Psikoloj Merve Büyükkucak, yaptığı açıklamada çok genel anlamıyla beyni etkileyen bir grup hastalığın oluşturduğu semptomlara verilen isim olarak tanımlanabilecek olan demansın, çoğunlukla 60-65 yaş üzeri yetişkinlerde görülebilen ancak yaşlılığın bir parçası olarak kabul edilmemesi gereken, kendi içerisinde bir hastalık olduğunu belirterek, "Demans tek bir hastalık sonucu değil farklı hastalıklara bağlı ortaya çıkan bir durumdur. Özellikle bunama dendiğinde de en sık akla gelen durum unutkanlık şeklinde ortaya çıkan hafıza problemleri iken demansı olan kişiler bunun yanı sıra günlük aktivilerini planlama ve yerine getirme (ör: yemek yeme, giyinme vb.), problem çözme, duygu kontrolü ya da eskisinden daha sinirli ya da çok daha sakin olma gibi kişilik özelliklerinde çeşitli değişimler de yaşarlar. Elbette ki tüm bunlar kişinin günlük hayatını ve günlük işlevselliğini oldukça olumsuz yönde etkileyen durumlardır" dedi.
Büyükkucak, bozulan zihinsel fonksiyonlar arasında unutkanlık demansın en önemli semptomlarından biri olarak kabul edilebileceğini, ancak elbette ki her unutkanlığın demansın belirtisi olarak kabul edilmemesi gerektiğine dikkat çekerek şunları kaydetti:
"Örneğin stres, anksiyete, yorgunluk, uykusuzluk, depresif duygudurumu da unutkanlığa sebep olabilecek ve demanstan ayrı değerlendirilmesi gereken psikolojik durumlardır. Benzer şekilde bazen yaşlıların o sıradaki günlük yaşam olaylarına verdikleri tepkiler ve adaptasyon süreçleri de demansla karıştırılabilir. Örneğin bir akranın ölümü, aile fertlerinden birinin kaybı, ya da fiziksel ve ağır bir hastalıkla karşılaştığında üzgün, mutsuz, dertli olan yaşlılar bu duygularla başa çıkmaya çalışırken bazen unutkanlık yaşanabilir ki bu da demansla karıştırılmaması gereken ve ayrıca psikolojik olarak ele alınması gereken durumlardır. Bu psikolojik durumlarla baş edildiğinde unutkanlık da zaman içerisinde geçer."
Zihinsel aktivitelerin demansı önleyebileceğini ifade eden Büyükkucak, "Araştırmalar beyinde her ne gerçekleşiyorsa gerçekleştiğini ancak belli bazı durumların kişinin bilişsel / zihinsel bir kötüye gidişe dair hassasiyetini artırma ya da azaltma yönünde etkisi olabileceğini göstermekte. Örneğin, bilişsel açıdan zihni uyarıcı aktivitelerde bulunmanın hastalığın gidişatını ve kötüye gidişini yavaşlatmaya yönelik olabileceğine dair son yıllarda elde edilen bulgular var. Özellikle çocukluktan bu yana, kitap okumak, günlük tutmak vs. gibi yazılar yazmak, günlük yaşam problemlerine aktif katılım göstererek çözmeye çalışmak gibi zihni uyarıcı aktivitelerde bulunmanın ileri yaşlara kadar demansın klinik işaretlerini (ör: hafıza kaybı) önlemeye ya da geciktirmeye yardımcı olabileceği söyleniyor. Zihni bu şekilde aktif tutmanın her ne kadar zaman içerisinde bir beyin hastalığı ortaya çıkmaya başlamış olsa da beyindeki sinirsel devrelerin etkin bir şekilde çalışmasına yardımcı olabileceği görülüyor. Yine başka bir araştırma ise ileri yaşlarda sıklıkla zihinsel aktivitelere ağırlık veren yetişkinlerin ortalama düzeyde ağırlık verenlere oranla %33 daha az zihinsel bir kötüye gidiş yaşadığını, çok nadir zihinsel becerilerini kullanan ve geliştirmeye çalışan yetişkinlerin ise %48 daha hızlı bir kötüleşme gösterdiklerini ortaya koymaktadır" diye konuştu.
Tüm bu sonuçların elbette ki bir sebep - sonuç ilişkisinde değerlendirilmemesi gerektiğinin altını çizen Büyükkucak şöyle devam etti:
"Ancak kişinin daha sağlıklı bir yaşlılık dönemi geçirebilmesi ve beyin sağlığını nasıl koruyabileceğine dair çeşitli önlemler olarak kabul edilmelidir. Sonuçlar bize beden sağlığımızı korumak kadar zihinsel sağlığımızı korumanın ve geliştirmenin de birtakım yolları olduğunu göstermektedir. Özellikle hafıza ve zekayı koruma yönünde okuma, bulmaca çözme, strateji oyunları gibi zihni aktif tutacak ve dolayısıyla güçlü kılacak aktivitelere yönelmek önemli bir adım olabilir. Çocuk yaştan itibaren düşünme ve hafıza becerilerinin geliştirilmesinin öneminden yola çıkarak anne babalar tarafından okuma alışkanlığının geliştirilmesi yönünde çocukların desteklenmesi daha iyi bir yaşlılık dönemi geçirmelerine yardımcı olabilir. Ancak sadece bulmaca ya da sudoku gibi aktiviteler değil, içerisinde hem kendine göre zorlamaların olduğu hem de odaklanma ve konsantrasyonu gerektiren gerçek dünyaya dair aktivitelere yer vermek de oldukça büyük önem taşıyor."
İHA