HABER MERKEZİ

Gazze Hükümeti basın ofisinden yapılan açıklamaya göre Ali Salim Ebu Acve’nin katledilmesiyle 7 Ekim’den şimdiye kadar Gazze’de çalışırken terör rejiminin saldırıları sonucunda hayatını kaybedenlerin sayısı 112’ye çıktı. HAMAS’tan yapılan açıklama ise bu yapılanlarla “savaş suçlarının belgelendiği” ifade edildi.

GAZETECİLER HEDEF ALINIYOR

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Gazze’ye gerçekleştirilen saldırlar sırasında çok sayıda Filistinli gazeteci ve medya çalışanının öldürüldüğünü bildirdi. Gazetecilere ve ailelerine yönelik saldırıları kınadığını belirten IFJ, söz konusu kişilerin ölümleriyle ilgili derhal soruşturma başlatılmasına yönelik çağrıda bulundu.

IFJ Genel Sekreteri Anthony Bellanger Gazze’deki basın mensuplarının durumunu, “Silahlı çatışmaların gerçekleştiği bölgelerdeki medya çalışanları uluslararası hukuka göre sivil konumunda oldukları için korunmalı ve müdahale olmaksızın işlerini yapmalarına izin verilmelidir. Gazze’deki çatışmalarda gerçekte neler olup bittiğini gazetecilerin işlerini yapmalarına izin verildiği takdirde öğrenebiliriz” şeklinde değerlendirdi.

El Cezire’ye konuşan Sınır Tanımayan Gazeteciler kuruluşundan Antoine Bernard ise siyonist terör çetesi 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda öldürülen gazetecilerin bir kısmının görev sırasında saldırıya uğradığını açıkladı. Gazetecilerin doğrudan hedef alındığına işaret eden Bernard, bunun bir savaş suçu teşkil ettiğini söyledi ve kurum olarak Uluslararası Adalet Divanına (UAD) yaptıkları şikayetlere dikkat çekti.

TERÖR REJİMİ GERÇEKLERİN ORTAYA ÇIKMASINI İSTEMİYOR

Gazze’ye yönelik 3 ayı aşkın bir süredir devam eden terörist saldırılarda mabetlerin, hastanelerin, okulların özellikle hedef alındığı ve yasaklı silahların kullanılmasıyla daha fazla sivilin öldürülmesinin hedeflendiği gazeteciler tarafından kayıt altına alınmış durumda. Önümüzdeki süreçte soykırım suçlarının yargıya taşınması durumunda en önemli belgeler de gazeteciler tarafından tutuluyor. İşgalci terörist rejim, bunun farkına vardığı için gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemeye çalışıyor ve hedef gözeterek gazetecileri vuruyor.

Filistinli Gazeteciler Sendikası tarafından, gazeteci Hamza ed-Dahduh ile gazeteci Mustafa Süreyya’nın öldürülmesiyle ilgili olarak yapılan yazılı açıklamada, bu saldırıların gazetecileri korkutamayacağı, bilakis İsrail’in işlediği suçları ve yürüttüğü soykırım savaşını aktarma konusundaki kararlılıklarını daha da artıracağı kaydedildi. Siyonist terör çetesinin yaptıklarının cezasız kalması nedeniyle bu suçları işlemeye devam ettiği belirtilen açıklamada, Uluslararası Ceza Mahkemesine “Filistinli gazetecilerin hedef alınmasıyla ilgili soruşturma açma” çağrısında bulunuldu.

VAİL ED-DAHDUH: “HAMZA BENİM HER ŞEYİMDİ”

İşgalci terör saldırısı baba-oğul gazetecileri de ayırdı. Katar merkezli el Cezire televizyonu, Vail ed-Dahduh'un, gözyaşları içinde en büyük oğlu ve kendisi gibi gazeteci olan oğlu Hamza'ya veda ettiği ve elini öptüğü görüntüleri yayınladı. Oğlu Hamza’yı Han Yunus mezarlığında toprağa verdikten sonra açıklamada bulunan Dahduh, oğluyla olan güçlü ilişkisini “Hamza benim bir parçam değil her şeyimdi, candan öte candı.” diyerek tanımladı.

Evlat acısının çok zor olduğunu ve bunu tekrar tekrar yaşamanın daha da zor olduğunu dile getiren Dahduh, “Bu bizim seçimimiz, kaderimiz ve buna razı olmalıyız. Bu (ölüm ve kayıplar), bu topraklarda yaşayan her insanın seçimi. Siz de görüyorsunuz işte insanlar her gün, her saat sevdiklerine ve ciğer parelerine veda ediyor” dedi. Dahduh, “Bunlar hüzün, ayrılık ve insaniyet gözyaşları. Düşmanımızla aramızdaki fark da bu: Biz nasibimizi insanlıktan aldık onlar ise kin ve kan dökmekten. Bu nedenle biz ağlıyor ve gözyaşı döküyoruz. Bunlar korku ve panik gözyaşları değil insanlık, yüce ruhluluk ve onur gözyaşları” ifadelerini kullandı.

Gazeteciliğe Hamza doğmadan başladığını ve 20 yılı aşkın bir süredir bu insani mesleği icra ettiğini söyleyen Dahduh, bu yolu bilerek ve isteyerek seçtiklerini ve canlarını verecek kadar fedakarlıkta bulunduklarını dile getirdi.

Vail ed-Dahduh, siyonist terör çetesinin 25 Ekim 2023'te düzenlediği saldırılarda eşi, oğlu, kızı ve torununu kaybetmişti. Dahduh, kendisi de aralık ayında düzenlenen saldırıda yaralanmıştı.

SİYONİST REJİM GAZETECİ DÜŞMANI

Siyonist terör rejiminin gazetecilere yönelik cürümleri Gazze ile sınırlı değil. Gerginliğin yaşandığı Lübnan’dan saldırıları takip eden gazeteciler de terör rejiminin saldırılarına hedef olmuştu.

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) 13 Ekim'de Lübnan'ın güneyinde Reuters kameramanı İssam Abdullah'ın ölümüne, altı gazetecinin de yaralanmasına neden olan siyonist terör çetesi saldırılarının hedef gözeterek yapıldığını ve "savaş suçu" olarak soruşturulması gerektiğini bildirmişti.

Kuruluş yaptığı açıklamada, İsrail saldırılarının "sivillere yönelik doğrudan bir saldırı olduğunu" belirtmiş, 100'den fazla video ve fotoğrafın incelendiğini, bölgedeki silah parçalarının analiz edildiğini ve dokuz tanıkla görüşüldüğünü belirtmişti.

ŞİRİN EBU AKİLE OLAYI

25 yıl boyunca el Cezire kanalında muhabirlik yapan Şirin Ebu Akile’nin 11 Mayıs 2022’de Cenin’de yaşanan olayları takip ederken öldürülmesi bile tek başına siyonist rejimi mahkum etmeye yeterdi; ama maalesef öyle olmadı.

Kudüslü bir Hristiyan olan 51 yaşındaki Şirin Ebu Akile de sahip olduğu iyi donanımla, dünyanın en tehlikeli bölgelerinden birinde çatışmaları yıllardır kamuoyuna aktarıyordu. El Cezire’ye kuruluşundan bir yıl sonra 1997’de ilk saha muhabirlerinden biri olarak katılan Akile, cesareti, profesyonelliği ve gerçeklere sıkı sıkıya bağlı olmasıyla sadece bölgede değil dünya kamuoyunun da sevgisini kazandı.

Öldürüldükten sonra yapılan araştırmalar saldırının bilinçli ve hedef gözetilerek yapıldığını ortaya çıkardı; ama maalesef uluslararası kurumlara yapılan şikayetler ve yargılama talepleri sonuçsuz kaldı.

Şirin Ebu Akile hem bir Hristiyan’dı hem de Amerikan vatandaşıydı.

Şirin’in ölümü ABD, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Türkiye ve Katar gibi birçok ülke ve kurum tarafından açıkça kınandı ve bu ülkeler konuya ilişkin bağımsız bir soruşturma yapılmasını talep etti. Ama terör rejiminin bu terör eylemi de soruşturulamadı.

İnsani değerlerini kaybetmemiş Yahudilerden olan Haaretz gazetesi yazarı Gideon Levy, cinayet sonrası yaşananları şöyle yazmıştı: “İnsanın, ‘İsrail askerleri tarafından öldürülen masum Filistinlilerin tanınır insanlar, yahut ABD pasaportuna sahip kişilerden olması daha iyi’ diyesi geliyor. Zira en azından o zaman ABD Dışişleri Bakanlığı kendi vatandaşlarından birinin yine kendi müttefiklerinden biri tarafından öldürülmesinden -çok da değil, biraz- duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirebilir.”