Son günlerde duyduğum faaliyetlerden birisi de Cizre’de, kızlar arasında yapılan "Hanım Sahabeler" konulu bilgi yarışması idi. Toplumun bel kemiği, ailenin temel yapı taşı olan, geleceğin annelerinin sahabe iklimi ile tanıştırılması gibi büyük bir faaliyet, elbette kalbinde iman taşıyanlara sevinç verecektir. Toplum üzerinde çirkin hesapları olan laik zihniyetleri ise tedirgin edecek ve onların derinden giden işbirliklerinin planlarının karaya vurmasını sağlayacaktır.

Planları boşa çıkınca da bu kesimler saldırganlaşmakta, sivil toplum kuruluşlarımıza ve onların üyelerine saldırmaktalar. Yüksekova ve Tarsus’ta olduğu gibi bazen saldırganların işbirliği alenileşmekte, derin işbirliği karaya vurmaktadır.

Malum olduğu üzere Mustazaf Der Gever şubesi birçok sefer azgınlar gurubunun saldırısına uğramış ve en son bir kardeşimiz şehid olmuştu. Bu olayda polis ve azgınlar gurubunun aleni bir işbirliği vardı. Azgınlar gurubu serbest bırakılmış ve kan dökmelerine göz yumulmuştu.

Şimdi benzeri bir olay Tarsus’ta meydana gelmiş bulunmaktadır. Yine azgın bir kesim, piknik yapmakta olan Kur’an kursu talebelerine polis gözetiminde saldırmış. Saldırgana müdahale etmesi gereken polis, bunu yapmayıp; kendini korumaya çalışan talebeye silah doğrultarak azgınlar gurubunun işini kolaylaştırmıştır.

Polisin içindeki kin, saldırganların kinden geri kalmıyor olmalı ki "Bunları kanala atın gebersinler" diye kinini kusmuştur.

Polisin ve yine azgın gurubun kendilerine yakışan, kendileri gibi çirkin tavrı İnsani Hürriyetler Ve İnanç Platformu tarafından yapılan basın açıklaması ile protesto edilirken hükümet ve İçişleri Bakanlığı da göreve davet edilmiş.

Umudumuz odur ki; protestoların devam etsin ve tüm sivil toplum kuruluşları birlikte hareket ederek gerekli tavrı ortaya koysun. Hükümet, İçişleri Bakanlığı ve devletin diğer kurumları görmezden, duymazdan ve bilmezden gelse de gereken tavır ortaya konulmalıdır.

Yapılan saldırıların bizlere gösterdiği bir gerçek daha vardır. İslami bir hayatın bu coğrafyada yeşermesinden rahatsız olan kesimlerin, sivil toplum kuruluşlarımıza tahammül etmeyecekleri, sivil toplum kuruluşlarımızın faaliyetlerinin son bulması veya etkisiz hale gelmesi için ellerinden geleni ardlarına koymayacakları gerçeğidir. Ki bunlar; PKK ve tüm uzantıları, derin devlet ve uzantıları ve kendilerine bölgede kalıcı yer hazırlayan F tipi yapılanmaların polis ayağı; herkesin malumudur.  Daha önce gördüğümüz gibi polis komploları, yargının malbulmuş yahudi tavrı ile içi boş dosyalara ceza yağdırması, yerli azgınların saldırıları ve en son polis ve yerli azgınlığın aleni işbirliği; bizleri haklı çıkarmaktadır.

Bizleri yok etmeye niyet etmiş olanların bizleri korumasını beklemiyoruz, beklemeyeceğiz de. Ama tavrımızı, mağduriyeti ortaya koyacak ve yaşananları halk ile paylaşacağız. Bizi yok etmeye niyet etmiş olanların heveslerini kursaklarında bırakacak,  inşallah onların yaşam alanlarını gün geçtikçe daraltacağız.

Mademki derin işbirliği karaya vurmuş, yapılacak olan; kardeşlerin gerekli tedbirleri almasıdır. Yani her an saldırıya uğrama ihtimalini göz önünde bulundurmak ve saldırganlara fırsat vermemektir. Bir taraftan kirli işbirliğini ilan ederek onları halkımızın nezdinde mahkum etmek, diğer taraftan yapacağımız her etkinlikte olası provokasyon ve saldırıları göz önünde bulundurarak zaruri tedbirleri almak, icap etmektedir.

Kemal Kaplan / Hürseda Haber