Halkının etrafında kenetlendiği, derin bilgi birikimiyle "Bilge İnsan" adı verilen Aliya İzzetbegoviç, 78 yıllık ömründe birçok şey yaşadı. Zorlu süreçlerden geçen Aliya, "Ben bir Müslüman'ım ve öyle kalacağım. Çünkü İslam, benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı…" diyerek hiçbir zaman inancından ve bu uğurda verdiği mücadelesinden geri durmadı.
Bosna Hersek'in batısındaki Bosanska Kruba şehrinde 1925 yılında dünyaya gelen Aliya İzzetbegoviç, lise ve üniversite yılları sonrası uzun bir süre hapis yattı.
Genç yaştan itibaren İslami çalışmalara başladı
Genç yaştan itibaren İslami çalışmalara ve Müslümanların sorunlarına ilgi gösteren Aliya İzzetbegoviç, kimi arkadaşlarıyla birlikte İslami konuları münazara etme amacıyla Müslüman Gençler Kulübü'nü (Mladi Muslimani) kurdu. Bu kulübü kurduğunda henüz on altı yaşındaydı. Etkin ve üretken kişiliği bu düşünce kulübünün aktivite kulübüne dönüşmesine neden oldu. Müslüman Gençler Kulübü 2'nci Dünya Savaşı öncesi eğitim ve hayır faaliyetlerine öncülük ederken savaş yıllarında ihtiyaç sahiplerine yardımlarda bulundu.
13 Ocak 1946'da Yugoslavya bağımsızlığına kavuştu. Ancak Komünist Parti yanlıları bağımsızlık sonrasında ülke yönetimini ele geçirdiler. Müslüman Gençler Kulübü'ne üye olduğu gerekçesiyle 1946 yılında 3 yıl hapse mahkûm edildi. Kendini ilmi çalışmalara veren Aliya, arkadaşlarıyla birlikte İslami Manifesto'yu yayınladı. Büyük yankı uyandıran bu kitap, Avrupa'nın ortasında İslami bir cumhuriyet kurmak için çalışmak suçundan Aliya İzzetbegoviç'in 14 yıl hapse mahkûm edilmesine sebep oldu.
5 yıllık hapis, hayatında önemli etkiler yaptı
Mahkûmiyet kararı kitabın Bosna halkının üzerindeki etkisini artırdı. Mahkûmiyet süresi 11 yıla indirildi. Fakat 1988'de serbest bırakıldı. 5 yıllık hapis süresi (1983-1988) hayatında önemli etkiler yaptı. Hapiste düşünmeye, fikir üretmeye çokça fırsat buldu. Bu süreçte "Doğu ve Batı Arasında İslam" adlı meşhur kitabı yayımlandı.
Hapisten çıkışı Yugoslavya'nın dağılma sürecine girdiği döneme denk geliyordu. Aliya İzzetbegoviç de Bosna Hersek Özerk Cumhuriyeti'nde SDA'yı kurdu ve genel başkanı seçildi. 5 Aralık 1990'da gerçekleştirilen genel seçimleri kazanarak devlet başkanı seçildi. 1 Mart 1992'de gerçekleştirdiği referandum neticesinde, Bosna Hersek bağımsızlığını ilan etti. Sırp ve Hırvatların soykırım eylemlerine karşı gösterilen direnişe liderlik yaptı.
İslam dünyasının farklı yerlerinden gençler soykırıma dur demek için Bosna'ya akın ediyordu. Bu direniş ve savaş, Bosna Hersek Müslümanları arasında İslami bilinçlenmenin artmasını da sağladı. 1995'te Dayton Anlaşması'nın imzalanmasıyla "savaş" sona erdi. Anlaşma Bosna Hersek topraklarının yüzde 51'ini Müslümanlara ve Hristiyan Hırvatlara, yüzde 49'unu da Bosna-Hersek Sırplarına veriyordu. Yönetimin de bu üç halk arasında paylaşılmasını şart koşuyordu. 1996 yılında yapılan seçimlerde Aliya üçlü başkanlık konseyine seçildi. 2000 yılında sağlık sorunları nedeniyle başkanlık görevinden istifa etti.
İslam düşmanı Batı'nın Sırplar eliyle icra ettiği soykırım
İslam düşmanı Batı'nın Sırplar eliyle icra ettiği soykırım günlerinde, dünyanın gözleri önünde; ekmek sırasında, su kuyruğunda veya pazarda bulunan insanlar kitlesel şekilde katlediliyordu. Evler, camiler, tarihi eserler yıkılıyor; dünya bu olanları izliyordu. En korkunç savaş günlerinde çocuklar katledilirken, kadınlara saldırılırken, Bosna kanlar içindeyken İzzetbegoviç; başkalarının ibadet yerlerine, sivillere, kadınlara asla dokunulmaması yönünde birliklerine emir veriyordu. Birleşmiş Milletlerin koruması altındaki Srebrenitsa'da en az 8 bin insan bir gecede katledilirken dünya kamuoyu, basın yayın organları yine görmüyor ve duymuyordu.
Bosnalılar, Aliya İzzetbegoviç önderliğinde 21 Kasım 1995 tarihinde imzalanan Dayton Antlaşması ile devletlerini ayakta tutmayı başardılar. Kasım 1995'te ABD'nin Ohio eyaletindeki Dayton kentine gitmeden önce konuşan Aliya, tarihin gelecek nesillere ders ve ibret diye sunacağı şu sözleri söylüyordu:
Allah'a ant olsun ki köle olmayacağız
"Her şeye kadir olan Allah'a ant olsun ki köle olmayacağız. Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı'nın gözleri önünde, Batı medeniyeti adına. Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret, çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor."
Aliya İzetbegoviç, bir ay süren Dayton Görüşmeleri ile büyük bir diplomasi yürütmüştü. Vefatından kısa bir süre önce hastanede Aliya'yı ziyaret eden Dayton Barış Antlaşması'nın öncüsü Richard Holbrooke onun için "Eğer Aliya İzetbegoviç ve onun kararlı tutumu olmasaydı, bugün Bosna Hersek diye bir devlet olmayacaktı." demişti.
Bu anlaşma, Bosnalıların azimli ve onurlu direnişini, ABD öncülüğündeki Batı'nın baskısıyla tutsaklaştırırken, Aliya bu antlaşma için şunları söylemişti: "Hayatımda en zor attığım imza olmuştur. Ne yazık ki bütün ideallerimizin yok olmaması için bu anlaşmayı imzalamak zorundaydık."
İslâm'ı anlama ve yaşama mücadelesi
Bilge Kral Aliya'nın hayatı üç merhaleden oluşuyordu. İslâm'ı anlama ve yaşama mücadelesi, komünist dönemde hapishanelerdeki özgürlük mücadelesi, komünizmin yıkılışından sonra ise Sırp ve Hırvat katliamlarına karşı halkının önünde verdiği ölüm kalım mücadelesi...
"Ben bir Müslüman'ım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da öyle hissedeceğim. Çünkü İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı" diyen Aliya, yetiştirdiği vasıflı insanları ardında bırakırken hiçbir zaman liderlik hırsı taşımadı, makamlara kendiliğinden talip olmadı. Hayatı boyunca İslam ve Batı kültürlerini anlamak için çabaladı.
Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumu nedeniyle Ekim 2000'de Bosna Hersek başkanlığı görevinden çekildi. "Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız. Devamını sizlerden bekliyorum" sözleriyle Bosna halkına vasiyette bulunuyordu.
"Ey teslimiyet senin adın İslam'dır." diyen Aliya, ruhunu teslim ettiğinde tarihler 19 Ekim 2003'ü gösteriyordu. Cenaze törenine yüzbinlerce kişi katılırken, gün boyu yağan yağmur gözyaşlarına karışmıştı.
Aliya İzzetbegoviç, ömrünün son dönemlerinde kendisi için büyük bir anıt mezar yapılacağını öğrenmesi üzerine devlet yetkililerini bu projelerinden vazgeçirterek kendisinin şehitler arasında sade bir kabirde yatmak istediğini iletti. Bunun üzerine Aliya, Kovaçi Mezarlığında kendisi için hazırlanan mezara defnedildi.
"Bilge Kral"dan bilge öğütler
"Doğu Batı Arasında İslam", "İslam Deklarasyonu", "İslami Yeniden Doğuşun Sorunları", "Özgürlüğe Kaçışım", "Tarihe Tanıklığım" gibi eserleriyle Türkiye`de de büyük bir okur kitlesi bulunan Aliya İzzetbegoviç'in, eserlerinden derlenen önemli sözlerinin bir kısmı şöyle:
"Her şeye kadir olan Allah`a ant olsun ki köle olmayacağız. Ben Avrupa`ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı`nın gözü önünde, Batı medeniyeti adına… Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret, çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna`nın özünü de zedeliyor.
Kur`an edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla O`na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.
Bu günleri gösteren yüce Allah`a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah cennette buluşacağız, onları Allah`ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada her şey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah`a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüzbinler var. Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın." (İLKHA)