Gökyüzünde tam tepede duran kızgın güneş bunaltıyordu. Meydanda dinmeyen tekbirler, sloganlar eşliğinde arşa yükseliyordu. Semaya açılan eller yüce Rabb’dan sabır ve dayanma gücü istiyordu. Tarih boyunca inananlar zulme uğramış, ama zulme teslim olmamışlardı. Bizler de direniyorduk ve zafer İslam’ın olana kadar da direnecektik. Hasan el-Benna, Seyyid Kutub, Abdulkadir Udeh gibi… Tekbirlerle inleyen meydanın sesini silah sesleri almıştı. Firavun sisi ve ordusu mazlum halkı acımasızca katlediyordu. Mazlum ve sivil halkın üzerine vahşet yağıyordu. Çocuklar hunharca katlediliyordu. Binlerce şehid veriyorduk. Adeviyye kan gölüne dönmüştü adeta. Ordu, önüne gelen her şeyi yakıp yıkıyordu. Tüm bu vahşete dayanmak çok zordu. Ama şunu da biliyorduk ki “Pırıl pırıl gökkuşağını görmek için önce yağmuru yaşamak gerekirdi”. Zalimce dökülen kanlarımız İslami direnişimizin sembolü olacaktı. Biz sonu ölüm bile olsa direnicektik. Zafer sadece kazanmak değildi, bu uğurda can verebilmekti.
 
Şehitlik bizim için en büyük zaferdi. Kahramanca direnerek şehid olmak, zulme teslim olarak, zelil bir şekilde, ölmekten çok daha üstündü. Bizim davamız ve direnişimiz “Ölümüm din ve İslam içinse, idam sehpalarından taviz vermem.” diyen Şehid Şeyh Said’in davasıydı. Davamız büyüktü, direnişimiz neden şehidsiz olsun! Her asrın Musa’sı olduğu gibi Firavunu da olacaktı, İbrahim’i olduğu gibi Nemrud’u da olacaktı elbet. Şehid Seyyid Kutub’un dediği gibi “Ya dünyayı kuşatacaktı zafer ya da Allah’a sunulacaktı şahadet…”
 
Direnişimiz ümmetin gözyaşlarıyla semaya açılan elleriyle güç kazanan ve direnen bir direnişti, ya zafer ya da şahadet kazanacak bir direnişti. Sisi ve cuntası mazlumları hedef almaya devam ediyordu. Yüreğimde derin bir sızı hissettim. Bu katliama sessiz kalanları düşündükçe nefesim daralıyordu. Gözü dönmüş sisi ve cuntası kana doymak bilmiyordu. . Bu olanların hepsi bir kabus muydu yoksa… Ne zaman son bulacaktı bu katliam diye düşünürken kalbime bir kurşun isabet etti. İsabet eden kurşunla kabusdan uyanmam bir olmuştu. Her şeyin başlangıcı olduğu gibi sonu da vardı. Mısır’da zafer ile sonuna ulaşacaktı inşallah. Müslümanlar bir bedendeki uzuvlar gibidir. Bir uzvun işlevini kaybetmesi diğer uzuvları olumsuz etkiler. Müslümanın Müslüman kardeşinin üzerinde hakkı vardır. Mısır’a yapılan zulüm tüm İslam alemine yapılan zulümdür. Adeviyye meydanında olamasak da, yapılan vahşete tüm dehşetiyle şahit olmasak da Mısır’ın davası bizim davamız, direnişi bizim direnişimizdir. “Gevşemeyiniz, üzülmeyiniz, iman etmişseniz mutlaka en üstün sizsiniz.” (Al-i İmran,129)

Nesibe Suna / İstanbul (Kartal) - Yaş: 16