Âdem kelimesinin bir anlamı “tabakhanede vurula vurula kızarmış ve nihayet temizlenmiş deliksiz deridir.” Hak Teâlâ işte bu derinin içine ruh üflemiştir.

O deri o ruhla sonsuz bir mana ve değer hazinesi olmuştur. Ancak bazı insanlar bunun farkında değildir. Bunun kadir kıymetini bilmiyor, içlerini havayla dolduruyorlar. Adeta balon olmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Balonların doldurulmasında helyum gazı tercih edilir. Helyum gazının da belli başlı özellikleri şunlardır

-Saydamdır, Işığı geçirir. Yani bu gaz bir perde olmuyor. Mahremiyet aracı değildir.

-Isı ve elektriği iletmez.

-Reaksiyona girmez. Dolayısıyla bileşik oluşturmaz. 

-Erime ve kaynama noktası oldukça düşüktür.

-Reaktiftir. Yani hareketsizdir. Ürettiği güç ve enerji işe yaramaz. Arada kaybolur.

İşte bu özelliklere sahip olan helyum gazı balonlar için tercih edilir.

Şimdi bazı insanların hallerini göz önünde bulundurarak içlerinin neyle dolu olduğuna siz karar verin…

-Hep havalı olmak, havada kalmak isterler. Eser bırakmak, değer üretmek yerine ilgi çekecekleri, hava atacakları işlerin peşinde koşarlar. Bunun için en ucuz en pespaye şeylerden hareketler ve numaralardan bile çekinmezler. Yeter ki sosyal medyada, şurada burada ilgi çeksinler.

-Mahremiyeti önemsemezler. İlgi çekmek adına her şeylerini sosyal medyada youtubede paylaşırlar. Işığı ve bakışları evlerinin, özel hayatlarının en ücra köşelerine kadar yansıtırlar.

-Isıyı ve elektriği iletmezler. Paylaştıkları şeyler ne ısıtma ne de ışıtma özelliğine sahiptir. İnsanlara, topluma faydalı şeyleri iletme, güzel bir ruh ve enerjiye iletken olma dertleri yoktur. Ne insanı ne de ortamı ısıtma gibi bir amaçları vardır. Sadece şovlarıyla insanları meşgul ederler.

-Reaksiyona girmezler. Kimseye temasları yoktur. Hava atacakları ilgi çekecekleri bir şey olmadıktan sonra dünya umurlarında değildir. Hiçbir toplumsal olay insani sorun ilgilerini çekmez. Şovları için bir malzeme olarak görseler ilgileniyor gibi yaparlar hepsi o kadar. Hiçbir etkileri ve tepkileri yoktur. Son derece sorumsuzdurlar. Ve bir o kadar da sorunludurlar.

-Erime ve kaynama noktaları çok düşüktür. Düşük bir ısıda kaynar düşük sıcaklıkta erirler. Paylaştıkları boş şeyler beğenilince hemen ısınırlar. Kaynamaya başlarlar. Kendilerine gösterilen ilgi kesilince hemen soğurlar. Anında buz keserler. Havası inen balon gibi hemen büzülmeye başlarlar. Bunlarınki sevmek-sevilmek, aşk ve muhabbet değildir. Saygı ve edep hiç değildir. Çünkü hepsi havadır şovdur.

-Reaktiftirler. Hareketli gibi görünürler ama hep yerlerinde sayarlar. Çünkü ürettikleri bir katma değer yoktur. Bütün gayretleri güldürerek şov yaparak ilgi çekmektir. Bu da bir aksiyon bir hareket değildir. Çünkü bundan ortaya çıkan enerji, haşere kovar aletini bile çalıştırmaya yetmez. 

…Ve hazin son…

Milyonların hayranlıkla takip ettiği bir futbolcu veya film artistini, özel uçağı olan bir inşaat baronunu, bir videosu 300 bin kişi tarafından izlenen bir genci, bir çocuğu düşünün.

Sonra balon patlıyor. Helyum gazı yolunu buluyor…

O futbolcunun ayakları birbirine dolanmaya başlıyor. Islıklarla protesto ediliyor. O meşhur artistin filmini kimse izlemiyor. İnşaat balonunun baronu özel uçağını satmak zorunda kalıyor. 300 bin kişi tarafından takip edilen bir paylaşımın takibi 30-40 kişiye düşüyor. Ve şöhretin etkisi azaldıkça bunu tekrar kazanmak için farklı yol ve yöntemler deniyorlar ama bir kere postu deldirdiler ne yapsalar artık hava tutmuyor.

İşte bu çağ, insanı balona çevirdi. Hakkın üflediği ruhu sulandırarak buharlaştırdı. Bu çağ teknoloji çağı değildir. Tam bir balon çağı yaşıyoruz. Zira her şey balondur. Ahlaki değerlerin yerini şov alıyor. İktisadi değer üretmek yerine herkes hava atma derdinde. Ve bu çağ balon çağıdır. İnşaat balonu üniversite balonu pembe hayat balonu özgürlük balonu… Tek tek hepsinin havası iniyor. Helyum gazının insafı yok. Bir anda yere çalar adamı.

Şimdi bazı uzmanlar çıkmış buna “Tükenmişlik sendromu” “Diva sendromu” gibi isimler takıyor. Geçin bunları efendiler! Bu basbayağı insanın ruhsuzlaşıp balona dönüşme sendromudur. Ve bu, sadece sosyal medya problemi değil genel olarak bu çağın problemidir.

Evet, eski çağ, orta çağ, yeniçağ derken nihayet balon çağına girmiş bulunuyoruz. Bu çağın havasını alacak, manayı ve kıymeti üfleyecek ruh sahipleri elbette gelecektir.