Robot, “mekanik insan” demektir. Robotun, sözcük anlamı budur.

Şimdi de yapay zekâ konusu tartışılıyor. Yapay zekâ, robotları “insansı” yapabilecek mi? robotların insansı olması hangi dereceye kadar mümkündür? Bu çok tartışılacak bir konu. Fakat gerçek şu ki insanlar çoktan robotik hale geldiler. Çünkü insanların bütün hayatları artık aletlere dayalıdır. Teknolojik bağlılık ve bağımlılık herkesin kabul ettiği bir vakıadır. Şimdi sadece insansı robotlar yok artık robotik insanlar vardır.

Teknolojik alet bağımlılığı, popüler kültür, hazcılık yeni nesli duygusuz, tatminsiz, boş laf eden ruhsuz hale getirdi. Henüz yapay zekâ ortaya çıkmadan mevcut zekâ çoktan yapaylaştı.   

Yapılan bir araştırmada 1000 kişiye “Yapay zekâyı-robotları insandan ayıracak anahtar kelime ne olabilir” sorusu yöneltildi. Verilen cevaplarda en çok Sevgi (134), Şefkat (33) İnsan (30), Hoşnut etmek (25), Merhamet (18) kelimeleri yer aldı.

Bu da gösteriyor ki insanlar güzel duyguları esas alıyor. Sevgi ve rahmet insan olmanın olmazsa olmaz kriteri olarak kabul ediliyor.

Şimdi bu verilere baktığımızda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, artık insanlar robotik olmaya başladı. Teknolojiye makinelere,  aletlere dayalı yaşam insanı robotlaştırdı. Sosyal ilişkileri, aile bağlarını koparacak seviyeye getirdi.

Sevginin ve rahmetin temel kabul edildiği evlilik ilişkisinde bile birileri rahatlıkla “mantık evliliği” saçmalığını savunabiliyor. Oysa “Mantık evliliği” diğer bir deyişle “robotik evlilik” demektir.

Düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, sonuç çıkarma yeteneğine “zekâ” denir.

Ayrıca kor ateşin parlamasına, keskin kokuya da “zekâ” adı verilmiştir.

Burada ateşin tutuşması, insanın içindeki şevk ve heyecanın faaliyete geçmesini ifade eder.

Zekânın keskin koku manasına gelmesi de insanın ruh ve marifet ehli olması hikmetine dayanıyor. Zekânın koku boyutu etrafı olumlu bir şekilde etkileyerek örneklik oluşturur. İnsana sevinç ve huzur verir.

Bilginin insanın zihnini açma ve aydınlatma vasfı vardır. Ayrıca zekânın ısısı olmalıdır. Bu da bilgi ile duygunun birlikte olmasıdır.

İnsanın içinde şevk ve arzunun olmaması, özlem duygusunun kaybolması, tutkunun sönmesi hem zekâyı köreltir hem de yapay hale getirir. Bu nedenle insanın içinde muhakkak surette bir hararetin ve buna bağlı bir enerjinin olması gerekir. Zira insan, ancak bu şekilde harekete geçme enerjisine, tutku ve sezgiye sahip olur.

“…Zekâ ile alabildikleriniz hariç yırtıcıların saldırısına uğramış hayvanların eti size haram kılındı…”(Maide:3).

Burada “zekâ ile almak” ne demektir?

Burada zekâ hayvanın canlı halde olmasıdır. Eğer ölmüşse artık o leştir. Zeki değildir. Demek ki zekâ sadece sonuç odaklı değildir. Yoksa tabiatı, eşyayı bozar. Canlıyı leşe çevirir. Duygu olmayınca kuru bilgi bedeni, çevreyi, tabiatı leş yapar, onu kokutur.

Yapay zekâ ne derece sonuç verir? Neyi sağlayacak göreceğiz; ama şimdiden söylüyoruz daha zekânın yapayı oluşmadan doğal zekâ çoktan yapay hale geldi. Hatta yapmacık bir hal aldı. Şimdi asıl iş yapay zekâ üretmek değil doğal zekânın yapay ve de yapmacık olmasını engellemektir.

Keza sorun robotların insansı olup olmaması değil insanların robotik olmasıdır. İnsanlığı bekleyen asıl tehlike budur.