Şükrü Gündüz / Doğruhaber
Ankara’da temeli atılan Cami-Cemevi Kültür Merkezi projesi kamuoyunda tepkiyle karşılandı. Bu projenin İslam’ın tevhit anlayışına zarar verdiğine dikkat çekilirken İslam ile uzaktan yakından ilgisi olmayan ritüellere bir ‘ibadet’ statüsünün verilmeye çalışılması ise fitne olarak yorumlandı.
Ankara’da temeli atılan Cami-Cemevi Kültür Merkezi projesi kamuoyunda tepkiyle karşılandı. Bu projenin İslam’ın tevhit anlayışına zarar verdiğine dikkat çekilirken İslam ile uzaktan yakından ilgisi olmayan ritüellere bir ‘ibadet’ statüsünün verilmeye çalışılması ise fitne olarak yorumlandı.
Cami ile cemevi projesine sert tepki gösteren Âlimler Cemiyeti Başkanı Molla Enver Kılıçaslan, bunun bir fitne projesi olduğunu söyleyerek Müslümanların bu tür fitnelere karşı uyanık olması gerektiğini söyledi.
Böyle bir adımın atılmasının tevhide zarar verdiğine dikkat çeken TİYEMDER Genel Başkanı Selahattin Yazıcı da “Cemevinin ibadethaneye dönüştürülmeye çalıştırılması ve adının ibadethane konulması tevhide zarara verir. Bunun vebali ve sorumluluğu çok ağır olur” dedi.
“Cami ile kilise bir arada olamayacağı gibi cami ile cemevi de bir arada olamaz” diyen Din-Bir-Der Genel Başkanı Abdullah Arslan, “Cemevi diye bir ibadethane yoktur. Kilise ile cami bir arada olmadığı gibi cemevi ile cami de bir arada olamaz” şeklinde konuştu.
BU BİR FİTNE PROJESİDİR
Cami ile cemevi projesine sert tepki gösteren Âlimler Cemiyeti Başkanı Molla Enver Kılıçaslan, bunun bir fitne projesi olduğunu söyleyerek Müslümanların bu tür fitnelere karşı uyanık olması gerektiğini söyledi.
Camilerin Allah’ın evleri ve secde yeri olduğunu söyleyen Molla Enver Kılıçaslan, “Camide bir insan Kur’an-ı Kerim bile sesli okursa ve orada namaz kılanlar bundan rahatsız olursa bu haramdır. Kur’an-ı Kerim Allah’ın kitabıdır.
Camiler ise namaz ve ibadet yeridir. Allah’ın evi olan cami ile cem evinin birbiriyle alakası nedir? İslam dini tevhit ve birlik dinidir. Cemevi ve camiyi bir arada yapmak Türkiye’de büyük bir fitneye sebep olacak. Şimdi ortaya atılan bu fitne yıllar sonra daha da büyüyecektir” dedi.
Bu Proje Akideye Ve İslam’a Zarar Verir
“Kilise ve havraların dahi Müslümanlar tarafından yapılması haramdır” diyen Molla Enver Kılıçaslan, “Bu çalışmalar akideye, İslam’a ve imana zararlıdır. İslam kesinlikle böyle bir şeyi kabul etmez. Caminin avlusu bile camiden sayılır. Orada itikâfa bile girilebilir. Bununla beraber cünüp olan ve adet -nifasta olan bir kadının cami bahçesine dahi girmesi doğru değildir” şeklinde konuştu.
BAZI ALEVİLERİN İSLAM İLE BİR ALAKASI YOK
Türkiye’deki bazı Alevilerin İslam ile uzaktan yakından bir ilgilerinin olmadığını ifade eden Molla Enver Kılıçaslan, “Onların bir kısmı namazdan nefret ediyorlar.
Benim karşılaştığım bazıları var. “Ezandan niye nefret ediyorsunuz” diye sorduğumda ‘Hz. Ali ezan okununca camiye gitmiş ve orada öldürülmüş’ diyorlar.
“Hz. Ali ezan yolunda, namaz yolunda şehid edilmiştir. Siz daha fazla namazı ve ezanı sevmelisiniz” dediğimde de kabul etmiyorlar. Namaz, İslam’ın bir rüknüdür. Bir insan namaza düşmanlık ederse Müslüman olabilir mi? Kadın ve erkeklerin iç içe müzik eşliğinde oynaması bir ibadet şekli değildir.
Bunun İslam ile bir alakası yoktur. Kur’an-ı Kerim kadın ve erkeklerin bu şekilde bir araya gelmelerini yasaklamıştır ve haramdır” dedi.
MÜSLÜMANLAR UYANIK OLMALI
Müslümanların bu tür fitnelere karşı uyanık olmaları ve bu tür fitnelerin önünü kapatmak için çalışmaları gerektiğini belirten Molla Enver Kılıçaslan, “Müslümanlar bu tavizi verdikten sonra bu tavizlerin arkası kesilmez” şeklinde konuştu.
BUNUN VEBALİ VE SORUMLULUĞU ÇOK AĞIR OLUR
Böyle bir adımın atılmasının tevhide zarar verdiğine dikkat çeken TİYEMDER (Tüm İlahiyat ve Yüksek İslam Enstitüleri Mezunları Derneği) Genel Başkanı Selahattin Yazıcı da, “Cemevinin yıllardan beri adı dergâhtır. Bunların dergâh olarak kalmasının bir mahsuru yoktur.
Ama ibadethaneye dönüştürülmeye çalıştırılması ve adının ibadethane konulması durumunda bu tevhide zarar verir. Tevhit İslam’ın ana esasıdır. Cami kıble itibari ile Kâbe’ye dönüktür.
Kâbe bütün Müslümanlarındır. Ravza bütün Müslümanlarındır. Nasıl Kâbe ve Ravza bütün Müslümanların ise camiler de müminlerindir ve kıbleye dönüktür. Kıbleye dönük anlayışı olmayan alternatifler, ibadethane olamazlar. Bu, binlerce yıldır böyledir.
Bu meselenin aslını bozmamak lazım. Benim evim Karaca Ahmet Dergâhı’na yakındır. Oranın adı cemevi değil dergâhtır. Alternatif bir ibadet yeri değildir.
Alternatif ibadethane olması durumunda Müslümanlar açısından oraya bakış Medine’de yıkılan mescide benzer. İşgüzar bir şekilde buranın alternatif bir ibadethane gibi gösterilmeye çalışılması kabul edilemez. Bunun vebali ve sorumluluğu çok ağır olur” dedi.
BÖYLE BİR ŞEY İSLAM TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞTİR
Cami ile kilise bir arada olamayacağı gibi cami ile cemevinin de bir arada olamayacağını, bunun hoş görülmesinin mümkün olmadığını belirten Din-Bir-Der (Din Görevlileri Birliği Derneği) Genel Başkanı Abdullah Arslan ise, “İslam tarihine baktığımız zaman cemevi ile camilerin bir arada olduğu görülmemiştir. Böyle bir şey neden yapılmak isteniyor? Bunu anlamak mümkün değil. Cemevi diye bir ibadethane yoktur.
Cami ile cemevinin beraber yapılması uygun olur demek mümkün değildir. Kilise ile cami bir arada olmadığı gibi cemevi ile cami de bir arada olamaz. Bunu hoş görenlerin dayandığı delil nedir? Bunun üzerinde durmak lazım. İslam’a göre bir şeyin olabilmesi için Kur’an’a ve sünnete göre uygun olması gerekiyor” şeklinde konuştu.