Açıklamayı Hür Dava Partisi adına Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Said Şahin okudu.
DEVLET VE PKK ARASINDA GELİŞEN SÜREÇ
PKK`nin çekilmeyi durdurma kararından sonra, hükümetin yapacağı düzenlemelerin devam eden süreç açısından önemli olduğu belirten HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Said Şahin, "PKK ve uzantılarının da siyasi ve askeri pozisyonunu bu değişikliklerin niteliğine göre şekillendireceği anlaşılmaktadır. Hükümetin atacağı beklenen adımların mevcut düzende işlevsiz bırakılan temel hak ve hürriyetlere alan açma şeklinde olacağı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, PKK ile yürütülen silahsızlandırma sürecinin bir gereği olarak, örgüt üyelerinin adli durumlarını olumlu bir şekilde etkileyecek bazı düzenlemelerin yapılması da gündemdedir. İnanç ve etnik temelli zulmün ana kaynağının devlet olduğu bilindiği halde, siyasal çıkarlar uğruna sistemdeki yapısal yanlışlıklara neşter vurulmadığı bir gerçektir. Pansuman türü geçici ve etkisi sınırlı birtakım iyileştirmeler, kayda değer bulunsa da sadra şifa olmaktan uzaktır. Zulüm ve mağduriyetlerin toplum fertleri üzerindeki etkilerinin bütün şiddetiyle devam ettiği bir ortamda, girilen yolun, zamana yayılan küçük adımlarla kat edilmeye çalışıldığı görüntüsünü samimi karşılamak mümkün değildir. Temel hak ve hürriyetler noktasında atılması gereken adımların zamana ihtiyaç duyulacak nitelikte olması, bu hak ve özgürlüklerin kabulü ve tanınması gerektiği şeklinde bir niyet açıklanmasına engel olmamalıdır. Hükümet yetkililerinin Kürtlerin temel hak ve özgürlükleri noktasındaki sorumsuzca çıkışlarını, samimi değillerse ciddiyetsizlik, samimi iseler hukuk tanımazlık olarak değerlendirmek doğru olacaktır. Sivil siyasetin öncelendiği ve silahların devre dışı kaldığının ilanından sonra, PKK`nin çekilmenin durdurulması kararının hemen ardından, tekrar şiddet eylemlerine başvurması, bu kapsamda Siirt ve Elazığ`da şantiye basıp işçileri kaçırma gibi eylemlere girişmesi düşündürücüdür. Özellikle sivil halka yönelik olarak gerçekleştirilen bu türden eylemlerin artarak devam etmesi, çatışmalı ortama zemin hazırlamaktan başka bir anlam içermemektedir." dedi.
SEÇMELİ DERSLER VE ANADİLDE EĞİTİM HAKKI
Okulların açılmasıyla birlikte Kur`an-ı Kerim ve Siyer başta olmak üzere, Kürtçe ve diğer dillerin öğrenilmesine yönelik seçmeli derslerin kayıt ve organizasyonunda ciddi aksamalar olduğunun gözlendiğini ifade eden Parti Sözcüsü Said Şahin, "Kürt illerinde yoğun bir şekilde talep konusu olan Kur`an-ı Kerim, Siyer ve Kürtçe seçmeli dersler açısından ihtiyacın yeterince karşılanmadığı, velilerin istekleri dışında başka derslere yönlendirildiği görülmektedir. Zaten seçmeli ve sınırlı bir düzeyde verilen bu derslere dair ihtiyaçların gerek derslik, gerekse de öğretmen açısından eksiklikleri bir an önce giderilmelidir. İslami eğitimin yaygınlaştırılması ve Müslüman toplumun gelecek neslinin İslami ahlak ile donatılması için, İmam hatip okullarının sayısı artırılmalı, eğitim kalitesi yükseltilmelidir. Bunun yanı sıra başta Kürt halkı olmak üzere her etnik yapının kendi anadilinde eğitim alabilmesinin önü açılmalıdır. Bir kısım devlet ve hükümet yetkililerinin, bu toprakların asıl sahiplerinden olan Kürt halkının anadilde eğitim hakkını tanımayan, talep sahiplerine yurtdışını adres gösteren akla ziyan açıklamalarını kınıyoruz. Anadilde eğitim hakkı için şiddet içermeyen her türlü tepkinin verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Ancak bunun çocuklarımızın eğitimi üzerinden yapılmasını doğru bulmuyor, okulları boykot etme çağrılarının bir faydasının olmadığına inanıyoruz." diye konuştu.
ALEVİLER VE CEMEVİ TARTIŞMALARI
Herkesin inanıp inanmamakta veya inandığı şekilde yaşamakta serbest olduğunu, Din ve inanç noktasında bir dayatma ve zorlama içerisine girilmesini kabul etmediklerini kaydeden Said Şahin, "Devlet zulmüne maruz kalan kesimlerden biri de şüphesiz Alevilerdir. Yıllarca iç çatışmanın bir tarafı olarak, Sünnilerle birlikte alevi kimlikleri ön plana çıkarılan vatandaşların, yüzyıllar içinde şekillenmiş anlayış ve yaşayış biçimlerine devlet eliyle sürekli bir müdahalenin olduğu bir gerçektir. Çoğunlukla kendilerini İslam içerisinde kabul eden alevilerin, toplanma veya semah mekânları olarak kullandıkları cemevlerinin statüsü üzerinden son zamanlarda bir tartışma yürütülmektedir. Cami ve cemevini aynı mekânda bir araya getirme projesini, zorlama ve yakışıksız buluyoruz. Caminin ve cemevinin ayrı olması gerektiğini, caminin aleviler de dâhil mezhep ve meşrep farklılığı her ne olursa olsun, tüm Müslümanların ortak ibadet mekânı olduğu, cemevinin camiye alternatif gibi sunulmasının yanlış olduğu unutulmamalıdır. Amaç, ibadet ve kültür mekânlarını iç içe geçirmek değil, geçmişte çatışmaya taraf olmuş farklı mezhep sahibi insanların bir araya gelmesi ve birbirlerine tahammül ve saygı göstermeleri ve kaynaşması için, var olan haksızlık ve eksikliklerin giderilmesi olmalıdır. Cemevlerinin niteliği, ibadethane olup olmadığı sorunu siyasetin konusu değildir. Cemevlerinin statüsü fıkhi bir meseledir. Devlet bu konuda şekillendirici rol üstlenmemeli, mezhepler arası ayrımcılığa son verilmelidir." ifadelerini kullandı.
MISIR`DAKİ GELİŞMELER
Mısır`da darbe sonrası iktidarı ele geçiren yönetimin, gücünü pekiştirmek ve İhvan hareketini zayıflatmak için her türlü yolu denemeye devam ettiğinin altını çizen Şahin, "Zulüm ve suçlarını örtmek, gayrimeşru faaliyetlerini rahat yürütebilmek için, olağanüstü hal süresini uzatan cuntacılar, öldürme ve tutuklama furyasına devam etmektedirler. Bununla da yetinmeyip yönetim aleyhine olduğunu düşündükleri on binlerce imamın vaazına da yasak getirerek halkın bilinçlenmesi ve yönetime karşı olan duruşlarını zayıflatmak ve gevşetmek istemektedirler. Cuntacı yönetimin, çıkarlarını korumak için uğraştıkları emperyalist ve siyonist odakların desteğinin devamını sağlayabilmek için, zulümlerine her gün bir yenisini eklemektedirler. Bu zulümlerin halkın iradesini çelikleştirmekten ve darbecilerin alaşağı edilmesini kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramadığını göstermesini, Mısır halkına bir an evvel zafer vermesini Rabbimizden niyaz ediyoruz." şeklinde konuştu.
AVRUPA`DA İSLAM DÜŞMANLIĞI
Avrupa`nın çeşitli ülkelerinde Müslümanlara yönelik saldırılarda gözle görülür bir artış yaşandığını anımsatan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Said Şahin, "Fransa`da başörtülü bir bayana yönelik saldırı, İngiltere`de Müslümanların terör suçlamasıyla yoğun bir şekilde gözaltına alınması ve bir Müslüman`a ait evin kundaklanarak yakılması sonucunda, bir anne ve çocuğunun hayatını kaybetmesi, İslam düşmanlığının ve Müslümanlara tahammülsüzlüğün birer örneğidir. Halkı Müslüman ülkeleri, farklı inançlara tahammülsüz gibi göstermeye çalışan Avrupa devletleri, kendi ülkelerindeki Müslümanlara yönelik, gerek devlet gerekse de suç örgütlerinin eliyle gerçekleştirilen saldırılarla sıkça gündeme gelmektedir. Batı dünyasının, farklı inançlara ve özellikle de Müslümanlara saygı ve tahammül konusunda hiç de gösterildiği gibi olumlu olmadığı, bu vesileyle bir kez daha anlaşılmıştır." vurgusunda bulundu. (İLKHA)
DEVLET VE PKK ARASINDA GELİŞEN SÜREÇ
PKK`nin çekilmeyi durdurma kararından sonra, hükümetin yapacağı düzenlemelerin devam eden süreç açısından önemli olduğu belirten HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Said Şahin, "PKK ve uzantılarının da siyasi ve askeri pozisyonunu bu değişikliklerin niteliğine göre şekillendireceği anlaşılmaktadır. Hükümetin atacağı beklenen adımların mevcut düzende işlevsiz bırakılan temel hak ve hürriyetlere alan açma şeklinde olacağı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, PKK ile yürütülen silahsızlandırma sürecinin bir gereği olarak, örgüt üyelerinin adli durumlarını olumlu bir şekilde etkileyecek bazı düzenlemelerin yapılması da gündemdedir. İnanç ve etnik temelli zulmün ana kaynağının devlet olduğu bilindiği halde, siyasal çıkarlar uğruna sistemdeki yapısal yanlışlıklara neşter vurulmadığı bir gerçektir. Pansuman türü geçici ve etkisi sınırlı birtakım iyileştirmeler, kayda değer bulunsa da sadra şifa olmaktan uzaktır. Zulüm ve mağduriyetlerin toplum fertleri üzerindeki etkilerinin bütün şiddetiyle devam ettiği bir ortamda, girilen yolun, zamana yayılan küçük adımlarla kat edilmeye çalışıldığı görüntüsünü samimi karşılamak mümkün değildir. Temel hak ve hürriyetler noktasında atılması gereken adımların zamana ihtiyaç duyulacak nitelikte olması, bu hak ve özgürlüklerin kabulü ve tanınması gerektiği şeklinde bir niyet açıklanmasına engel olmamalıdır. Hükümet yetkililerinin Kürtlerin temel hak ve özgürlükleri noktasındaki sorumsuzca çıkışlarını, samimi değillerse ciddiyetsizlik, samimi iseler hukuk tanımazlık olarak değerlendirmek doğru olacaktır. Sivil siyasetin öncelendiği ve silahların devre dışı kaldığının ilanından sonra, PKK`nin çekilmenin durdurulması kararının hemen ardından, tekrar şiddet eylemlerine başvurması, bu kapsamda Siirt ve Elazığ`da şantiye basıp işçileri kaçırma gibi eylemlere girişmesi düşündürücüdür. Özellikle sivil halka yönelik olarak gerçekleştirilen bu türden eylemlerin artarak devam etmesi, çatışmalı ortama zemin hazırlamaktan başka bir anlam içermemektedir." dedi.
SEÇMELİ DERSLER VE ANADİLDE EĞİTİM HAKKI
Okulların açılmasıyla birlikte Kur`an-ı Kerim ve Siyer başta olmak üzere, Kürtçe ve diğer dillerin öğrenilmesine yönelik seçmeli derslerin kayıt ve organizasyonunda ciddi aksamalar olduğunun gözlendiğini ifade eden Parti Sözcüsü Said Şahin, "Kürt illerinde yoğun bir şekilde talep konusu olan Kur`an-ı Kerim, Siyer ve Kürtçe seçmeli dersler açısından ihtiyacın yeterince karşılanmadığı, velilerin istekleri dışında başka derslere yönlendirildiği görülmektedir. Zaten seçmeli ve sınırlı bir düzeyde verilen bu derslere dair ihtiyaçların gerek derslik, gerekse de öğretmen açısından eksiklikleri bir an önce giderilmelidir. İslami eğitimin yaygınlaştırılması ve Müslüman toplumun gelecek neslinin İslami ahlak ile donatılması için, İmam hatip okullarının sayısı artırılmalı, eğitim kalitesi yükseltilmelidir. Bunun yanı sıra başta Kürt halkı olmak üzere her etnik yapının kendi anadilinde eğitim alabilmesinin önü açılmalıdır. Bir kısım devlet ve hükümet yetkililerinin, bu toprakların asıl sahiplerinden olan Kürt halkının anadilde eğitim hakkını tanımayan, talep sahiplerine yurtdışını adres gösteren akla ziyan açıklamalarını kınıyoruz. Anadilde eğitim hakkı için şiddet içermeyen her türlü tepkinin verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Ancak bunun çocuklarımızın eğitimi üzerinden yapılmasını doğru bulmuyor, okulları boykot etme çağrılarının bir faydasının olmadığına inanıyoruz." diye konuştu.
ALEVİLER VE CEMEVİ TARTIŞMALARI
Herkesin inanıp inanmamakta veya inandığı şekilde yaşamakta serbest olduğunu, Din ve inanç noktasında bir dayatma ve zorlama içerisine girilmesini kabul etmediklerini kaydeden Said Şahin, "Devlet zulmüne maruz kalan kesimlerden biri de şüphesiz Alevilerdir. Yıllarca iç çatışmanın bir tarafı olarak, Sünnilerle birlikte alevi kimlikleri ön plana çıkarılan vatandaşların, yüzyıllar içinde şekillenmiş anlayış ve yaşayış biçimlerine devlet eliyle sürekli bir müdahalenin olduğu bir gerçektir. Çoğunlukla kendilerini İslam içerisinde kabul eden alevilerin, toplanma veya semah mekânları olarak kullandıkları cemevlerinin statüsü üzerinden son zamanlarda bir tartışma yürütülmektedir. Cami ve cemevini aynı mekânda bir araya getirme projesini, zorlama ve yakışıksız buluyoruz. Caminin ve cemevinin ayrı olması gerektiğini, caminin aleviler de dâhil mezhep ve meşrep farklılığı her ne olursa olsun, tüm Müslümanların ortak ibadet mekânı olduğu, cemevinin camiye alternatif gibi sunulmasının yanlış olduğu unutulmamalıdır. Amaç, ibadet ve kültür mekânlarını iç içe geçirmek değil, geçmişte çatışmaya taraf olmuş farklı mezhep sahibi insanların bir araya gelmesi ve birbirlerine tahammül ve saygı göstermeleri ve kaynaşması için, var olan haksızlık ve eksikliklerin giderilmesi olmalıdır. Cemevlerinin niteliği, ibadethane olup olmadığı sorunu siyasetin konusu değildir. Cemevlerinin statüsü fıkhi bir meseledir. Devlet bu konuda şekillendirici rol üstlenmemeli, mezhepler arası ayrımcılığa son verilmelidir." ifadelerini kullandı.
MISIR`DAKİ GELİŞMELER
Mısır`da darbe sonrası iktidarı ele geçiren yönetimin, gücünü pekiştirmek ve İhvan hareketini zayıflatmak için her türlü yolu denemeye devam ettiğinin altını çizen Şahin, "Zulüm ve suçlarını örtmek, gayrimeşru faaliyetlerini rahat yürütebilmek için, olağanüstü hal süresini uzatan cuntacılar, öldürme ve tutuklama furyasına devam etmektedirler. Bununla da yetinmeyip yönetim aleyhine olduğunu düşündükleri on binlerce imamın vaazına da yasak getirerek halkın bilinçlenmesi ve yönetime karşı olan duruşlarını zayıflatmak ve gevşetmek istemektedirler. Cuntacı yönetimin, çıkarlarını korumak için uğraştıkları emperyalist ve siyonist odakların desteğinin devamını sağlayabilmek için, zulümlerine her gün bir yenisini eklemektedirler. Bu zulümlerin halkın iradesini çelikleştirmekten ve darbecilerin alaşağı edilmesini kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramadığını göstermesini, Mısır halkına bir an evvel zafer vermesini Rabbimizden niyaz ediyoruz." şeklinde konuştu.
AVRUPA`DA İSLAM DÜŞMANLIĞI
Avrupa`nın çeşitli ülkelerinde Müslümanlara yönelik saldırılarda gözle görülür bir artış yaşandığını anımsatan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Said Şahin, "Fransa`da başörtülü bir bayana yönelik saldırı, İngiltere`de Müslümanların terör suçlamasıyla yoğun bir şekilde gözaltına alınması ve bir Müslüman`a ait evin kundaklanarak yakılması sonucunda, bir anne ve çocuğunun hayatını kaybetmesi, İslam düşmanlığının ve Müslümanlara tahammülsüzlüğün birer örneğidir. Halkı Müslüman ülkeleri, farklı inançlara tahammülsüz gibi göstermeye çalışan Avrupa devletleri, kendi ülkelerindeki Müslümanlara yönelik, gerek devlet gerekse de suç örgütlerinin eliyle gerçekleştirilen saldırılarla sıkça gündeme gelmektedir. Batı dünyasının, farklı inançlara ve özellikle de Müslümanlara saygı ve tahammül konusunda hiç de gösterildiği gibi olumlu olmadığı, bu vesileyle bir kez daha anlaşılmıştır." vurgusunda bulundu. (İLKHA)