Adım sonraya kalsın siz bakın hüzün dolu gözlerime. Ağlamaktan kızaran, göz kapaklarımın şiştiği, her türlü eziyete şahitlik etmiş gözlerime... Ölümlere, işkencelere, eziyetlere ve dünyada görülmemiş vahşete rağmen yüreğimdeki iman aşkının yansıdığı, parladığı gözlerime…. Siz korkmayın gözlerimde beliren öfkeden. O öfke dolu bakışlarım, zalime diktiğim keskin bakışlardır sadece. Bir bakış ki yeter onları titretmeye. Siz yine de bakın asla kararlılığımdan taviz vermeyen ve vermeyecek olan gözlerime.

İsmimi şimdi bilmeyin, siz ellerime bakın sadece. Siyonistlere taş atmaktan şişen, çatlayan ellerime. Firavunlara, Bel’amlara, Karunlara, Hamanlara karşı asamı tuttuğum ellerime… Budistlerce işkencelere tabi tutulan, ateşlerde alev alev yanan, yakılan ellerime... Zindanlarda tırnaklarımın tek tek acımasızca çekildiği, koparıldığı ellerime... Korkmayın yumruğumu sıkıp ellerimi havaya kaldırmamdan, yumruğumu indireceğim darbe, zalime. Siz yine de bakın bir elimdeki Kur’an’a ve diğer elimde Yezid’e indirmek için Huseyn gibi taşıdığım kılıca.

Adımı öğrenmeseniz de olur, siz alnıma bakın bir hele. Üzüntüden, hasretten, kederden dolayı oluşan kalın kalın çizgilere… Cihad meydanlarında, Muhammedi alanlarda, İslami kıyamlarda hazır olup bazen yeşil bazen siyah bandajımı bağladığım yere… Zalime boyun eğen hain uşaklara rağmen sadece Rabb’e secde ettiğim alnımdaki nur nişanesine… Bakın, korkmayın, alnımı kafasına indireceğim yer zalimlerdir sadece… Siz yine de bakın zalime asla ve hiçbir zaman boyun eğmeyecek olan başa, koparılacağını bilsem de.

İsmimin acelesi yok, siz bakın “Allah” lafzının bir an bile düşmediği dilime. Susturulmaya çalışılan, koparılmak istenen, ancak asla susmayacak dilime... Kur’an’ı, Resul’ü, Sünneti, sevdayı haykıran ve her daim haykıracak olan dilime… Asla zalime “emrinizdeyim” demeyecek, sadece Kahhar ve Cebbar olana “lebbeyk” diyecek olan dilime… Elektriklere, askılara, boğan poşetlere, her türlü işkenceye, vahşete rağmen Bilal (RA) misali “Allah” diyen dilime... İmanımın, kıyamımın, cihadımın dile geldiği “ben Xizba Xweda’yım” diyen dilime...

Adım şimdi duyulmasın, siz bakın göğsüme. Başta sabreden ancak sonra küfre karşı, kâfire karşı cihad aşkıyla yanan yüreğime… Tankların, topların hedef aldığı kalbime… Bakın kan kusan mermilerin, kurşunların saplandığı göğsüme... Sıcak çöllerde ağır kayaların, taşların göğsüme konulduğu Ramda, Adeviyye, Kürdistan vadilerine... Peygamber sevdalısı, Kur’an nesli, sünnet aşığı olduğumdan dolayı pis botların, kara postalların altında ezilen göğsüme… Ben “Allah askeriyim” dediğim için yumruklarla, tekmelerle iki büklüm olan göğsüme... Siz korkmayın, göğsümdeki cihad aşkının belirtisi kılıcım inecek sadece zalime… Siz yine de bakın Allah rızası için atan kalbime, iman dolu göğsüme.

Adım mı? Adıma gelince. Adım Müslüman, yabancı değilim sizlere. Diğer ayrıntılara gerek yok, kardeşim. Kardeşiz hep birlikte. Siz bakın imanımızın parladığı gözlerimize, cihadımızın dile geldiği dilimize, öfkemizin, kıyamımızın timsali ellerimize, secdemizin nişanesi alnımıza ve iman dolu göğüslerimize. Selam ve dua ile...
 
Beyza Nur ERDEN/doğruhaber