Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Filistin’de yaşanan olaylar sonrasında Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerdeki mevkidaşları ile sosyal ve insani konularda faaliyet gösteren uluslararası kuruluşların yöneticilerine gönderdiği mektupta, "Tüm devletleri ve uluslararası kuruluşları bir an önce Gazze’de insani ateşkesin tesisine yönelik girişimlere destek olmaya davet ediyorum. Ailelerin, kadınların, çocukların, engellilerin ve yaşlıların refahından sorumlu Bakanlıklar ve kuruluşlar olarak, sivillerin katledilmesini durdurmak, daha fazla acı yaşanmasının önüne geçmek için birlik olmalıyız. Saldırıları kınamak ve barışçıl bir çözüm adına çaba göstermek ahlaki ve insani görevimizdir." ifadelerini kullandı.
Göktaş, mektubunda, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı olarak, işgal rejiminin özellikle Gazze'de devam eden saldırılarına ilişkin derin kaygısını ve üzüntüsünü dile getirerek acil eyleme yönelik ihtiyacı vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, "Filistinlilerin kendi topraklarından göçe zorlanması kabul edilemez" sözüne de mektubunda yer veren Bakan Göktaş, çatışmalara adil bir çözüm bulunmadan Orta Doğuda kalıcı bir barışın tesisinin mümkün olamayacağını, hiç vakit kaybetmeden uluslararası toplumun bu konuyu gündeme alması gerektiğinin altını çizdi.
Bakan Göktaş, Filistin’de hamile kadınların, çocukların ve bebeklerin güvenliği ve korunmalarına ilişkin ivedilikle adım atılması gerektiğini vurguladığı mektubunda şu ifadeleri kullandı:
"Değerli Meslektaşım, Son dönemde Filistin'de yaşanan trajik olaylar dolayısıyla, ailelerin, kadınların, çocukların, engellilerin ve yaşlıların korunmasından ve refahından sorumlu Türkiye Cumhuriyeti Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı olarak, İsrail yönetiminin özellikle Gazze'de devam eden saldırılarına ilişkin derin kaygı ve üzüntümü dile getirmek ve acil eyleme yönelik ihtiyacı vurgulamak istiyorum.
"Her gün Gazze’de 120 çocuk öldürülüyor"
Bu derin insani kriz ve trajedi karşısında sessiz kalmak evrensel olduğu düşünülen temel insani değerler, hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü gibi kavramlara güveni küresel ölçekte sarsmaktadır. BM Genel Kurulunun, 29.11.1947 tarihli, 181 (II) sayılı kararı ve BM Güvenlik Konseyi'nin 22.11.1967 tarihli, 242 sayılı kararına rağmen, İsrail insan haklarına ve uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Filistin’e yönelik sistematik bir işgal gerçekleştirmektedir. 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail’in işgalin de ötesine geçen, soykırıma varan operasyonlarına şahit oluyoruz. Her gün Gazze’de 120 çocuk öldürülüyor. Hayatını kaybedenlerin sayısı 4.651'e yükseldi (22 Ekim 2023), bunların %62’si çocuklar ve kadınlardır. Nüfus kaydından tamamen silinen aileler var. Bazı bölgelerde insanların tüm yaşam alanları tamamen yok edildi.
206 eğitim kurumuna, 62 sağlık tesis ve aracına saldırı düzenlendi, 7 hastane tamamen hizmet dışı bırakıldı. Sivillerin, sosyal alanların, altyapı sistemlerinin ve insanların evlerinden kaçarak sığındıkları okulların, hastanelerin, kiliselerin ve camilerin hedef alınması hiçbir surette kabul edilemez. Batı Şeria’da da İsrailli askerler ve yerleşimciler tarafından yapılan saldırılar artmıştır.
Batı Şeria’da bulunan 163 kontrol noktasıyla gözaltında tutulan siviller hapis hayatı yaşamakta ve mahalleleri arasında dahi geçiş yapamamaktadır. Ayrıca, İsrail güçleri ve yerleşimciler, bölgedeki Filistinlilerin sağlık hizmetlerine erişimlerinin engellenmesi amacıyla sağlık tesislerine saldırılar düzenlemeye devam etmektedir. İnsan hakları ve uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Filistinlilere yönelik uygulanan abluka kabul edilemez.
"Bebekler için herhangi bir koruma imkânı bulunmuyor"
Gazze’de su, elektrik, gıda ve ilaç gibi temel insani ihtiyaçlara erişim İsrail tarafından engellenmektedir. Dünya Sağlık Teşkilatı’na göre bir insanın günlük su tüketim ihtiyacı 50-100 litre arasında iken Gazze’de insanlar tüm ihtiyaçları için yalnızca kişi başı 1 litre su tüketebiliyor ve günde sadece 1 öğün yemek yiyebiliyor. BM ajansları, Filistin'de 50.000 hamile kadının bulunduğunu belirtmektedir. Bu kadınlar, eğer hayatta kalırlarsa ve ilaç ve tıbbi açıdan yeterli imkânı bulabilirlerse doğum yapabilecekler. Bebekler için ise herhangi bir koruma imkânı bulunmuyor. Hamile kadınlar, çocuklar ve bebeklerin güvenliği ve korunmalarına ilişkin derhal adım atılması gerekmektedir. Filistin’de çocuklar, öldürülmeleri halinde kimliklerinin tespiti için ellerine, kollarına, ayaklarına isimlerini yazıyorlar. Çocukların, kalemlerini bu amaçla değil resim yapmak, okuma yazma öğrenmek için kullanmalarını sağlamalıyız.
"Filistinlilerin kendi topraklarından göçe zorlanması kabul edilemez"
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da belirttiği üzere, "Filistinlilerin kendi topraklarından göçe zorlanması kabul edilemez". Son 17 gündür İsrail tarafından Filistin’e yönelik toplu bir cezalandırma politikası yürütülmekte ve insanlar göçe zorlanmaktadır. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi'nin yaptığı açıklamaya göre, Gazze'nin 2.3 milyonluk nüfusunun %60'ından fazlasını oluşturan yaklaşık 1,4 milyon kişi zorla yerinden edilmiştir. Bu insanların %15’i engellidir ve herhangi bir ihtiyacını karşılayamamaktadır. Tüm devletleri ve uluslararası kuruluşları bir an önce Gazze’de insani ateşkesin tesisine yönelik girişimlere destek olmaya davet ediyorum.
"Çocuk, kadın, engelli ve yaşlılara yönelik sosyal hizmetlerin sağlanabilmesi için bir acil eylem planı oluşturulmalı"
Şiddeti kınamak ve barışçıl bir çözüm için çaba göstermek ahlaki ve insani görevimizdir. Bu doğrultuda, Filistinli mevkidaşlarımla görüşmemde ortaya konulan öncelikli ve acil adımlar konusunda çağrıda bulunmak istiyorum. Saldırılar ivedilikle sonlandırılmalı, insan haklarına ve uluslararası hukuka uygun bir yaşam alanı oluşturulmalı. Güvenli insani yardım geçitleri oluşturulmalı ve insani yardımların sınırlandırılmadan bölgeye ulaştırılması sağlanmalı. İnsanların yerlerinden edilmesi engellenmeli. Çocuk, kadın, engelli ve yaşlılara yönelik sosyal hizmetlerin sağlanabilmesi için bir acil eylem planı oluşturulmalı.
Bu insani sorumluluğun yerine getirilmesi için adım atacağınıza yürekten inanıyorum. Filistin-İsrail çatışmasına adil bir çözüm bulunmadan Orta Doğuda kalıcı bir barışın tesisinin mümkün olmadığı açıktır. Hiç vakit kaybetmeden uluslararası toplumun bu konuyu gündeme alması elzemdir." (İLKHA)