Arka taraf manasındaki “Dübür” kıblenin zıddıdır.

Kıble ise, yüzün çevrildiği içten kabul gören ön taraftır.

Önlem ve tedbir aynı anlamda kullanılıyor lakin filhakika aynı değildir.

Önlem, ön tarafa yönelik dikkat ve hazırlıktır.

Tedbir ise arka tarafa yönelik hazırlığa verilen addır.

Hezimet, arkasını çevirmektir. Hezimete uğrayan arkasını dönerek kaçar. Bu nedenle “O topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını-dübürlerini dönüp kaçacaklardır.”(Kamer-45) Buyrulur.

Arkasını çevirmek, sadece kaçmayı ifade etmez, aynı zamanda gerçek yüz hatlarını, iç yüzünü gizlemektir. Eğer bir yerde samimiyet ve güven varsa dürüst ve sıcak bir muhabbet, bir cazibe varsa insanlar yüz yüzedir. Bu durumda tedbire, arkadan teyakkuza gerek yoktur.

Düşman veya hin bir güç dübürünü-arkasını çevirip gitmişse buna karşı mutlaka tedbir alınır. Bu, daha çok öne değil arka cihete dikkat etmeyi gerektirir. Çünkü esas tedbir budur.

Tedbir, somut hazırlık ve teyakkuz halidir. Tedebbür ise soyut olarak meselelerin arka planını kestirerek çıkarım elde etmektir. 

Kur'an'ı tedebbür etmiyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var? (Muhammed:24)

Burada tedebbür meselelerin arka planını anlamaya çalışmaktır. Bunun da gerçekleşmesi ancak halis ve selim kalple, sezgiyle olur. Bu nedenle Hak Teâlâ, bilhassa kalplere dikkati çekiyor.

Tedbir almak arkasını sağlama almaktır. Tedebbür ise arka planın sağlamasını yapmaktır. Kur`an insana hem tedbir hem de tedebbür gücü veriyor. İnsanın arkasını sağlama almasını ve sağlam arka plana sahip olmasını sağlıyor. Ama kalpleri, zihinleri kilitlenenler bundan mahrumdur. Ne tedbir alabilirler ne de tedebbür yapabilirler.

Müslüman bir ülkede içe doğru tedbir olmamalıdır. Varsayım budur. Çünkü burada esas olan aynı kıble sahibi insanların yüz yüze olması, yüzlerinin birbirlerine dönük olmasıdır. Birbirlerine karşı yüzsüzlük etmemeleridir. Yüzlerin birbirlerine dönük olduğu yerde kimse dübürünü çevirmemiştir. Dolayısıyla burada tedbire mahal yoktur.

Ehli kıble arasında tedbir olmaz. Çünkü kıble, herkesin yön ve amaç birliğini ifade eder. Kimsenin arkası dönük değil ki tedbir alınsın. Ama dışa doğru vaziyet farklıdır. Orada hem tedbir hem de önlem vardır.

Esas ve usulüne uygun tedebbür, ilmi ve bilimsel üretimi sağlar. İlmi ve hikemi zevkler ortaya çıkarır. Eğer birileri “Meselenin arka planını fantastik bir şekilde ortaya çıkaracağım” diye İslam`a ve Müslümanlara dübürünü çevirerek bunu yapmaya kalkışırsa o harici bir faktördür ve ona karşı hem tedbir hem de önlem almak gerekir.

Birileri Kur`an`ı tarihle sınırlayarak sözde tedebbür ve tefekkür yaptığını iddia ediyor. Ama iş böyle değildir. Çünkü tedebbür kalbini vererek hakikati anlamaya çalışmaktır. Tarihe, müktesebata arkasını çevirerek dübürünü başka şeylere dayayarak bunu yapan kimse en sonunda dübürünü-arkasını gösterip gidecektir. Onunki başka amaçla nemalanmaktır. Bu nedenle eşek arısına “Dübür” adı verilir. O da bal arısı suretindedir ama bal yapmaz. Aksine bal arılarını katleder, fırsatını bulunca insanları sokar.

Çok hoş bir esinti bırakan ve doğudan esen Saba yelinin aksine batıdan esen sert ve kısır rüzgâra “Dübur yeli-Mendebur” adı verilir. Ki hayırsız sünepeye de “Mendebur” denir

Mendebur, Aşkı ve muhabbeti ifade etmez. Zaten aşkı ifade etse dübürden esmezdi.

Mendeburluk; siyasi, askeri, sözde ilimi bir tarz haline gelmiştir. Ama bu bir esinti değil yeldir, hiçbir güzelliği ve bereketi yoktur. Bize düşen somut manada tedbiri, soyut olarak tedebbürü bilmektir.