İşte Karaman`ın O Yazısı

Kafa karışıklığı mı?

Soru:

`Benzer durum Sünni, Şii, Zeydi, İbadi, Zahiri mezheplerin mescitleri dışındaki mekânlarda ibadet ettiğine inanan Ahmedi, Kadiyani, Dürzi, Bahai, Nusayri ve beş vakit namazı, Ramazan orucunu reddeden Aleviler için de geçerlidir. Onların toplandıkları yer ismi ne olursa olsun -tekke, zaviye, dergâh, cemevi vs.- onlar `ibadethane` diyorsa bizce de ibadethanedir.`

Yukarıdaki sözü bir Müslüman söylerse söz doğru mudur?

Doğru değilse kafalar mı karışmıştır, yoksa kafalar karıştırılmak mı isteniyor?

İkinci sorunun birinci şıkkı doğrudur, `kafalar karışmıştır`, ikinci şıkkı niyet okumaya gireceği için evet diyemem.

Birinci soruya gelelim:

İslam`a ve Müslümanlara göre hak din ile batıl din bellidir. İster aslı sahih iken sonradan bozulmuş olsun, ister aslı da beşer tarafından uydurulmuş bulunsun batıl bir dine mensup olanların mabetleri olabilir. Bu mabetlere kendileri `mabed, ibadethane` dedikleri gibi Müslümanlar da buralara `ibadethane, mabet` derler, ama bir kayıt koyarak derler: `Buralar şu batıl dinin mabedidir, ibadethanesidir` derler.

`Peki bunların yaptıkları İslam`a göre ibadet ve mekanları da İslam`a göre mabet midir` diye sorulursa Müslüman`ın vereceği cevap tektir: Bunların dinleri ve ibadetleri İslam`a göre batıl olduğu gibi mabetleri de İslam`a göre mabet (İslam mabedi) değildir. Müslümanlarla sulh içinde yaşayan batıl din mensuplarına din hürriyetinin verilmesi ve onların mabetlerinin korunması –ki İslam böyle yapar- başkadır, onlara `hak din, hak ibadet, hak dinin mabedi` demek başkadır.

Bu ikincisi denemez.

Bugün biz Türkiye`de neyi tartışıyoruz?

Batıl dinlerin mabetlerini mi, kendilerini İslam`ın içinde gören ve kabul eden Alevîlerin mabedini mi?

Şüphe yok ki, ikincisini tartışıyoruz.

Şimdi tutup da İslam`a göre batıl olan dinler ve onların mabetleri ile Alevîlere ait olanı birbirine benzetmek, aynı kategori içine sokmak `farklı şeyleri aynı hükme tabi kılma` yanlışına düşmek olduğu gibi samimi Alevîleri de incitecektir.

Bugün ülkemizde yaşayan, asırlardır hayatın acısını ve tatlısını paylaştığımız; eş, dost, hısım, komşu, ortak… olduğumuz Alevîler Müslümandırlar. Bunları başka (İslam`a göre batıl) bir dine mensup görmek ve göstermek haksızlıktır. Zaten kendilerine de sorulduğunda büyük kitle `Müslüman` olduklarını, `Allah`a, Muhammed`e, âmentüye` iman ettiklerini söylüyorlar.

İşte bu Alevîler söz konusu olduğunda onların mabedi `İslam`da tek mabet olan camilerdir, mescidlerdir`. Onlar da bunun aksini iddia etmezler.

Geriye cemevi denilen ve son yirmi otuz yıl içinde ortaya çıkan, içinde Alevîlerin dînî ve kültürel bazı faaliyetler icra ettikleri mekanlara verilecek isim ile statü kalmaktadır.

İyi niyetlerinden şüphe ettiğimiz bazı kimseler bu mekanlara da inadına `mabet` demek, Alevîlere camiyi kapatmak ve İslam içinden `Sünnî ve Alevî` adlarıyla iki din çıkarmak istiyorlar.

Biz de diyoruz ki, İslam`ın mabedi tektir ve bu mabedin adı camidir, mesciddir ve mezhebi, tarikatı ne olursa olsun bütün Müslümanlara aittir. Bunun ötesinde `mezheplere ve tarikatlara ait` olup zikir, ayin, kültürel faaliyet, din eğitim ve öğretimi… yapılan, özel yerler elbette olabilir; bu yerlere çeşitli isimler ve statüler de verilebilir, ama `mensupları Müslümanlar olan` bütün grupların mabedi tektir, başka mekanları bu mabedin karşısına dikmek bölücülüktür.

Hayrettin Karaman / yenişafak