç silueti oluşturur. Ama bu, insanın maddi yönüdür. Nitekim haç dört boyutludur. Oysa insan, dört değil, altı yönlüdür. Haçlı zihniyeti, her şeyi dört boyutlu görmekte, dört yönü kontrol ederek hem dünyaya hem insana hakim olacağını hesap etmektedir. Bu nedenle  x ve + şekilleriyle haç çarpma ve toplama işaretinden başka bir şey değildir. Batılılar da haçın bu şekillerini “Çarp ve topla” sloganıyla sömürü zihniyeti haline getirmişlerdir. Kutsal amaç insanı bu kadar açgözlü ve cani yapar mı? İşte haçın dört yönü bu zaafı oluşturuyor. Hadislerde sabittir ki peygamber (sav) haç işareti olan seccade üzerinde namaz kılmazdı. Çünkü haçta insana hitap eden diğer iki yön eksiktir. Bu nedenle haç,  kâmil insan inşa etmeye yeterli değildir.

Hıristiyanlar, İsa’ya (as) –haşa- ilahlık vasfını izafe ediyorlar ama haçlı zihniyetleriyle onu dört boyuta hasrettiklerinin farkında değiller. Bu da onların çelişkilerinin delilidir. "Biz Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" dediler. “Oysa onu ne öldürdüler, ne de çarmıha gerdiler.” (Nisa:157) çünkü Mesih ne çarpma ne de toplama işlemiyle hallolacak biridir. O, bunun ötesindedir. Onu ne çarpacak güç ne de toplayacak kudret vardır.

İnsanın nesli kendi sulbundandır. O nesilde maddi manevi yönler olmalıdır. Fakat sadece dört yön varsa bu ya toplama ya da çarpma içindir. Sürekli birilerini çarpar ve artırmaya çalışır. Zaten sömürü zihniyeti de bu değil midir?

Sömürüden dolayı bir kısırlık, bir akamet hali meydana gelir. Ehli salibin yapıp ettikleri sulplarını kuruttu. Çarptıkları insanların ahı onları çarptı.

Ehli salip-haçlılar, kendi elleriyle sulplarını-soylarını kuruttular. Bu nedenle isteseler de artık “Ehli salip” olamazlar, haçlı seferleri yapamazlar.

Sağlam bir nesil çarpma-x ve toplama-+ işlemiyle oluşmuyor. Haç işaretleriyle bu iş olmaz. Bunun için bir de bölme işlemi gerekiyor. Kimseyi çarpmayacaksın. Aldıklarını da paylaşmayı bileceksin. İşte o zaman insanın altı yönü ortaya çıkar. Sağlam bir sulp meydana gelir.

Haç çıkarmakla bu iş olmaz. Haçı altı yöne tamamlamak gerekir. Buna vicdanı ve bölüşümü ilave etmek şarttır. Yoksa Avrupa’nın salibi, sulbunu yer.

Biliyoruz ki Batılıların her zaman bir haç saplantısı vardır. Ama önce haçı saplandığı yerden çıkarmaları gerekir.

Yeni Zelanda’daki el-Nur Camii şehitleri, Avrupa’nın maskesini düşürdü. Ama daha önemlisi haçın şifresini kırdı.