HÜDA PAR İstanbul 4'üncü Olağan İl Kongresi, Genel Başkan Zekeriya Yapıcıoğlu'nun katılımıyla Bağcılar-Göztepe Spor Kompleksi'nde yoğun bir katılımla gerçekleşti.
Konuşmasına partisinin kuruş amacı ve misyonuna dikkat çekerek başlayan Yapıcıoğlu, "Tam 11 yıl önce yola koyulduk, ilk sloganımız şuydu: Dürüst Siyaset Gerçek Adalet. Daha sonra 'Önce İnsan Öncelik Adalet' dedik. Yola çıktığımızda siyasetimizin merkezine insanlığı aldık. İnandık ki merkezin de insan ve insaniyet olmayan siyasetin insanlığa verecek bir şey yoktur. Siyasetin hedefinin, bazı makamlara gelmek, şöhret olmak, mal toplamak olmadığını söyledik, meşru tek hedefin adaleti gerçekleştirmek olduğuna inandık ve bu inançla yola çıktık. Yola çıkarken böyle düşünen böyle inanan bu hedefe kilitlenen insanı merkeze alan ve hedefine adaleti yeniden tesis etmeyi koyan herkes ile birlikte yol alabileceğimizi söyledik. Epey mesafe kat ettik. 11 yıldır siyaset sahnesinde yürüyoruz, siyaset sahnesinde söz söylüyoruz, memleketin meselelerine çözüm üretiyoruz. Siyasi partilerin yaklaşımı, manifestosu parti programlarıdır. Parti programımızda memleketin hemen hemen her meselesine içerdeki her meseleye adalet temelinde yaklaşmak gerektiğini sarahaten yer verdik. Belki özet ama çok açık ifadeler ile her bir meselemizi adalet temelinde çözmek zorunda olduğumuzu söyledik. Dış politika ile ilgilide yine adaleti merkezi koyduk ve dış politikanın ekseninde adalet olması gerektiğini ifade ettik. Tam olarak anlaşılmayan, kişiden kişiye değişen, milli menfaatlerin ya da buna kısaca menfaatin merkezinde olduğu dış politikanın dünyaya huzur getirmeyeceğini söyledik." dedi.
Partilerinin kuruluşunda BMGK'nın sisteminin adalet ve barış getirmeyeceği yönündeki açıklamalarının o zaman için anlaşılmadığını söyleyen Yapıcıoğlu, "Yola çıktığımız ilk günden beri, küresel sistemin adaletsizlik ürettiğini, adına BMGK denilen toplam 15 üyeden ama bu 15 üyeden 5'inin daimi üye olduğu diğerlerinin dönüşümlü olarak değiştiği bir sistem ve bu 5 üyeden herhangi birisinin tek başına alınacak kararların veto yetkisinin olduğu bir sistemin dünyaya huzur adalet ve barış getirmeyeceğini, bu sistemin sürdürülemeyeceğini söyledik. Bugünde aynı noktadayız, aynı şeyleri söylüyoruz. Belki o gün bu söylediklerimizi tam olarak anlamamış olabilir. Belki o gün sadece soyut olarak bu işleyişten bu sistemden bahsederken bunun nasıl sonuçlar doğura bileceğini bazıları kavrayamamış ya da hesap edememiş olabilir. Ama işte daha dün BMGK de acil ateşkese çağırış vardı, oylandı. ABD tek başına veto etti ve bu kararın çıkmasını engelledi. Evet bu ateşkes çağrısı Gazze ile ilgili idi. Biliyorsunuz malumunuz, 7 Ekim'den hem ülkemizin hem bizim hem de nerede ise bütün dünyanın gündemi Gazze'dir." ifadelerini kullandı.
"Bir avuç mücahit, 75 yıldır o toprakları işgal etmiş terör çetesine karşı savaş veriyor"
Gazze'de meydanda ve medyada iki savaşın yaşandığını söyleyen Yapıcıoğlu, "Gazze'nin üzerine zalimler ölüm kusuyor. Orada bir katliam yapılıyor. 49 gün aralıksız katliamın ardından dikkatleri dağıtmak için adına 'insani ara' dediler ama aslında zalimler, vahşiler daha toparlanmak ve dünya kamuoyunun baskısını azaltmak için önce 4 günlüğüne ateşi kestiler sonra 3 gün daha ilave ettiler. Bir haftalık aradan sonra daha da şiddetli bir şekilde saldırılar devam etti. Evet Gazze'de savaş var. Ama iki savaş var. Birisi meydanda diğer ise medyada. Gazze'de bir savaş var ama zannedildiği gibi siyonistler savaşmıyor. Gazze'de bir avuç mücahit, 75 yıldır o toprakları işgal etmiş terör çetesine karşı bir savaş veriyor. Ama elinde silah bulunan ve topraklarını savunmak için canını dişine takan o mücahitlere karşı savaşacak cesareti yok siyonistin. Onlar savaşamadığı için savunmasız silahsız kadınları ve çocukları katlederek, bir anlamda yüreklerini soğutmak istercesine intikam alıyorlar. Gazze halkından intikam alıyorlar. Direnişin yanında oldukları için o insanlardan intikam alıyorlar." şeklinde konuştu.
"Aksa tufanı pek çok şeyi açığa çıkardı"
Aksa Tufanı ile birçok algının kırıldığına dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Aksa tufanı pek çok şeyi açığa çıkardı. Açığa çıkardığı şeylerden bir tanesi de buydu. Daha önce yenilmez ordu her şeyden haberi olan uçan kuştan haberdar olan bir İstihbarat Teşkilatı. Karşısında birkaç devletin birleşmesiyle bile durduramayacak bir askeri güç olduğu vehmedilen ve böyle zannedilen bir çete vardı. Ama Aksa Tufanı Allah'ın izni ve inayetiyle birkaç saat içerisinde bütün bu yalanların çökmesine yol açtı. Öyle bir sonuç verdi, siyonist terör çetesinin yenilmez olmadığını gösterdi. Ama aynı zamanda onların ne kadar vahşi olduğunu, ne kadar barbar olduğunu, ne kadar acımasız olduğunu, ne kadar yalancı olduğunu ne kadar hırsız olduğunu, ne kadar kaypak olduğunu, ne kadar korkak olduğunu da gösterdi. Evet, Gazze bir ayna, bir ışık, bir okul oldu. Aksa Tufanı'ndan sonra artık inanıyorum ki hiçbir şey Tufan öncesi gibi olmayacak. Sadece Aksu Tufanı değil aslında daha önce de bunun bazı alametleri, işaretleri vardı. Mesela korona salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı da aslında Batının yüzündeki perdeyi aralamıştı. Ama Aksa Tufanı öyle bir esti ki Batının yüzündeki insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, demokrasi, özgürlük, insani hukuk, küresel sistem, Birleşmiş Milletler ne kadar perde varsa hepsini söküp attı. Evet, Tufan sert esmişti, perdeleri kaldırdı. Ama sadece zalimin yüzündeki perdeyi kaldırmadı, biraz da bize ışık tuttu." şeklinde konuştu.
Yapıcıoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Aksa Tufanı, belki işgal edilmiş Filistin topraklarında koptu ama emin olun etkisi çok geniş olacak. Çok geniş bir alana etki edecektir. İslam ümmetinin doğusundan batısına sadece İslam coğrafyası değil, şu anda belki daha belirgin bir şekilde Dünya küresi kuzey ve güneyde ayrıldı. Bu Tufan koptuğunda kuzeydeki ülkeler belki bagajlarından dolayı belki arkalarındakilerden dolayı geçmişte işlemiş oldukları suçlardan vahşetlerden dolayı, belki kabarmış borçlarından dolayı, belki İslam'a ve Müslümanlara kendilerinden dolayı zulmün yanında saf tuttular, siyonistlere destek oldular, her katliamında 'israilin kendisini savunma hakkı vardır' dediler. Çocukların ölümünü sağır sultan bile duydu, kör gözler bile görmemezlikten gelemedi, ama onlar dünyanın gözlerinin içine baka baka 'biz israilin sivilleri öldürme konusunda kasıtlı davrandığına inanmıyoruz ya da onları korumak için gerekli tedbirleri aldıklarını görüyoruz' diyebildiler. Kahrolası Biden ve yönetimi ve onun kör olası Dışişleri Bakanı, 'Gazze'deki siviller için, çocuklar için Amerika'dan daha fazla çaba gösteren bir ülke söyleyemezsiniz' dedi.
Evet 17 yıldır abluka altında, kuşatılmış, suyu, elektriği ve gıdası kesilmiş, üzerine durmadan bomba yağdırılan, eğer bombalar altında ölmezse yıkılan binaların enkazından sağ çıkabilirse, açlık susuzluktan ölüme terk edilen o çocuklar için çok şey yaptığını söylüyor. Bir anlamda doğru söylüyor, evet onların ölümü çabuklaşsın diye daha güçlü bombalar gönderiyor. Tonluk bombalar yetmedi, 2 tonluk bombalar gönderdi. Binaların yarısını yıkacak bombaları yetmedi, bir anda birkaç bina yıkacak güçte bombaları gönderdi. Acaba o çocuklar orada açlıktan yavaş yavaş öleceklerine daha güçlü bombalar gönderelim de bir an önce Rablerine kavuşsunlar da cennete açlık yoktur, orada susuzluk yoktur, orada üşümek yoktur, orada sıcaktan bunalmak yoktur, orada üzülmek de yoktur. Bir an önce cennete gitsinler diye belki uğraşıyorlar. Bunu kastetmediklerini herhalde hepimiz biliyoruz ama dünyanın gözünün içine baka baka bu yalanları söyleyebiliyorlar.
"Siyonizm siyonistten başkasına asla dost değildir"
Hem Amerika'nın başkanı hem de Dışişleri Bakanı siyonist olduklarını açıkça söylediler, bunu gizleme ihtiyacı hissetmediler. Ve bütün bu hareketler, bütün bu yapılanlar, bütün bu söylenenler, bize şunu gösterdi ki, -biraz önce söyledim- hani o perdeler kalktı ya Siyonizm barbarlık, Siyonizm vahşettir, Siyonizm yalancılık, Siyonizm katliamdır, Siyonizm yalandır yalancılıktır, Siyonizm tarancılıktır, Siyonizm merhametsizliktir, Siyonizm düşmanlıktır, Siyonizm fitnedir, Siyonizm mutlak kötülüktür ve Siyonizm siyonistten başkasına asla dost değildir. Onunla onlarla dostluk ilişkisi geliştirmeye çalışanlarında kulağına küpe olsun. Siyonizm bu kadar vahşi, bu kadar yalancı."
"Siyonistler bugün için belki fiilen Filistin topraklarını işgal ettiler, Gazze hariç"
"Evet iki savaş var dedik. Biri meydanda diğeri ise medyada." diyen Yapıcıoğlu, "Siyonistler bugün için belki fiilen Filistin topraklarını işgal ettiler, Gazze hariç. Onu da işgal etmek için yoğun bir çaba sarf ediyorlar. Ama öte tarafta diğer memleketlerde doğusundan batısına hemen her tarafta işgal ettikleri başka şeyler var. Mesela zihinleri işgal ediyorlar, zihinleri işgal edilenler siyonizm adını konuşuyor, siyonizm adına hüküm veriyor ve bazen de eğer karar alma makamlarında iseler Siyonistler sevindirecek kararlar alıyorlar. Siyonizm Basını işgal edince Kalemler Onların kavramlarını onların terimlerini yazıyor Onların hedeflerini meşrulaştırmak ya da katliamlarını hafifletmek ya da 'Şu şu şu nedenleri vardır, onları da anlamak lazım' der gibisinden sanki bir anlamda mazaret üretmeye çalışıyorlar. Ama ile başlayan ya da ama ile biten her cümlenin ardında aslında böyle bir şey vardır. Tamam bu kadar saldırıyorlar kadınların çocukların öldürülmesi kabul edilmez amma 7 ekimde tufan niye başladı. Gibi cümleler işgale uğramış zihinlerin ürettiği cümlelerdir." dedi.
"Filistin toprakları 75 yıldır siyonist işgal altında"
Savaşın 7 Ekim'de başlamadığını söyleyen Yapıcıoğlu, "Gören de zannedecek ki bu mücadele, bu savaş 7 Ekim'de başladı. Sanki 75 yıldır orada bir işgal yokmuş. Sanki 17 yıldır Gazze abluka altında değilmiş, sanki isteyen istediği zaman Gazze'ye girip çıkabiliyormuş, sanki Filistin'i devlet olarak tanıyan 138 ülkenin herhangi birisi istediğinde Gazze ile ticaret yapıp oraya gemilerini ya da karayoluyla araçlarını gönderebiliyorlarmış gibi konuşuyorlar. Ama bilen biliyor ki Filistin toprakları 75 yıldır siyonist işgal altında. Ve bu 75 yıl öncesinde de 1917 yılından 1948'e kadar 30 yılı aşkın bir süre İngiliz işgali altında kalıyor. Yani 106 yıldır işgal altında olan topraklardır. Filistin meselesi konuşulduğunda zihinleri işgal altında olanların yada zihinleri iğfal edilmiş olanların, kandırılmış olanların kurmuş olduğu bir cümle daha vardı. 'Canım Filistinlilerde topraklarını satmasaydılar.' Bu cümleleri çok duydunuz değil mi?" diye sordu.
"Aksa Tufanı ve Gazze halkının direnişi bu cümlelerin aslının olmadığını, bu cümleleri kuranların yüzünün kapkara olduğunu da göstermiştir." diyen Yapıcıoğlu, "Dünyanın en kalabalık nüfusunun yaşadığı bir bölgede 50 bin ton bomba yağıyor, binalar yıkılıyor, enkazın altından gencecik çocuklar çıkıyor. Bütün ailesini kaybetmiş, evi yıkılmış yara bere içerisinde parmağını kaldırıp siyonistlere uzatarak 'Sizden korkmuyoruz, burayı terk etmeyeceğiz.' Diyorlar. Adam ailesini kaybetmiş, evi yıkılmış, evinden bir yatak çıkarmış, yıkıntıların üzerine yatağa şöyle çapraz bir şekilde kurulmuş, eğimli bir şekilde oturmuş amca. Biraz uzun oturmuş yaslanarak Bacak bacak üzerine atılmış, sigarası da tutturuyor Vallahi diyor 'Biz burayı terk etmeyeceğiz.' Elinde kalan bir tek yatak, onun üzerine oturmuş ve burayı terk etmeyeceğini söylüyor. Bu insanlar mı topraklarını satmış Allah aşkına, bırakın satmayı, 'biz belki burada öleceğiz ama bizim cesetler burada kalacak cesetler bile burayı terk etmeyeceğiz' diyorlar.
Sonuç ne olacak hiçbir savaş ilanı hayat boyunca devam etmemiştir. Hiçbir kavim hiçbir millet bir başkasını toptan yok etmemiştir, edememiştir. İnsanlığın vicdanı hiçbir zulmün karşısında sonuna kadar beklememiştir. Elbette siyonistlerin yapmış olduğu bu zulüm de bitecek. Elbette İslam ümmetinin de buna bir tahammül sınırı vardır." ifadelerini kullandı.
Yapıcıoğlu konuşmasına şöyle devam etti: "Aslında 7 Ekim günü ilk birkaç saat içerisinde bu savaşı kaybettiklerini anladılar. Şu anda onların ölü sayısının Gazze'deki katledilen mazlumların sayısından çok daha az olması sizi yanıltmasın, size başka şeyler düşündürtmesin. Cezayir'de milyonlarca şehit pahasına özgürlük mücadelesi verenler daha fazla kayıp verdikleri için savaşı kayıp mı ettiler. Çanakkale'de 250 bin şehit verdiğimiz için biz savaşı kaybettik mi?
Bu işler basketbol potasına atılan topların sayısı ile ya da işte skorbordlara yansıyan skorlarla ölçülmez. Amerika, Afganistan'da yüzbinlerce insan katletti, peki savaşı kazandı mı, Hayır. Bütün bunlar bize bir şey gösteriyor ki kan kılıca galiptir. Evet, O mazlumların kanı zulmü Eninde sonunda boğacaktır."
"Aksa Tufanı'ndan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak"
Uluslararası hukukun olmadığını belirten Yapıcıoğlu, "Evet, gençler aslında meydanda bir savaş var, oradaki mücahitler siyonistler ile savaşıyor, ama savaşın komutası Amerika'da. Savaşı komuta eden savaşı yöneten ve yönlendiren Amerika'dır. O yüzden bugün itibariyle bu savaş itibariyle belki düşmanlığın en ön safında bulunan Amerika'dır. İnşallah O zalim ile birlikte o da layık olduğunu bulacaktır ve Aksa Tufanı'ndan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, değişecek ve değişmesi gerekenlerden bir tanesi de küresel sistemdir.
Savaş devam ederken, kıyım-katliam devam ederken ve dünya seyretmekle yetinir bir uluslararası ilişkiler profesörü televizyondan şu cümleyi kuruyor, yaşını başını almış bir üniversite hocası 'biraz geç oldu ama maalesef şimdiye kadar ben üniversitede öğrencilerime Uluslararası Hukuk sistemini anlattım ama ben geç de olsa anladım ki aslında uluslararası hukuk diye bir şey yokmuş.' Evet uluslararası hukuk diye bir şey yok, bu da anlaşıldı. Aslında var ama bugün itibariyle yok." dedi.
"Zulüm bir gün bitecek, zalimler diz çökecek"
Zalimlerin diz çökmesinin mazlumların ayağa kalkmasıyla mümkün olacağını söyleyen Yapıcıoğlu, "Zulüm bitecek bir gün. Evet Zalimler diz çökecek bir gün. Ama zalimlerin diz çekmesi için mazlumların ayağa kalkması gerekir. İşte biz herkes otursa da O mazlumlarla dayanışma adına, bu zalim sisteme itiraz adına, zulme başkaldırı adına kıyamda olacağız. Zulüm sonra eriyinceye kadar, herkes yerine otursa Gazze'ye sırtını dönse Filistin'e sırtını dönse biz oturmayacağız. Sayılara takılmayın, ama meydanları Allah'ın izniyle boş bırakmayacağız. Yüzbinleri toplayamazsak on binleri toplayacağız. Onu yapamazsak bin kişiyle olsa yine meydanda olacağız. Kimse gelmezse 100 kişi çıkacağız. O da olmadı her bir ferdimiz tek başına kıyamda olacak. İnşallah zalime geri adım attırıncaya kadar bu kıymamız devam edecek." şeklinde konuştu.
"Terazinin bir kefesinde Mescid-i Aksa'nın hürriyeti varsa, öbür kefesinde on binlerce şehit çok değildir"
"Yol uzun, yük ağır hedef o kadar büyük ki bu büyük hedefe ilerlerken yükün ağırlığından ya da ödenen bedelin büyüklüğünden şikâyet etme hakkımız yok." diyen Yapıcıoğlu şu ifadeleri kullandı:
"İki hafta önce uluslararası bir toplantıya video konferans yöntemi ile katılan Halit Meşal'in şu cümlesi çok anlamlıydı. Daha önce hedefimiz direnişi canlı tutmaktı, şimdi 7 Ekim Aksa Tufanı ile birlikte bizim hedefimiz büyük özgürleştirme hareketidir. Hedef büyüktür, hedef büyük olunca elbette ödenen bedeller de büyük olacaktır. Eğer terazinin bir kefesinde Mescid-i Aksa'nın hürriyeti varsa öbür kefesinde on binlerce şehit çok değildir.
Evet değerli dostlar Şimdi biz sadece Mescid-i Aksa'nın hürriyeti değil bütün insanlığın hürriyeti mümkünse bütün insanlığın hidayeti için eğer olmazsa bu dünyada huzur ve barış içerisinde yaşayabilmesi için kimsenin kimseye zulmettiği bir dünya kurabilmek için sadece işgal altındaki Filistin topraklarında değil şarktan garba bütün dünyada adaletin yeniden tesis edilmesi için çok kocaman çok büyük bir hedef koymuşuz önümüze. Vallahi billah ve tillahi."
Yapıcıoğlu son olarak şu ifadeleri kullandı: "Ben bu duygu ve düşüncelerle İstanbul 4. Olağan il kongremizin Hayırlara vesile olmasını diliyorum. Buraya gelen teşrif eden bütün misafirlerimize ayrı ayrı teşekkür ediyorum, en kalbi duygularımla selamlıyorum. Şimdiye kadar görev almış, çalışmış emek vermişler ter dökmüş kardeşlerimizin çabasının Allah katında makbul olmasını ve Allah'ın Rızası için kabul görmesini Rabbimden niyaz ediyorum. Kendilerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Yeni görev alacak olan Kardeşlerime Hak yolda Meşru hedeflere doğru ilerlerken büyük bir sebat ve kararlılık ve muvaffakiyet diliyorum. Allah hepinizden razı olsun Allah'ın selamı rahmeti bereketi mağfireti hidayeti inayeti hepimizin üzerine olsun." (İLKHA)