Mescid-i Aksa davası için mücadele veren HAMAS'ın askeri kanadı İzzeddin El-Kassam Tugayları tarafından siyonist çetelerin vahşet ve zulümlerine karşı "Aksa Tufanı" adıyla başlattıkları operasyona destek açıklamaları devam ediyor.

Bu kapsamda, HÜDAPAR Bingöl İl Başkanlığı cuma namazı sonrası Ulu Cami önü Genç Caddesi'nde "Aksa Tufanı" operasyonuna destek amacıyla kitlesel basın açıklaması düzenledi.

Basın açıklamasına HÜDA PAR Bingöl İl Başkanı Refik Alpaya, İTTİHADUL Ulema Üyesi Molla Sahip Korkutata, STK temsilcileri ve halk yoğun katılım gösterdi.

Basın açıklamasını okuyan HÜDA PAR Merkez İlçe Başkanı Hatip Üçgül, "Bugün siyonist işgal rejiminin Gazze'ye yönelik yapmış olduğu savaş suçlarına karşı toplanmış bulunuyoruz. Biz Müslümanlar için Kudüs ve Mescid-i Aksa sıradan bir toprak parçası değildir. Kudüs ve Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi, Peygamber Efendimizin miraca yükseldiği yer ve tevhid akidesinin ilk merkezlerinden biridir. Bu yüzden Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa davası bir inanç ve iman davasıdır." dedi.

"Bizler belki farkında değiliz ancak bu katliamlar yeni değildir" diyerek konuşmasını sürdüren Üçgül, "75 yıldır devam eden bir vahşet vardır. Hatta İngilizlerin işgali ile 1917'den beri devam eden bir zulüm düzeni, uzun vadeli süregelen bir soykırım çabası vardır. 7 Ekim'de başlayan Aksa Tufanı operasyonu anlık bir öfkenin neticesi değil, 75 yıllık işgal, katliam, soykırım ve yayılma politikasına karşı verilen bir kurtuluş mücadelesidir. Bu anlamda Filistinlilerde birikmiş olan öfke ve işgalden kurtulma arzusunun baş aktörü ve temsilcisi HAMAS olmuştur." ifadelerini kullandı.

Üçgül, "Bugün siyonist işgal çeteleri, sözde HAMAS'ı hedef alarak gerçekleştirdiği saldırılarda bütün dünyanın gözü önünde her gün savaş suçları işlemekte ve işlediği bu savaş suçlarına büyük şeytan Amerika ve diğer batılı ülkeler, destek olmak için devlet başkanları düzeyinde ziyaretler dahi gerçekleştirmektedirler. Böylelikle kimi menfaatler uğruna batılı liderler ve insanlıktan nasibini almayanlar, açıkça zalimin safında yer alırken bizler de mazlumun safında yer almayı izzet ve şeref vesilesi olarak kabul ediyor ve diyoruz ki; küfür tek milletse biz Müslümanlar da tek milletiz." dedi.

Bugün bu zulme karşı tek millet ve tek ümmet olma vakti vurgusunda bulunan Üçgül, zulme karşı az veya çok sesini yükselten hiçbir devletin veya yetkilinin çabasının görmezden gelinmediğini fakat bunun da yeterli olmadığını sözlerine eklerken devam eden katliamların bunun canlı şahidi olduğunu söyledi.

Müslüman halklara çağrıda bulunan Üçgül, "Yaşanan bütün bu zulümler karşısında, halkımıza çağrımız; meydanlar boş bırakılmamalı, Filistin direnişine aralıksız bir şekilde maddi yardımlar devam ettirilmeli, siyonistlerin ve destekçilerinin mallarına süresiz bir şekilde boykota devam edilmelidir. Bu hususta tüm esnafımız da bundan sonra siyonizme destek veren firmaların mallarını ne almalı ne de satmalıdır." şeklinde konuştu.

Üçgül, "Filistin'e sınırı olan Lübnan, Ürdün, Mısır ve Suriye halklarına çağrımız; bu vahşet devam ettiği müddetçe sınıra yığılmaları, orada nöbet tutmaya devam etmeleri, yardım ve destek ulaştırmak için bütün gayret ve yolları denemeleridir. İşgalci siyonistlere çağrımız ise Filistin'de işgal ettiğiniz topraklar Filistinlilerindir. Siz nereden gelmiş iseniz geldiğiniz ülkelere geri dönün. Çünkü Filistin toprakları asla size vatan olmayacak ve asla güvende olmayacaksınız." diye belirtti.

İslam ülkelerinin yöneticilerine ve vicdan sahibi tüm liderlere seslenen Üçgül, talepleri şöyle sıraladı:

"1- Acil ve öncelikli olarak işgal rejimi tarafından ablukaya alınmış olan Gazze'deki El Şifa Tıp Kompleksi'ndeki abluka kaldırılarak zaruri ihtiyaçlar karşılanmalıdır. Aksi takdirde hastane kompleksinde sıkışmış olan 7 binden fazla kişi ilaç, elektrik, su ve yiyecek olmadığından toplu ölümlerle karşı karşıya kalacaktır. Ki daha şimdiden gelen son bilgiler durumun vahametini ortaya koymaktadır.

2-Türkiye öncülüğünde bir yardım koridoru veya deniz filosu yola çıkarılmalıdır. Bu filoya sadece İslam ülkelerinin değil, duyarlı ve vicdan ehli hangi ülke varsa katılımları sağlanmalıdır. Bu filonun güvenliği de sağlanarak doğrudan Gazze'ye gidilmelidir.

3- İncirlik ve Kürecik başta olmak üzere tüm Amerikan üsleri en azından bu vahşet bitene kadar kapatılmalı, bu üslerin bütün faaliyetleri saldırılar devam ettiği sürece durdurulmalıdır. En kısa sürede de bunların kalıcı olarak kapatılması gündeme alınmalıdır.

4- Hava ve deniz limanları siyonistlerin her türlü gemi ve uçaklarına kapatılmalıdır. Buralardan israile yapılan ticari veya askeri tüm sevkiyatlar durdurulmalı, Gazze halkını açlık, susuzluk ve ilaçsızlığa mahkûm eden siyonistlerin tedarikçisi konumuna düşme ayıbından kurtulunmalıdır.

5- Türkiye vatandaşı olan siyonistlerin işgal edilmiş Filistin topraklarına gidip soykırıma katılmaları engellenmeli, gidenler ise insanlığa karşı suç işlemekten yargılanmalı, mallarına el konularak vatandaşlıktan çıkarılmalıdırlar.

Siyonist işgal rejiminin saldırılarını durduracak, ciddi adımlar atılmalıdır. Çünkü siyonist israil, kınamadan anlamadığı gibi, bu vahşi saldırılarına savaş adı verseler de savaş hukukuna dahi hiçbir şekilde riayet etmemektedir. Bu yüzden israilin anlayacağı dilden karşılık verilmeli, kesin ve net yaptırımlar uygulanmalıdır.

Biz burada tüm İslam ülkelerine ve devlet idarecilerine hayırdan ve iyilikten başka bir şey söylemiyoruz. Her koşulda da hakkı hak, batılı batıl olarak ortaya koymaya devam edeceğiz inşallah.   Allah'ım sen şahit ol, biz üzerimize düşeni söylüyor ve bir kez daha en yüksek sesle haykırarak diyoruz ki; canımızla, malımızla ve evlad-u iyalimizle ilk kıblemiz Mescid-i Aksa'nın ve Müslüman kardeşlerimizin yanındayız. Filistin'in ve Mescid-i Aksa'nın özgürlüğüne giden her meşru eylemin yanındayız ve destekçisiyiz. Bu yolda üzerimize düşen her türlü fedakârlığı yapmaya hazırız." (İLKHA)