Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı bu haftaki Cuma hutbesinin konusu "İman, ibadet ve ahlâk bütünlüğü" olarak belirlendi.

Muhterem Müslümanlar!
Yüce dinimiz İslam, iman, ibadet ve güzel ahlakı emreder. İslam, kökleri iman, gövdesi ibadet, meyvesi de güzel ahlak olan bir ağaç gibidir. Ağaç, kökü, gövdesi ve meyvesiyle anlamlı, değerli ve faydalı olduğu gibi mümin de imanı, ibadeti ve güzel ahlakıyla kâmil bir insan, olgun bir Müslüman, faydalı bir kişi olur.Aziz Müminler!
İman; Allah’ın varlığına ve birliğine, O’nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kaderin Allah’tan olduğuna inanmaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bize tebliğ ettiği tüm hakikatleri dilimizle ikrar, kalbimizle tasdik etmektir.

Kıymetli Müslümanlar!
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:“İnsanlar, denenip imtihan edilmeden, sadece ‘İman ettik’ demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?” [Ankebût, 29/2.]

Bu ayet-i kerime “İman ettim” demenin yeterli olmadığını bizlere haber vermektedir. Zira iman, sadece kul ile Allah arasında kalan bir bağ değildir. Hayattan soyutlanıp zihinlere mahkûm edilmiş kuru bir sözden de ibaret değildir. İman, yaratılış gayemize uygun hareket etmektir. Sorumluluklarımızı yerine getirmek için gayret göstermektir. Etrafımızda olup bitenlere karşı duyarlı olmaktır. Dünyanın neresinde olursa olsun zulme uğrayan bütün insanların dertleriyle dertlenmek, acılarını yüreğimizde hissetmektir.

Değerli Müminler!
İmanımızın hayatımızdaki tezahürü ibadetlerdir. İbadetler; bizleri Rabbimizin rızasına ulaştıran söz ve davranışlardır. Yüce Rabbimizin verdiği nimetlere karşı şükrümüzün ifadesidir.

İbadetlerimiz olmadan, imanımız tam anlamıyla hayatımıza yön veremez. “Benim kalbim temiz!” demekle kalbimiz temiz olmaz. Haftanın bir gününe, yılın bir ayına hapsedilen ibadetler, bizlere dünya ve ve ahiret saadeti getiremez. Yüce Rabbimiz,

“Erkek ya da kadın, kim mümin olarak salih amel işlerse, elbette ona huzurlu bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yaptıklarına karşılık olarak en güzeliyle vereceğiz.” [Nahl, 16/97.]