HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin Elazığ 4. Olağan İl Kongresine katılarak bir konuşma yaptı.
Yapıcıoğlu, Filistin’de yaşanan katliamlar ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye ve diğer İslam ülkelerine çağrısını yineleyen Yapıcıoğlu, işgal rejimiyle tüm ilişkilerin kesilmesi ve topraklarında siyonist ya da siyonist hamiliği yapanların askeri üslerinin kapatılması çağrısında bulundu.
Yapıcıoğlu konuşmasında, Türkiye’de ki bazı siyasilerin HAMAS konusundaki ifadelerine ve bazı siyonist sevicilerin işgal rejiminin katliamlarına kılıf bulmaya çalışmalarına sert bir şekilde tepki gösterdi.
"İnsanlığın gözünün içine baka baka her türlü vahşeti işliyorlar"
Filistin’de yaşanan siyonist vahşetin devam ettiğini söyleyen Yapıcıoğlu, "Evet, Filistin 30 gündür çok büyük bir katliam yaşıyor. Evet kelimeler gerçekten orada yaşananları ifade etmeye kifayet etmiyor. Vahşet deseniz o boyutu çoktan aştı. Daha önce de insanlık tarihi vahşetler gördü. Daha önce de katliamlar, soykırımlar yaşandı. Fakat bu kadar pervasız, insanların gözü önünde, kameraların önünde, canlı yayınlarda her türlü değeri, her türlü kuralı, her türlü hürmeti, bu kadar pervasızca çiğneyen vahşi bir güruh herhalde görülmemişti. İnsanlığın gözünün içine baka baka her türlü vahşeti işliyorlar. Savaşlarda kullanılması yasak silahları kullanmakta ve bunu kayda geçirmekte herhangi bir beis görmüyorlar, pervasızdırlar. Binlerce çocuğu katletmekten geri durmuyorlar. Bunu kendilerine birileri hatırlattığında da ‘Bunlar savaşın acı gerçekleri. Bunlar normaldir. Bunlar olabilir.’ deyip yüzsüzce işin içinden sıyrılabilmektedirler." ifadelerini kullandı.
"Türkiye'nin, Tel Aviv'deki elçisini Ankara'ya çağırması güzel bir adım"
Uzun süredir hükumete diplomat kılıklı siyonistlerin Türkiye’den kovup işgal rejimiyle tüm ilişkilerin kesilmesi noktasında çağrıda bulunduklarını hatırlatan Yapıcıoğlu, "Olaylar başladığı andan beri dedik ki eğer çok şey yapamıyorsanız en azından diplomat kılıklı siyonistleri ülkemizden kovun. Kendi elçilerinizi çağırın bütün bütün diplomatik ilişkilerinizi kesemiyorsanız en azından ‘istişarelerde bulunmak için çağırıyoruz’ diye. Ama eğer yapabilseniz bütün ilişkileri kesseniz daha iyi. Dün itibariyle basına bir haber düştü. Türkiye, Tel Aviv'deki elçisini istişarelerde bulunmak üzere Ankara'ya çağırdı. Bu iyi yönde atılmış güzel bir adımdır. Rabbim hayırlara vesile kılsın ve İnşallah bunun arkası gelir. Keşke siyonist işgal rejimiyle diplomatik ilişkisi olan her bir ülke, her bir İslam ülkesi ki en başta onlara düşüyor çünkü kendi diplomatlarını kendi elçilerini oradan çağırabilseler. Bu bir baskı oluşturur." dedi.
"Siyonizmin hamisi Amerika hiçbir zaman Türkiye’ye dost ve müttefik olmamıştır"
Hükümete daha önce yaptıkları çağrıları yineleyen Yapıcıoğlu, "Biliyorsunuz ki olayların başlamasından hemen sonra siyonist saldırganlığı ve vahşeti cesaretlendirmek ona arka çıkmak için Amerika Birleşik Devletleri savaş gemilerini, uçak gemilerini Doğu Akdeniz'e gönderdi. Arkasından İngilizler peşi sıra diğer Avrupa ülkeleri de destek açıklamasında bulundular. Sadece Savaş gemilerindeki uçaklar değil, bu coğrafyanın hemen her tarafında yani belki aralarındaki çekişme ve uzun süreli açıktan bir düşmanlık dolayısıyla 1979 devriminden bu yana İran'da üsleri yok ama onun dışında neredeyse bölgedeki her ülkede Rusya ve onunla birlikte hareket edenlerde hariç hemen her tarafta Amerika'nın üsleri var. Suriye'de yoktu, Suriye'nin karışmasından sonra Amerika gelip oraya çöreklendi. Biz bu ülkelerde bulunan üslerden bu ülkelerin hiçbirini aslında bir fayda gelmeyeceğini, sadece düşmanlık ve sömürmek amacıyla Amerika'nın burada olduğunu biliyoruz ve mütemadiyen çağrılarda bulunuyoruz. Diyoruz ki Türkiye'deki Amerika üsleri kapatılmalıdır. Amerika hiçbir zaman Türkiye’ye dost ve müttefik olmamıştır. Siyonistler de hiç kimseyi kendilerine dost ve denk olarak görmedikleri gibi siyonizmin hamisi koruyucusu ve belki israilden daha siyonist bir devlet olan Amerika'nın da bundan farklı bir yaklaşımı yoktur. O yüzden başta Türkiye olmak üzere bütün bölge ülkelerine diyoruz ki kendi topraklarınızdaki üsterinden kurtulmanızın zamanı daha gelmedi mi?" şeklinde konuştu.
"İncirlik ve Kürecik’in kapatılması talebi çok haklı bir taleptir"
İncirlik’in kapatılması için gerçekleştirilen etkinlik için de konuşan Yapıcıoğlu, "Bugün bir uluslararası insan yardım kuruluşu olan İHH'nın öncülüğünde İncirlik’e gidildi. İki gün önce İstanbul'dan bir konvoy yola çıktı, farklı yerlerden katılımlar da oldu. Sabahleyin buraya gelirken orada detay olmamakla birlikte bazı hadiselerin yaşandığına dair bilgiler aldım. Ben buradan Filistin ve Aksa ile ilgili oradaki zulmü durdurmak adına herhangi bir şey yapan bütün kardeşlerime bütün İslam alemine sesleniyorum; destek namına ne yapabiliyorsanız değerlidir. Ancak, lütfen destek namına yaptığınız şeylerde işi, dikkatleri Gazze'deki mezalimden başka noktalara çekecek, gündemi değiştirecek noktalara asla vardırmayın. İncirlik ve Kürecik’in kapatılması talebi çok haklı bir taleptir. Çok haklı olarak israil ile ilişkilerinin kesilmesini isteyebilirsiniz. Fakat bunları yaparken gündemi Gazze’den başka bir yere çekecek davranışlar ortaya koymayın lütfen." değerlendirmesinde bulundu.
"Putin savaş suçu işliyor diye harekete geçen uluslararası mekanizmalar çok ağır ve isteksiz"
Siyonist işgal çetesinin soykırım ve katliamlarına karşı uluslararası mekanizmaların harekete geçmediğini belirten Yapıcıoğlu, "Bu mekanizmaları harekete geçirmek adına, onları zorlamak da kıymetli bir şeydir. Mesela 20 ay boyunca Rusya-Ukrayna Savaşı’nda bin küsuru çocuk olmak üzere yaklaşık 10 bin can kaybı yaşandı. Bu 20 aylık savaş boyunca toplam yaraların sayısı 17 bin küsur ve bunların bin yüz küsuru çocuk. Ama Gazze'de sadece bir haftada meydana gelen katliamlarda şehit olan çocuklarımızın sayısı, 20 ayda Rusya ve Ukrayna'da toplam olarak ölen çocukların sayısından daha fazla. Bir tarafta bir haftalık bilanço, öte tarafta 20 aylık bir bilanço. Buna rağmen Putin savaş suçu işliyor diye harekete geçen uluslararası mekanizmalar çok ağır ve isteksiz. Hükümetten ve Sayın Cumhurbaşkanı’ndan da açıklamalar geldi. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin, Adalet Bakanı’nın da açıklaması vardı bu yönde. ‘Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde bu suçların yargılanması için çaba sarf edeceğiz.’ Güzel, değerli. Allah kolaylık versin. Allah yolunuzu açık etsin." dedi.
Yapıcıoğlu, şunları ekledi:
"Ama daha önce söyledik bir kez daha söylüyoruz. Burada da yapılabilecek şeyler var. Türk Ceza Kanu’nun 17. maddesine göre dünyanın herhangi bir yerinde insanlığa karşı suç işleyen birisi, evrensellik prensibi gereği burada soruşturulabilir. Çünkü bu suç başka bir ülke vatandaşına karşı işlenmişse de insanlığa karşı işlenmiş olduğu için ve insanlığa karşı işlenen soykırım bunlardan bir tanesidir. Bu gibi suçlarla mücadele etme konusunda hazırlanan uluslararası sözleşmelere imza atmış bir ülke olarak Türkiye'de bu görevini yerine getirme adına kanunları da değişiklik yaptı ve dedi ki; dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir ülke vatandaşına karşı herhangi bir başka bir ülkenin vatandaşı, yabancı birisi, benim vatandaşım olmasa da benim topraklarımın dışında da benim vatandaşım olmayan birisine karşı da işlese eğer bu suç insanlığa karşı bir suçsa eğer soykırımsa ben bu suçu soruştururum. Yargılama yetkisini ben kendi mahkemelerime veriyorum diye kanunu çıkardı. Ama bunun bir şartı var. Bunun için Adalet Bakanlığı’nın talebi gerekir. Adalet Bakanı talep ederse savcılar bu konuda dava açabiliyor ve bence Türkiye'deki savcıların, Türkiye'deki mahkemelerin herkesten daha hızlı hareket ederek en önce bu vahşeti, bu vahşileri, bu katil sürüsünü yargılamak için bir an önce harekete geçmesi gerekiyor. Mutlaka Adalet Bakanlığı bir talepte bulunmalı ve savcılar, bu insanlara karşı suçları işleyenler ile ilgili olarak bir soruşturmaya başlatmalıdır."
"Bazı gizli siyonistler ya da siyonist hayranları işgal rejiminin katliamlarına kılıflar bulma telaşındalar"
Konuşmasına Mavi Marmara Davası’nın kaldığı yerden devam edilmesi gerektiğini belirterek devam eden Yapıcıoğlu, gizli siyonistler ve siyonist hayranlarının da sinsice davranıp işgal rejiminin katliamlarına kılıf uydurmak için israili masumlaştırmaya çalışanlarla ilgili şunları kaydetti:
"Bizim aramızda yaşayan, bizdenmiş gibi görünen, ismi bizimkine benzeyen ama aslında bu ümmetin kahir ekseriyetin yapmaya çalıştığının tam tersini yapan bazı gizli siyonistler, siyonist hayranları ya da uşakları var. İş bu kadar ayyuka çıkmış, zulümler bu kadar pervasızca işleniyor ki bu gizli siyonistler ya da siyonist hayranları açıktan, doğrudan doğruya siyonistleri savunamıyorlar. Buna cesaret edemiyorlar. Ama buna bazı kılıflar bulma telaşındalar. Biraz daha masumlaştırma, en azından onların suçlarını hafifletme niyetiyle tabiri caizse onların avukatlığını yapıyorlar. Biraz önce batı ülkelerinden bahsettik. Yapılan bütün bu kıyımlara, bütün bu vahşetlere karşıyız ama İsrail'in kendisini savunma hakkı var, diyorlar. Bu neye dayandırıyorlar? Diyorlar ki 7 Ekim sabahı eğer Filistinli Mücahidler Aksa Tufanı operasyonunu başlatmamış olsalardı israilde bu saldırıları yapmayacaktı. Şunu unutuyorlar ama orada 75 yıldır devam eden bir işgal var, siyonist işgal. Ondan önce de 30 yıllık bir İngiliz işgali vardı ve bütün bu 105-106 yıllık işgal boyunca oradaki Müslümanlar zulüm ve katliam gördüler. Topraklarına hatta evlerine el kondu. Eşyalarını bile almalarına izin verilmeden gözlerinin önünde çocukları öldürüldü. Gençleri, yaşlıları, kadınları, 10 yaşındaki çocukları ellerine kelepçe vurularak Siyonist zindanlarına götürüldü. Bu zulüm sürekli devam etti ve işgal her gün karış karış genişlemeye başladı."
Filistin’de ki katliamların Aksa Tufanı operasyonundan önce 75 yıldır devam ettiğini vurgulayan Yapıcıoğlu, "Ama o siyonist sevilceler ya da onların avukatları ya da gizli siyonistler ya da yahudi olmayan siyonistler, sanki 75 yıldır işgal yokmuş gibi eğer Aksa Tufanı operasyonu olmasaydı bu savaş olmayacaktı, bu kadar kan dökülmeyecekti. Dolayısıyla aslında o bebeklerin, kadınların, hastaların, ambulansların, okulların, camilerin, kiliselerin vurulmasının birinci derecedeki sorumlusu HAMAS’mış. Buna kendileri inanıyor mu? Ben hiç zannetmiyorum ama illa avukatlığını yapacaklar ya bir şey bulmaları gerekiyor. Ellerinde bu var, buna sarılıyorlar. Şimdi hadi Sayın cumhurbaşkanının tabiriyle batılıların bir borcu vardı Yahudilere. Beni israil onların elinden çok çekmişti, çok katliamlar yaşamıştı. Onlar o borçlarını Müslümanların kanıyla ödemek istiyorlar." diye belirtti.
"Bütün bütün vicdanınız kurumuş, insanlıktan da istifa etmişsiniz"
Türkiye’de ki bazı siyasilerin işgalci rejimin katliamlarına sebep olarak HAMAS’ı göstermesine sert tepki gösteren Yapıcıoğlu, "Peki adı bizimkinden olan. Bizim memleketimizde yaşıysan kütüğünde İslam yazan insanlara ne oluyor? Hatta Müslümanların karşısına geçip onlardan yarın oy isteyecek olan siyasileri görüyorsunuz değil mi? israil bir devlet terörü estiriyormuş. Bu devlet terörüne sebep olan da bir 'terör örgütü olan HAMAS'ın terör eylemleriymiş!' Yüzünüze gözünüze dursun! Bütün bütün vicdanınız kurumuş, insanlıktan da istifa etmişsiniz. HAMAS 1987'de kuruldu. 1987'den önce bu siyonistler hangi bahaneyle hangi gerekçeyle orada çocuk öldürüyordu? HAMAS Gazze'de. Kudüs’te ya da bir bütün olarak Batı Şeria’da diğer taraflarda, diğer şehirlerde oralarda niye katliam yapıyorlar? 7 Ekim'de bu hareket başladı. Peki, eylül ayında, ağustos ayında neden her gün Mescid-i Aksa'nın içerisinde gidip oranın kutsiyetine helal getirerek bunu bir de bütün İslam ümmetinin gözünün içine sokuyorlardı? Bunu görmüyorlar mı? Gayet iyi görüyorlar. Ama zannediyorlar ki bugün için dünyanın maddi ve askeri gücünü elinde bulunduran batılıların siyonistlerin yanında saf tutmalarından dolayı onlar da orada yerlerini belli ederlerse orada saf tutarlarsa kendilerine de bir şey düşecek ya da oradan güç devşirecekler. Belki kendilerine iktidar kapıları açılacak zannediyorlar. Allah'ın izniyle siyonist seviciler bu memlekette bu aziz milletten asla yüz bulmadılar bundan sonra da bulamayacaklar." dedi.
İl başkanı Kavaklı, güven tazeledi
Bünyamin Eroğlu Kültür Merkezinde gerçekleştirilen kongreye Yapıcıoğlu'nun yanı sıra HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Şahin, Elâzığ İl Başkanı Yasin Kavaklı, bazı siyasi partilerin il başkanları, kanat önderleri, parti üyeleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Kongrede İl Başkanı Yasin Kavaklı faaliyetleri hakkında bilgi veren bir selamlama konuşması gerçekleştirdi. Yapılan konuşmaların ardından kongre delegelerin oy kullanımı ile devam etti. Elazığ İl Başkanı Yasin Kavaklı kongreden yeniden seçilerek güven tazeledi. (İLKHA)