Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nin ana girişinde Filistin'e destek olmak adına Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri basın açıklaması yapmak üzere toplandı.
Basın açıklaması Eski Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Yıldız, Gazi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alper Ceylan, hastane yönetimi, sağlıkçılar ve Gazi Üniversitesi Tıp fakültesi öğrencilerinin katılımıyla gerçekleşti.
Basın açıklaması öncesi öğrenciler tüm dünyanın gözü önünde 7 Ekim'den bu yana bebek, çocuk, kadın, yaşlı, hasta, yaralı demeden hunharca katledilen ve adeta kendi haline terk edilen Gazze halkına destek olmak ve bu vahşete karşı olduklarını belirtmek için toplandıklarını açıkladılar.
Tıp fakültesi öğrencisi Abdussamet İsak'ın sunumuyla başlayan programda, öğrenciler adına basın açıklamasını Tıp Fakültesi öğrencisi Ertuğrul Karakaya okudu.
"İşgalciler 2005 yılından bu yana Gazze'yi gözlerimizin önünde adeta açık hava hapishanesine çevirmiştir"
Yaklaşık bir asrı bulan bir süredir Filistin'i işgal eden siyonist rejim, o topraklarda sistematik bir şekilde katliamlar yapmakta, insanları yurtlarından zorla sürgün ederek mal varlıklarına el koymakta olduğunu belitten Karakaya, "Ayrıca 2005 yılından bu yana Gazze'yi gözlerimizin önünde adeta açık hava hapishanesine çevirmiştir. Bu yaptıklarını 7 Ekim'den bu yana gösterdiği tüm faaliyetlerle daha net bir şekilde anlamakta ve günbegün tekrar hatırlamaktayız. Siyonizm, yaptıklarına kör şahitler tutup çeşitli bahanelerle Filistin topraklarını ilhak etmekte ve bu soykırımda haklı olduğunu uluslararası kamuoyuna kabul ettirmeye çalışmaktadır. Ancak bu yolda sivil halkın uluslararası anlaşmalarla gözetilmesi gereken haklarını çiğnemekte; hastaneleri, ibadethaneleri bombalamakta; çoğu çocuk ve bebekten oluşan sivilleri, hekim kardeşlerimizi, sağlık ekiplerini katletmektedir. Çocuk, yaşlı, kadın veya erkek fark etmeksizin binlerce kişiyi öldürmektedir. Bu vahşete bir insan olarak sessiz kalamayız. Hatta bugün burada beyaz önlükleriyle bulunanlar, görevi hayat kurtarmaya vesile olan hekimler olarak asla duyarsız olmayacağız." dedi.
Açıklamasının devamında Karakaya, şunları aktardı:
"Bizler zulme karşı direniş ateşini yakan Tıbbiyeli Hikmet ve arkadaşlarını hatırlatarak adım attığımız bu meslek yolunda bombalarla yıkılan binalara bakıp susup oturacak değiliz. Ki bizler daha dün yaşadığımız depremin içimizi yakan duygularını yüreğimizde taşıyarak onlarla aynı acıları paylaşıyoruz. Sevdiklerini toprağa vermenin ne demek olduğunu, yaşadığın şehirden göçmek zorunda kalmanın ne olduğunu hissediyoruz. Bu sebeple burada toplanmış bulunmaktayız. Neticede onlara gözyaşlarımız değil, önce gür sedamız ve kurtuluşu sağlayacak olan ellerimiz kavuşacaktır."
"Gazze'deki 35 hastaneden 26'sı şu anda hizmet dışı bırakılmıştır"
Ertuğrul Karakaya
Karakaya, "El-Ehli Babtist Hastanesinin bombalanması sonucu 500 kişi hayatını kaybetti. Gazze'nin kuzeyindeki Endonezya Hastanesi'nde elektrik, su ve iletişimin kesildiği haberleri geldi. Böylece bir hastane daha karanlığa gömüldü. El- Avde Hastanesi çevresi ile Hasta Dostları Hastanesi'nin çevresi hedef alındı ve bir ambulans vuruldu. Bunlar yeterli gelmemiş olmalı ki Şifa Hastanesi, Nasr Çocuk Hastanesi, Türk-Filistin Dostluk Hastaneleri tahliyeye zorlanmış ve kullanılamaz hale getirilmiştir. Çeşitli zorbalıklarla Gazze'deki 35 hastaneden 26'sı şu anda hizmet dışı bırakılmıştır. İçindeki şeytana dur diyemeyen bu rejim oksijen tanklarını durdurarak gözünü dünyaya daha yeni açmış bebekleri ölüme terk etmiştir. Tedavi için gerekli olan ilaçların dahi eksikliğinde bir şekilde şifa bulunması için çabalayan hekimlerin hastalarıyla ilgilenirken evladının yaralı halini görerek, kimisinin ölüm haberlerini duyarak çaresiz kalmasına sebebiyet vermiştir." ifadelerine yer verdi.
"İnsanlığını kazanması gereken dünyaya sesleniyorum"
Gazze'de yaşanan vahşetle ilgili Karakaya, "Tahliye uyarısı verdiği bölgelerde oradan göçe zorlanmış olan insanların yollarda vurulduğu sahnelere şahit olmaktayız. Her şeyin yanı sıra yiyecek, su, ilaç gibi temel ihtiyaçlardan da mahrum bırakılan bu insanlara diğer ülkelerden gelen insani yardımların da ulaştırılmadığını görmekteyiz. Bizim için normalleşmemesi gereken bu soykırım faaliyetlerinin ne olduğunu dile getirmek ve unutmamak için susmayacağız. Saldırıların başlamasından bu yana 72 gün geçti, 8 binden fazlası çocuk olmak üzere 18 binden fazla sivil öldürüldü, binlercesi ağır 51 bin kişi yaralandı. Aşırı kalabalık olan Birleşmiş Milletler barınakları; Hepatit A, menenjit salgınları, bit, cilt enfeksiyonları gibi çok sayıda bulaşıcı hastalığın yayıldığı sığınaklar hâline geldi. Hekimler ve sağlık çalışanları olarak bizler bir insanın hayatının daha konforlu geçmesi, hayatının kurtulması, sevdikleriyle beraber hastaneden huzurla ayrılabilmesi için ömrümüzü, gördüğünüz bu binalarda geçirmekteyiz. Peki ya bu binayı değerli kılan şey nedir? Bebeklerinin ilk ağlama seslerini duyarak sevinç çığlıkları atan aileler ve onlara eşlik eden bizler mi, tedaviye ulaşılması için verilen çabalar ve sonucunda hasta iyileşince yüzlere yerleşen gülümsemeler mi, saatlerce süren ameliyatlarda dökülen terler miydi değerli kılan? Peki bunlar Gazze'de neredeler! Hangi çığlıkları duyuyoruz, evladını kaybeden annelerin mi yoksa arkadaşlarıyla yıkık binaların arasında saklambaç oynarmış gibi ailesini arayıp bulamayan çocukların mı? Soru sormak için değil, zihinlerde yaşanması gereken aydınlanma için tekrar ediyorum. İnsanlığını kazanması gereken dünyaya sesleniyorum. Çünkü gömülmeden de ölebiliyor insanoğlu, kalbi atarken de göçebiliyor ruhu." şeklinde belirtti.
"Dünyadaki sorunları çözme vaadi vererek kurulan tüm kuruluşlara sesleniyoruz"
Son olarak Karakaya, "Buradan dünyadaki sorunları çözme vaadi vererek kurulan tüm kuruluşlara sesleniyoruz. Verdiğiniz sözleri yerine getirmeyi düşünüyor musunuz? Sorduğumuz sorular yankılanıp bize geri dönse de kimseden herhangi bir beklentimiz olmadığı için üzülmüyoruz. Neticede küllerinden yeniden doğan bir milletin zihinlerde vuku bulan inançlı düşüncelerinden, emin adımlarından güven duyuyor ve gayret etmeye devam ediyoruz. Burada bulunarak da çocukların öldürüldüğü bu dünyada sağlığın temsilcileri olarak doğru tarafta yer alıyoruz. Şairin de dediği gibi: Ben öyle bilirim ki yaşamak/ Berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır. İnsanların daha rahat nefes alması için çabalayan güzel insanlar, sizleri saygı ile selamlıyor, katılımınızdan dolayı teşekkür ediyoruz." dedi.
Basın açıklaması sonrası kısa bir konuşma yapan Eski Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, "Gazze ile benim çok yakın bir empatim var. Kalp ve gönül birlikteliğim var. İsrailin bu son soykırım günleri başlamadan birkaç ay önce Gazze Sağlık Bakanı ve ekibi ile art arda 3 toplantı yaptık. Online toplantılar yaptık. Ekibin bir kısmı Türkiye'ye gelerek onlarla da toplantı yaptık. Maksadımız birlikte benimde katkılarımı verebileceğim şeklinde Gazze'deki sağlık sistemini biraz daha verimli hale getirmekti." ifadelerine yer verdi.
"Adeta bir açık ceza hapishanesi hükmündeki Gazze, şimdi yakılan yıkılan zalim israil yönetiminin elinde soykırıma uğrayan bir belde haline geldi"
Prof. Dr. Recep Akdağ
Gazze'ye kolay bir şekilde girilmesine işgalcilerin engel olduğunu hatırlatan Akdağ, "Dünya Sağlık Örgütü ile beraber bir toplantı tertip etmeye çalışıyorduk. Dünya Sağlık Örgütü davetiyle bende Gazze'ye gidip bir hafta kadar kardeşlerimle birlikte çalışacaktım. Daha önce de Gazze'ye gittim. Gazze'ye ikinci intifadan sonra giden ve Türkiye Cumhuriyeti adına giden ilk devlet adamı bendim. O zamanda çok üzülmüştüm. Hep söylüyoruz Gazze adeta bir açık ceza hapishanesi hükmündeydi şimdi ise Gazze yakılan yıkılan zalim israil yönetiminin elinde soykırıma uğrayan bir belde haline geldi. Bunu sadece kınamıyoruz bunu lanetliyoruz. Hekimler, sağlıkçılar, tıp fakülteleri ve bütün bir millet olarak bunu lanetliyoruz. Bundan sorumlu olan sadece zalim israil ve onun başbakanı değildir. Bundan sorumlu olan israilie dolaylı ya da doğrudan destek veren herkes bütün ülkeler ve o ülkelerin yönetimleridir. Biz bu gür sesi hep ayakta tutmaya devam edeceğiz. Gazze ile gönüllerimiz bir. Hep birlikte olmaya devam edeceğiz." dedi.
"Gazze'de öldürülen tüm masum insanlar katillerinden tarih, bizler ve Cenab-ı Hak da a hesap soracaktır"
Akdağ, "Ben bir çocuk sağlığı ve hastalıkları doktoruyum. Bir tek çocuğun hayata tutunabilmesi için hayatımızı adamış insanlarız. 8 bin masum çocuk onları annelerini aslında öldürülenlerin hepsi masum insanlar bu katliamlara tabi tutanlardan tarihte bizler de hesap soracağız ve Cenab-ı Hak da hesap soracaktır. Bugün zalimlikleriyle şımarmış haldeler ama elbette bu zulmün bir sonu gelecek. Gerçekten Gazze deki meseleye Türkiye milleti olarak hep birlikte sahip çıkmalıyız. Filistinliler için bizim kadar Türkiye milleti kadar dost başka hiçbir millet yok. Maalesef çok yalnız bırakıldılar. Bu sebeple özellikle Gazi Tıp Fakültesindeki değerli öğrencileri ve hocalarımızı bu etkinliği tertip ettikleri için sesimizi Türkiye halkına ve dünyaya duyurdukları için hepsine teşekkürler ediyorum. Gazze ile birlikte olacağız. Gazze için dua edeceğiz. Gazze için fırsat bulduğumuz her yardımı yapmaya devam edeceğiz." diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Basın açıklaması sonrası Gazi Hastanesi E Blok sergi alanındaki açılan Gazze temalı sergi açılışı yapıldı. (İLKHA)