Seyda sözlerine devam etti; “Ey Yüce Rabbim! Önce günahlarımızı, sonra canımızı bu hakk yolda al! Tepkilerimiz katilleri caydırıcı olmayabilir. Ama umutvarız ki bir gün Müslümanlar ayaklanacak pasifliği bir kenara atacak ve bizim safa geçeceklerdir... Biz Allahın fedaileri olmaya hazırız... Şehid Mutahhari’nin dediği gibi: ‘Şehidin mantığı farklıdır. Şehid, aşk ehlidir, akıl ehli değil… Akıl ehli olanlar davaları için sadece tedbir peşinde koşarlar… Aşk ehli olanlar ise davaları için önce kendilerini feda etmeyi göze alırlar.’ Şehid Metin Yüksel de ‘Şehadet bir Çağrıdır Nesillere ve Çağlara’ demiştir.
Sonuç olarak Bulunduğumuz hal üzere ölüp, öldüğümüz hal üzere haşredilmeyecek miyiz?.. Bundan dolayıdır ki; hepimiz aynı duyguları paylaşıyor ve aynı muhteşem isteği tekrarlıyoruz: Allah yolunda ölmek, şehid olmak! Ancak bunun bir şartı var: Allah yolunda yaşamak.. Ölmek istediğimiz yolda yaşamak… Bu husustaki Rehberimiz, onu anlatacak kelimeleri bulamıyorum.. Sadece şunu söylemek istiyorum, O bizim öğretmenimizdi.. Bize sevgiyi, şefkati, haksızlıklar karşısında direnmeyi, kavgayı öğretti. Yüreğimizdeki şehadet aşkını, beton duvarlara nakış nakış işlemeyi öğretti..
Kurşunlara kafa tutmayı ve erkekçe dimdik ayakta durmayı, zindanlarda direnmeyi öğretti...” Son cümleyi söylerken sesi kısıldı, boğazına bir şey düğümleniverdi sanki… Onunla birlikte, onu dinleyen herkesin gözlerinden ipil ipil gözyaşları süzülmeye başladı… biraz sessizlikten sonra sözlerine devam etti Seyda; “Selam olsun canlarını dişlerine takarak bu davayı bütün özü, ruhu, diriliği ve canlılığı ile bize kadar getiren, insanlığın onur kaynağı şehitler kuşağına… Şehadet İslam için fedakarlığın en üst basamağıdır. Filistinde, Keşmirde, Cezayirde, Bosnada, Çeçenistanda ve Ülkemizde İslamın zindeliğini şehadet ayakta tutmaktadır... Unutmayın ki yalnız değiliz! Yüce Rabbim bizimledir! Salih kulların, evi barkı elinden alınan gariplerin, babaları haince katledilen yetimlerin duası bizimledir...”
Ahmet göz ucuyla dava kardeşlerine göz attı... Gençler azimli ve kararlıydı. Dünya bütün çekiciliğine rağmen, ayaklarının altında küçülüvermiş, bütün arzularından vazgeçmişlerdi. Allahu Ekber sesleri yeri göğü inletiyordu. Ama ne yazık ki elleri bağlıydı,, tutsaktılar... Ahmed’in dudaklarından gayri ihtiyari dökülen cümle; “Ne Doğu, ne Batı! ne Zindan ne hücre! yıldıramaz bizi Zafer İslamındır! İnşaallah” Ahmet bu muhteşem kardeşlik, duyarlılık ve Hüseyni mektep için bir kes daha Rabbine şükretti...
HAFTANIN YAZISI / ŞEHİDE MERYEM KOCA / DİYARBAKIR – YAŞ: 26