Erkek ile kadın arasında meydana gelen akitsiz ilişkiye zina denir. Kur`an bu ilişkinin akitle olmasını şart koşuyor(Bakara:235). Çünkü akit olmadığında ilişki vasıf değiştiriyor.

Nur suresinde zina ile şirk arasında doğrudan bir bağlantı vardır(Nur:3). Neden? Çünkü şirk, iplerin uçlarının birbirine karışması, hangi ucun hangi ipe ait olduğunun bilinememesidir. Zira iplerin ucunun karışık olması örgüyü dokuyu bozar. Böyle iplerle örgü örülmez, dokuma olmaz. Bu nedenle kadın-erkek arasındaki ilişki için iki ipin ucunun birbirine bağlanması gerekiyor ve ancak bu şekilde ilişki şirk ve kargaşadan kurtulur.

Akit, ahittir. Vefa ve hatıradır. Hak ve hukuktur. Kadın ile erkek arasında sırf rızaya dayalı ilişki, bu ilişkinin şirk-zina vasfını ortadan kaldırmaz. Çünkü hukuki sonuçlar akitle ortaya çıkar. İslam, kadın-erkek ilişkisini o kadar çok kıymetli ve yüce görüyor ki bunun akitle olmasını şart koşuyor. Çünkü bu ilişkiye bağlı olarak mahremiyetler ortaya çıkar. Sıhri akrabalık bağları oluşur. Sıhriyet sıcaklık ve hararet demektir. Toplumda sıhriyet bir yakınlık dairesi meydana getirir.

Kadın-erkek ilişkisi istense de istenmese de rahimle alakalıdır. Rahimle alakalı bir ilişkinin nesille alakası vardır. Bu ilişkinin sıla-i rahim oluşturmaması mümkün değildir. Bu nedenle akitsiz ilişki bütün bu hususları yok saymaktır. İpin ucunu kaçırmaktır.

İslam, kadın-erkek ilişkisinde akdi-sözleşmeyi esas alıyor. Bu da işi zorlaştırmaz bilakis ilişkiyi yüceltir. Bu, ilişkiye verilen özel anlam ve kıymeti ifade eder. Bazıları sırf zorlukları ve formaliteleri var diye akitli ilişkiden kaçıyorlar.  Bu ilişkiye o derece anlam ve kıymet yüklemedikleri için bundan kaçıyorlar.

Zinanın zıddı olarak hep ev-li olmak anlaşılıyor. Ev denilince de akla bazı şartlar geliyor. Evet, eşlerin ev sahibi olmaları, evli olmaları aynı evde olmaları en ideal ve en güzel olandır. Lakin zinanın zıddı ev-li olmak değil asıl olarak akitsiz olmaktır. Bu ilişkide bir bağ ve bağıt görmemektir. Yoksa eşler çadırda da yaşayabilir. O zaman bunlar çadırlanmış mı oluyor. Mesele öncelikle ve esasen akittir. Bu akdin meşru ve aleni olmasıdır.

Peygamber (sav) “zina halinde namaza yaklaşmayın” buyurmuştur. Burada zina idrarın sıkışmış olması anlamındadır. Demek ki zina sırf bir sıkışmışlık duygusuyla girilen ilişkidir. Böyle bir ilişkiye alet olan kadın da zaniyedir, zennedir, bir nevi o sıkışmışlığa alet olan bir kaptır.

Kadın-erkek ilişkisi sıkışmışlıktan kurtulma duygusuyla olmamalıdır. Bu nedenle Kur`an zinaya ayrıca sefahat ismini vermiştir(Nisa:24-25). Sefahat da boşa akan şeydir(En`am:145).

Kur`an-ı Kerim ‘zina edenlere celde vurulmasını emreder.`(Nur:2) Celde, cilde vurulan sopa demektir. Çünkü zina edenlerin ilişkisi tenseldir, ciltseldir. Bu nedenle ciltleri celde ile cezalandırılmalıdır.

İslam hukuku öncelikle kadına karşı atılan zina iftirasını cezalandırmıştır(Nur:4) Çünkü Allah (cc) iffetli, korunaklı kadınlara kale manasında “muhsana” (Nur:4) ismini veriyor ki bu, kadın için büyük bir onurdur.

Zinada kadın daha ön plandadır. Öyle ya, kadın onaylamadan zina olmaz tecavüz olur. Bu nedenle zinada önce kadın zikredilmiştir(Nur:2). Zinada asıl olan kadının tavrıdır. Bu nedenle kadınların dikkatli olmaları gerekir.  

Zina, şirkle bağlantılı olduğu için tevhidin zıddıdır. İpten yapılan kuş tuzaklarına şirkten türeme “şerek” denir. Zina ve şirk arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Çünkü zina bağlantısız, bağıtsız, akitsiz bir ilişkidir. Tevhid; düzen, denge, güven ve mutluluktur. Şirk ise fesat, kaos, ihanet ve zulümdür. Şirkte, duygular karışık ve parçalıdır. Bu nedenle boşta kalan ipin uçları karışıp tuzak olur. Bireyi aileyi toplumu yem yapar.