Hayatta her şeyin bir yörüngesi vardır. Her şey feleğinde-yörüngesinde dönüp dolaşır (Enbiya:33). Felek; yörünge, daire, yuvarlak yapı gibi manalara gelir. Ama ilginç olan; evlenme çağına gelmiş, bedeni olgunluğa erişmiş olan kadına da “felek” adı verilmiştir Neden özellikle evlenme çağına gelmiş olan kadına “felek” adı verilmiştir. Çünkü kadın, hayatın yörüngesidir. Hayatın feleğidir. O, düzgün ve sağlam olduğunda her şey sağlıklı ve emin bir şekilde döner. Mecrasında yol alır. Aksi takdirde her şey feleğini şaşırır. Felaketler meydana gelir.

Bedenen ve ruhen olgunlaşmayan kadına “felek” sıfatı layık görülmez. İnsan; ruh ve bedenden ibarettir. Beden, yarım daire; ruh ise diğer yarım dairedir. Bu ikisi birlikte tam daire olarak felek ismini alır. Kadın; her iki yönden olgun hale geldiğinde “felek” sıfatını kazanır. Çünkü artık o bir yörüngedir. Eş olarak, anne olarak bir cazibe merkezidir. Onun yörüngesinde aşkla dönüp dolaşan birileri vardır.  Artık o, bir temeldir, Ümdür. Ümmettir.

 Eğer kadın, bedenen ve ruhen kâmil değilse sağlam ve düzgün bir yörünge değildir. Eğer ruhen ve bedenen kâmil ise sağlam bir yörüngedir. Binaenaleyh böyle bir kadının yörüngesinde dolaşan kimse güvendedir. Mutlu ve huzurludur. Mutmaindir. Allah(c.c), Hz. Musa`nın annesine; “bir korku hissettiğin an onu denize bırakıver. Korkma ve üzülme. Çünkü muhakkak onu sana döndüreceğiz” buyurdu. (Kasas:7). Nitekim de öyle oldu. Allah(c.c), Hz. Musa`yı annesine döndürdü. Çünkü Musa`nın annesi bir felekti. Bir yörüngeydi. Musa (a.s) elbette onun yörüngesinden çıkmazdı. Ne deniz, ne kara buna engel olamazdı. Firavun dahi bu konuda bir şey yapamazdı. Musa`nın içinde bulunduğu tabut, denizde firavunun sarayına doğru yol alırken aslında o, annesine doğru yol alıyordu. Çünkü Musa(a.s) firavunun değil, annesinin yörüngesindeydi.

  Musa(a.s) getirilen hiçbir kadının sütünü almadı. Çünkü Musa(a.s) onların yörüngesinde değildi. Sadece annesinin yörüngesindeydi. Ancak onun sütünü kabul ederdi. Hz. Musa, annesinin feleğinden çıkacak değildi. Karnındaki çocuktan kurtulmaya çalışan kadın feleğini şaşırmış bir kadındır. Feleği olmayan bir kadındır. Bu nedenle feleğin değil, felaketin sahibidir. Hayâsız bir hayat uğruna annelik makamını feda eden kadın felekten mahrumdur. Dolayısıyla hiçbir cazibeye ve çekim gücüne sahip değildir. 

  Hz. Harun(a.s), kardeşi Musa`ya “ey anamın oğlu sakalımı ve başımı tutma!” dedi. (Taha:94).  Neden Hz. Harun burada Musaya(a.s) “ey anamın oğlu” diye hitap etmiştir. Bunun sayısız hikmeti vardır. Allah bilir ya Harun(a.s) bununla şunu da demeye getirmiştir; “Sen ey kardeşim Musa, feleği düzgün ve sağlam bir annenin oğlusun. Yörüngeden çıkıp böyle sorgusuz sualsiz saçımı sakalımı çekmemelisin. Sen feleği sağlam bir kadının oğlusun. Feleğini şaşıramazsın.” Demek ki, feleği sağlam bir kadının evladı kolay kolay feleğini şaşırmaz. Feleği sağlam bir kadının eşi de kolay kolay feleğini şaşırmaz.  

  Peygamber(sav), Hz. Hatice`yi çok seviyor ve takdir ediyordu. Öyle ki Rasulullah(sav), Hz. Hatice`yi vefatından sonra dahi unutmadı. Daima onun hatırasını yaşattı. Çünkü Hz. Hatice, feleği sağlam ve düzgün bir Hatundu. Demek ki kadın sağlam bir feleğe sahip olduğunda hem çocuğunu hem de eşini kendine bağlı kılar. Bu kendiliğinden böyle olur. Çünkü bu durumda kadının feleği aşk; aşk da kadının feleğidir.   

Hayâsız bir ilişki sonucunda kürtaja başvuran kadın felekten mahrum, feleğini şaşırmış bir kadındır. Hiç kimseyi cezp edemez. Kâinatta bir şey feleğini şaşırdığında büyük sorunlara sebep olur. Bu nedenle büyük belalara “felaket” ismi verilmiştir. Kadın dahi bir felek olduğu için onunla ilgili en ufak sorunlar “felaket” boyutuna ulaşır. Bir toplumun selameti onun kadınlarının sağlam bir yörüngeye sahip olmasına bağlıdır. Çünkü böyle olduğu takdirde her şey aslına ve özüne döner. Kimse yörüngeden çıkarak kaybolmaz.  

Kürtajın bir cinayet olduğu hususunda Müslümanlar arasında herhangi bir ihtilaf yoktur. Bu nedenle meseleyi bu yönden ele almak anlamsız ve gereksizdir. Belki kürtajın kanıksanmaya yüz tuttuğu bir zamanda bunun altında yatan sebepleri tahlil etmek gerekir. Hakikatte kürtaj kadının; hayâsız, ucuz, kısa bir yaşam uğruna annelik duygusunu feda etmesidir.”  Bir toplumda kadın, annelik duygusunu hayâsız bir hayata feda edecek duruma gelmişse orada felaketlerin gelmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle kürtaj, erkekten çok kadının sorunudur. Çünkü kürtaj yapan kadın; annelik duygusunu arsız ve azgın nefsine feda etmiştir. Kadın, annelik duygusuyla her zorluğa katlanır. Her fedakârlığı yapar. Ama bundan mahrum olduğu takdirde kadın toplumun felaketi olur. Toplumun kamburu olur. Bunda hayâsız erkeğin de suçu yok mu, elbette vardır. Ama kesinlikle burada asıl suç kadınındır. Çünkü kürtaj, annelik duygusuna kasteden bir operasyondur. Kürtaj yapan kadın sadece karnındaki cenini kesmiyor. Güzel ve temiz olan bütün duygularını bütün özelliklerini kesip atıyor. Artık o bir hiçtir. Her şeyiyle felakettir. Aslında kürtaj en başta kadın neslini tehdit ediyor. Çünkü kürtaj yapan en başta kendini kesiyor. Bir toplumda kürtaj sayısı arttıkça kadın nüfusu azalıyor demektir.

Ümm olarak Ümmete annelik yapan, annelikleriyle Ümmet oluşturan kadınlara selam olsun.