Stres hayatın değişmez gerçeklerinden biri olduğu gibi aşırı stres altında kalmak kişiyi genelde içinden çıkılmaz durumlara sürükleyebiliyor.

Yapılan araştırmalarda stresin kalp hastalıkları gibi çeşitli hastalıklara neden olduğu görülürken, çoğu insanın aslında farkında olmadan dahi günlük yaşamında yoğun stres yükünün altında kalabiliyor.

Konuyla ilgili İLKHA mikrofonlarına konuşan Mardin Artuklu Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Serhat Günlü, hastalığın 3 evreden oluştuğunu ve son evre olan tükenme aşamasında ise bireyin artık tedavi altına girmesi gerektiğini ifade etti.

"Günlük yaşamdaki en ufak bir değişiklik bile kişilerde stres oluşumuna neden olmaktadır"

Stresin vücut üzerindeki etkileri hakkında konuşan Günlü, "Modern toplum hastalığı olarak ifade edilen stres, aslında günlük yaşamın bir parçasıdır. Çoğu insan farkına varmadan bile yoğun stres yükü altında bulunmaktadır. Günlük yaşamdaki en ufak bir değişiklik bile kişilerde stres oluşumuna neden olmaktadır. Zihinsel, psişik değişikliklerde gerçek ve somut değişikliklerle birlikte strese yol açmaktadır. Kalp ve damar hastalıklarıyla ilgili yapılan çalışmalarda 50 yaş altındaki kişilerde genellikle müthiş bir oranda risk faktörü olarak stres gözükmektedir. Stresin vücut üzerindeki etkilerinden bahsetmek gerekirse eğer, şöyle diyebiliriz. Stresin 3 evresi vardır. Alarm etkisi, direnme etkisi ve buna bağlı olarak tükenme evrelerinden oluşmaktadır. Öncelikle alarm döneminde kişide fiziksel ve kimyasal değişiklikler sonucu kalp atımında hızlanma, solunum sayısında artma ve tansiyonda yükselme ile gelişen ani adrenalin salgılarıyla bunu tanımlayabiliyoruz. İkinci aşama olan direnme aşamasındaysa kişinin kaybettiği enerjiyi geri kazanma ve yeniden bunu elde etmeyle beraber bedendeki tahribatı da gidermeye çalışıyor. Bu uzun sürdüğü zaman kas gerilimleri azalabiliyor böylece hastada kalp hızında düşme, artan solunum sayısında azalma ve tansiyonun normal seviyesine düşmesine yardımcı oluyor. Burada kişi strese karşı bir çaba içerisinde bulunmaktadır. Son aşama olan tükenme aşamasındaysa bireyin artık gayreti kırılıyor, davranışlarında sapmalar gözleniyor ve artık kişi bu evrede hayal kırıklığına uğruyor. Bu aşama parasempatik sinirlerin aktif olduğu dönemdir. En tedavi alınması gereken dönemde budur." dedi.

Yoğun stres durumunda olan kişilerin farklı yollara girerek kendilerini daha kötü bir duruma götürdüklerini belirten Günlü, şöyle konuştu:

"Stres yaşayan kişilerde kalp hızında artma, tansiyonda yükselme, solunum sayısında hızlanma oluyor. Bunlarda halk arasında bahsedilen damar sertliğine neden olan hastalığın hem oluşmasına hem de ilerlemesine neden olmaktadır. Kişi bu stresi azaltmak için bu defa stres azaltıcı, keyif verici maddeler kullanıyor. Sigara kullanıyor, alkol tüketiyor. Bu tüketilen maddeler ise kişinin daha çok kötüleşmesine ve kalp damarlarının durumunun daha fazla zarar görmesine sebep oluyor. Ayrıca bu gelişmeler yaşanırken kişi de artan stresten dolayı kalori alma ihtiyacı gelişiyor. Kalori alma ihtiyacı da yeme bozukluğuna neden oluyor derken metobolik sendrom ve diyabete kadar ilerliyor. Halk arasında Tip-2 diyabet dediğimiz olay gerçekleşiyor. Bu nedenle ilerleyen dönemde kalp krizi geçirme veya kalp damar hastalıklarında ölümle sonuçlanan 'İnme' diye tariflediğimiz beyin damar tıkanıklığına neden olmaktadır."

"Düzenli yapılan egzersiz, kalori ile birlikte stresi de yakar"

Mardin Artuklu Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Serhat Günlü

Düzenli şekilde yapılacak olan egzersizlerin, stresi ve ona bağlı gelişen hastalıkları uzak tutacağını ifade eden Günlü, "Peki bu durumda olan kişilerde ileriki dönemlerde ne görülüyor? Dersek, Japonların tespit ettiği ve 'Takotsubo' denilen bir hastalık var. Bu da stresin tetiklediği kalp kası tutukluğu olarak adlandırdığımız halk arasında 'Kırık Kalp' sendromu olarak bilinen bir durumla karşılaşıyoruz. Acile gelen bireylerde kalp kriziyle karıştırılan göğüs ağrısı, EKG değişiklikleri hatta kan değer troponin dediğimiz kalp krizi enzimlerinin yükselmesine neden olan belirtileri görüyoruz. Yalnız bu şikayetle gelen hastalarımızı anjiyoya aldığımızda kalp damarlarının tamamen temiz olduğunu görüyoruz. Bunlarda ileri strese bağlı olan adrenalin deşarjlarının kalp kasını etkilemesine bağlı olarak gelişmesiyle tarif edebiliyoruz. Bu kişilerde destek tedavileriyle birlikte stres ortadan kaldırıldığı zaman genelde hastalık gerilemeye başlıyor. Stres bozukluğu olan vatandaşlarımız kalp krizi ve inme gibi ciddi bir durumla karşı karşıya kalmadan önce mutlaka psikolojik destek de almalarını istiyoruz. Stresi azaltmaya yarayacak yöntemlerdeyse kişiler bol bol müzik dinlemeli, seyahat etmeliler, yeni kişiler, yeni coğrafyalar tanımlılar. Eskilerin söylemiyle 'Tebdili mekanda ferahlık vardır.' Ayrıca bu risk faktöründe olanların egzersiz yapmalarını istiyoruz. Son olarak şunları söyleyebiliriz; düzenli yapılan egzersiz, kalori ile birlikte stresi de yakar." ifadelerini kullandı.

"Kırık kalp sendromu tıpta Takotsubo olarak geçse de 'Happy Heart' yani Mutlu kalp sendromu olarak da geçebiliyor"

Sadece hüzünlü anlarda değil, mutlu olunan anlarda da kalp krizi ataklarına benzer durumların gerçekleştiğini ifade eden Radyoloji Teknikeri Günay Aygün Buluş, "Karşılaşmış olduğumuz birçok vakada ağırlıklı kadın olsa da erkek hastalarda da kırık kalp sendromunu görüyoruz. Sadece üzgün olduklarında değil bazen ani mutluluk haberlerinde de bu durumla karşılaşabiliyoruz. Tüm belirtiler hastanın kalp krizi geçirdiğine dair belirtiler verse dahi aslında damarlarda hiçbir problem olmayabiliyor. Kırık kalp sendromu tıpta Takotsubo olarak geçse de 'Happy Heart' yani Mutlu kalp sendromu olarak da geçebiliyor. Genel itibariyle hekimlerimiz hastaya uygun tedaviyi veriyor hastalar birkaç günlük tedavinin ardından evlerine dönebiliyorlar." şeklinde konuştu. (İLKHA)