İnsan her ne yapıyorsa düşünmeli ve aklını doğruyu anlama ve araştırma yönünde kullanmalıdır. Kur’an ve Resulullah’ın Sünneti yegane hakikattir. Akıl bu hakikati sorgulama değil, fakat anlama yolunda kullanılmalıdır. Gerçek manada hakikati Allah bilir. Bizler ancak bize bildirildiği kadarıyla biliriz. İşte bize bildirilen bu kısım, yer yüzündeki tek yanlışsız ve mutlak hakikat kitabı olan Kur’an’dır. Takip etmemiz gereken ikinci yol ise İlahi vahyin taşıyıcısı Peygamberlerin yoludur. Sünnet ve yanlışlardan münezzeh olan Kur’an’ı Kerim süzgeçtir.
Her nefis sormakla, sorgulamakla, düşünmekle mükellef değil midir? Müslüman yaptıklarını ve yapacaklarını şer-i hükümlere göre belirlemelidir. Kararlarımızı verirken, plan ve programımızı yaparken Allah rızasını gözetmek durumundayız. Müslüman geniş mezhepli olamaz. Helal dairesini terk edemez. Allah’tan korkar.
Cemaatte hayır vardır. Müminlerin arasındaki kardeşliğin pekişmesinde cemaat olmanın rolü büyüktür. Müslümanların arasındaki hukuku Allah belirlemiştir. Şunu iyi kavramalıyız ki; Müslümanlar arasındaki kardeşlik hukuku kan bağından doğan kardeşlik hukukunun üstündedir. Kardeşlik neyi gerektiriyorsa yapmakla mükellefiz. Mutluluklar paylaşıldığı gibi acılar da paylaşılır. Kolaylıklar paylaşıldığı gibi zorluklar da paylaşılır. Kardeşlikte samimiyet vardır. Samimiyet müminin gözlerinden okunur. Cemaat bu bağlamda müminler arasındaki kardeşliği pekiştirici olmalıdır ve önemle bu mesele üzerinde durmalıdır. Eğer bir yerde hayır namına, Allah rızası namına cem oluyorsanız kardeşliği, birliği, cemaat olmanın şuurunu pekiştirmeye bakmalısınız. Unutmayalım ki Allah’ın aramızda belirlediği kardeşlik ümmet kardeşliğidir. Cemaat ise ümmetin birliği ve kardeşliğini pekiştirmenin bir basamağıdır. Cemaatin hukuku ümmetin hukukundan ayrıştırılamaz. Aksi durumda Allah’ın farz kıldığı İslam ümmetinin kardeşlik hukuku bozulur.
Tarih şahittir ki; Müslümanların zillet dönemleri Peygamber Efendimizin ifade ettiği gibi “sayıca çok ama çerçöp oldukları” dönemlere rastlar. Müslümanlar arasındaki bölünmüşlük zalime cesaret ve güç veriyor. Efendimizin “Müslümanlar bir vücut gibidir. Bir organında ağrı peyda olursa diğer organlar o ağrıyı hisseder.” Dediği sözün taşıdığı samimiyeti yaşasaydık eğer İslam düşmanları bu kadar pervasız olamazlardı ve haysiyetimizi çiğneyemezlerdi. Cemaat ümmetin kardeşliğine ve vahdetine açılan bir kapı veya ulaştıran bir köprü olmalıdır. Üstüne oturulacak bir koltuk veya içinde yaşanacak bir kale değil.
Zaman geçtikçe gelen geçen rüzgarlar ve fırtınalardan dolayı hakikatin üstü tozlanmaya ve küflenmeye başlar. Biri zuhur eder ve bu küflenmiş, tozlanmış hakikati bin bir badirelerle temizler ve hakikati gün yüzüne çıkarır. (Elhamdülillah). Fakat kardeşim! Zaman işlemektedir. Rüzgarlar ve fırtınalar durmaz. Bu Sünnetullahtır. Nerede ve hangi ortamda ömrünü tükettiğin fark etmiyor. Biz Müslümanlar daima hakikati gün yüzüne çıkarmakla meşgul olmalıyız. Yoksa Allah dinini tamamlayacak bir toplum çıkartmaya kadirdir.
HAFTANIN YAZISI
Kasım Seven / İstanbul – Yaş: 28