ANKARA - Türkiye ve dünyadaki son gelişmeleri değerlendiren Hür Dava Partisi Genel Sekreteri ve parti sözcüsü Mehmet Yavuz, Partilerine yönelik saldırılardan, devam eden 28 Şubat davasına, İslami kesime yönelik yargı kararlarından başörtü özgürlüğüne, Mısır`daki gelişmelerden Suriye`deki son duruma kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.
 
Partilerine yönelik son saldırılarla ilgili de önemli açıklamalarda bulunan Yavuz, Bölgedeki tüm örgütlü yapılar, etkili şahıslar ve kesimlerin olası çatışma ortamını engelleme noktasında sorumluluk altında olduğunu belirterek, "Provokatörleri ve provokasyonları durdurmak ve bu fitne ateşini söndürmek için herkes üzerine düşeni yapmalı, saldırılara karşı en üst düzeyde tepkisini ortaya koymalıdır." dedi.
 
"Saldırıların seçime girme kararına hiçbir etkisi olmayacak"
Halkın ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda siyaset yapmak için Hür Dava Partisi`ni kurduklarını belirten Yavuz, şu açıklamalarda bulundu: "Partimizi kurarken hangi kesimlerden ve kimlerden gelirse gelsin her türlü baskıyı ve saldırıyı göze alarak yola çıktık. Siyaset yapmanın son derece zor olduğu bir coğrafyada her türlü zorluğu göze alarak böyle bir işe giriştik.
 
Halkımızın siyasi temsiliyetini sağlamak için seçimlere girme kararı aldık ve hazırlıklarımızı buna göre yapıyoruz. İnancımızdan aldığımız güç ve halkımızın desteğiyle hedeflerimize ulaşmak için azimle çalışıyoruz.
 
Şurası iyi bilinmelidir ki, Seçimlere girip, girmeyeceğimize ve nerelerde gireceğimize karar verecek olan partimizin yetkili organlarıdır yapılan, saldırıların bu kararımıza hiçbir etkisi olmayacaktır.
 
"Baskı ve saldırılara boyun eğmedik/eğmeyiz"
Yıllardır gerek sistem tarafından ve gerekse bu malum kesim tarafından yapılan her türlü baskı ve saldırılara boyun eğmediğimizi/eğmeyeceğimizi kamuoyu çok iyi bilmektedir. Halkımızı siyasi alanda da temsil etmemizi engellemeye yönelik hiçbir girişim ve saldırı bizleri yolumuzdan alıkoyamayacaktır.
 
Çatışmalardan, ölümlerden, şiddet eylemlerinden ve yapılan hukuksuzluklardan bıkan halkımızdan büyük bir teveccüh görmekteyiz. Bugüne kadar halka, STK`lara ve siyasi partilere baskı ve şiddet uygulayarak, iradelerine ipotek koyarak iktidarları ele geçirmeye alışkın olanları ciddi manada rahatsız etmiştir.
 
Gayri İslami ideolojisini herkese dayatan ve kendilerine tabi olmayan kişilere ve yapılara karşı her türlü iftira ve şiddet yöntemini kullanan bu kesimin İslami yapılara ve halkımıza yönelik saldırılarında sistematik bir artış görülmektedir.
 
Yıllardır İslami STK`lara ve mütedeyyin kişilere saldıran malum kesim, partimize ve üyelerimize yönelik şiddet eylemlerini tırmandırmaktadır. Çözüm süreciyle beraber şımaran/şımartılan ve azgınlaşan bu kesim, son olarak Silopi ilçe teşkilatımıza yönelik bombalı ve molotoflu bir saldırı gerçekleştirmiştir.
 
Geçmişte halka acılar yaşatanlar gençleri birbirleriyle çatıştırmak istiyor
Geçmişte halkımıza acılar yaşatanlar, bu gün bir daha benzer acılar yaşatmak için halkımızı kamplara ayırarak, gençlerimizi birbirleriyle çatıştırmak istemektedirler. Bunun için de kendi dışındakileri düşman ilan etmekte ve sürekli provokatif eylemler ve saldırılar gerçekleştirmektedirler.
 
Bizler, hiçbir zaman halkımızın zararına olacak böylesi kirli çatışmaların taraftarı olmadık ve buna müsaade de etmeyiz. Halkımızın maslahatını ve geleceğini düşünerek, sabırla ve hikmetle hareket edip, oynanan oyunları ve kurulan tuzakları boşa çıkaracağız.
 
Sorumluluk saldırgan tarafı temsil eden kişi ve kurumlardadır
Burada en büyük sorumluluk provokasyon peşinde olan saldırgan tarafı temsil eden kişi ve kurumlara düşmektedir. Bunlar, halkımızın evlatlarını birbirine kırdırtacak tutum ve davranışlardan uzak durmalıdırlar. Telafisi imkansız hadiselerin meydana gelmemesi için sorumluluk almalıdırlar. Sorumluluk almaz ve sorumsuzca davranmaya devam ederlerse, olacakların vebali altında kalacak ve halkımız tarafından af edilmeyeceklerdir.
 
Saldırılarda kullanılan gençler, kutsadıkları kişileri ve ideolojilerini Müslüman halkımıza dayatanlara alet olmamalıdır. Kürd gençlerini birbirine çatıştırmak isteyen, derin yapıların elemanlarını tanımalı ve bunların talimatlarına uymamalıdırlar. Halkımızı düşman kamplara ayıranlar, halkımıza en büyük ihaneti yapmaktadırlar. Kürd halkının İslami ve insani haklarına kavuşması için ayrışmaya değil, daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyaç vardır.
 
"Çıkarılmak istenen çatışma sadece bize yönelik değildir"
Bölgede oynanan oyunlar, yapılan provokasyonlar ve çıkarılmak istenen çatışma sadece bize yönelik değildir ve öyle sanılmasın. Saldırıların muhatabı sadece biz olmadığımız gibi, çatışma ortamının oluşmaması için de sadece bizler sorumluluk altında değiliz.
 
Bölgedeki tüm örgütlü yapılar, etkili şahıslar ve kesimler de olası çatışma ortamını engelleme noktasında sorumluluk altındadırlar. Bizler üzerimize düşeni yapıyoruz, yapmaya devam ediyoruz. Provokatörleri ve provokasyonları durdurmak ve bu fitne ateşini söndürmek için herkes üzerine düşeni yapmalı, saldırılara karşı en üst düzeyde tepkisini ortaya koymalıdır."
 
Yargı sistemi ve zihniyeti değişmeli
Dönemin hükümetine yönelik gerçekleştirilen 28 Şubat Darbesi`nin faillerinin asker kanadına yönelik yargılamaların devam ettiğini ancak darbenin yargı, emniyet ve medya ayağına dokunulmadığına dikkat çeken Yavuz, "28 Şubat Darbesi`nin en önemli mağduru kuşkusuz bir bütün olarak dindar halk olmuştur. Haksız tutuklamalar, memuriyetten atılmalar, okul ve eğitim hayatının sona erdirilmesi gibi birçok zulüm ve haksızlık, sonuçları itibariyle büyük oranda devam etmektedir.
 
Darbe etkisinin devam ettiği yargı sisteminde, Vasat cemaatinin lideri Şahmerdan Sarı ve arkadaşlarına yönelik hukuk skandalı sonucunda verilen 100 yıllık ceza, Yargıtay tarafından onanmıştır. Dindar insanlar, bugün bile, yirmi yıl önce düzenlenmiş, bilgisayar çıktısı fotokopi belgelerle örgüt üyeliği cezasına çarptırılmaya devam edilmektedir. Bu sebeple yargı sisteminde yapısal değişikliğe gidilmelidir. Kemalist ve yasakçı kodlarla yetişen hâkimlerin yerine, halkın inanç değerlerini benimsemiş, adil ve özgürlükçü hukuk insanlarının göreve getirilmesi sağlanmalıdır." dedi.
 
Başörtüsü düşmanlığı sürüyor
28 Şubat döneminin en çok göze çarpan başörtüsü yasağının ise hükümetin duyarsızlığı nedeniyle halen sürdüğünü ifade eden Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sayın Kamalak örneğinde olduğu gibi Danıştay`ın iptal kararına rağmen mahkemeler avukatlara yönelik yasağı devam ettirme cüretini gösterebilmektedirler. İstanbul Teknik Üniversitesi`ndeki öğretim görevlisi, öğrenciyi başörtülü olması sebebiyle düşük not vermekle tehdit edebilmektedir. Başörtülü olarak mesleğini sürdüren öğretmen, medya eliyle manevi lincin hedefi haline getirilebilmektedir. Bu saldırı ve tehditlere karşı ise hiçbir yaptırım uygulanmamaktadır. İnanç, ifade ve ibadet özgürlüğüne müdahale niteliğindeki her türlü saldırı ve tehditlerin caydırıcı biçimde önlenmesi bakımından cezai müeyyideler getiren düzenlenmeler yapılmalıdır."
 
Uyuşturucu ile mücadele yetersiz
Uyuşturucunun, kullanma yaşının ilkokula kadar indiğini, mahalle aralarında, sokak köşelerinde ve okul önlerinde çeteler eliyle gençlerin ve çocukların uyuşturucu müptelasına dönüştürüldüğünü belirten Yavuz, Devletin, bu faaliyetlere gereği gibi müdahale etmediğini, yapılan bazı adli işlemlerin ise caydırıcı olmaktan uzak olduğunu söyledi.
 
Uyuşturucu ile mücadele kapsamında kenevir tarlalarından tonlarca madde toplanmasına rağmen, faillere ilişkin hiçbir gelişme yaşanmaması düşündürücü olduğunu dile getiren Yavuz, "Devletin, uyuşturucu ile mücadele konusunda samimi davranması demek, uyuşturucunun okullarımızdan, sokaklarımızdan ve mahallelerimizden temizlenmesi demektir. Yapılan operasyonlara rağmen bir temizlenme yaşanmıyorsa, bu, devletin uyuşturucu ile mücadele konusundaki samimiyetsizliğinden veya yetersiz mücadeleden kaynaklanmaktadır." ifadelerini kullandı.
 
"Darbecilerin asıl hedefi Mısır`ın İslami bir anlayışla yönetilmesine engellemektir"
Mısır`da askeri cunta tarafından gerçekleştirilen darbeye karşı halkın meşru sivil tepkisinin, barışçıl eylem ve gösterilerle devam ettiğini belirten Yavuz, "Dünyanın sessizliği, hatta emperyalist, Siyonist ve işbirlikçi diktatörlerin desteği ile darbeciler yönetimlerini tahkim etmeyi sürdürüyor. Son olarak İhvan teşkilatının yasaklanması ile darbecilerin asıl hedefinin Mısır`ın İslami bir anlayışla yönetilmesine engellemek olduğunu bir kez daha göstermiştir. Halk iradesi, seçimler, insan hakları ve özgürlüklerin, emperyalist batı ve işbirlikçileri tarafından kendi çıkarları ile örtüştüğü ölçüde savunulduğu, Mısır`da yaşanan darbe süreci ile bir kez daha teyit edilmiştir." dedi.
 
Suriye meselesi
Suriye meselesi ve Kenya, Bangladeş ve Irak`taki son saldırılarla ilgili de açıklamalarda bulunan Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Emperyalist ABD ve Rusya arasında adeta bir satranç oyununa dönüşen Suriye iç savaşının, mazlumların kanı üzerinden yapılan pazarlıklarla devam edeceği anlaşılmaktadır. Bölge ülkelerinin, büyük devletlerin makro politikalarının yerel uygulayıcısı konumunu kanıksamış görüntüsü bir zillettir. Gerek İran, gerekse Türkiye, ABD ve Rusya ekseninde ve güdümünde politika izlemekte, müzakere ve diyalog seçeneğini göz ardı etmektedirler. Son olarak diyalog Cumhurbaşkanının Suriye konusunda İran`ın dışlanmaması gerektiği yönündeki açıklaması ve İran`dan gelen, Suriye`de halk kimi seçerse onu destekleriz türünden açıklamalar bu açıdan olumludur. Zalim Esed ve Baas yönetiminden mazlum Suriye halkının kurtarılması, ümmetin ortak sorunudur. Bu sorunun çözümü ise ancak ve ancak halkı Müslüman ülkelerin hakemliği ve arabuluculuğuyla mümkündür.
 
Kenya, Bangladeş ve Irak`taki saldırılar
Irak`ın Bağdat kentinde bir cenaze töreni sırasında düzenlenen saldırıda en az 65 kişi hayatını kaybetti. Pakistan`ın Peşaver kentinde bir kiliseye ayin sırasında düzenlenen saldırıda 60 kişi öldü, 40 kişi yaralandı. Kenya`nın başkenti Nairobi`de bir alışveriş merkezine düzenlenen baskında en az 68 kişi öldü. Hiçbir hak veya kurtuluş mücadelesi, sivillere yönelik katliamları mazur gösteremez, haklı çıkaramaz. Aksine bu türden eylemler, hak veya kurtuluş mücadelesine zarar verir, masumiyetini kirletir. Kimden gelirse gelsin, kime yönelirse yönelsin ve hangi amaçla yapılırsa yapılsın, ibadet mekanlarına yapılan saldırılar ve sivilleri hedef alan eylemler, kabul edilmez eylemlerdir. Tümüyle sivillere yönelik olarak gerçekleştirilen bu türden saldırıları kınıyoruz.
 
Irak Kürdistan seçimleri
Irak Federal Kürdistan Bölgesi`nde halk, parlamento seçimleri için 21 Eylül`de sandık başına gitmiştir. Kesin olmayan sonuçlara göre Mesut Barzani başkanlığındaki PDK`nin ve YNK`den ayrılan Goran Partisinin oylarını artırdığı seçimlerde İslami Yekgirto Partisi ve Komela İslami`nin ciddi bir oy aldığı görülmektedir. Seçimlerin hayırlara vesile olmasını dileriz. Seçimlerde başarı gösteren tüm partilerin seçim sonrasında Kürdistan halkının barış ve huzuru ile maddi ve manevi gelişimine katkıda bulunan çalışmalar içinde yer almasını temenni ediyoruz." (İLKHA)