Hüseyin Kaya / Doğruhaber / Haber-Yorum
 
Önce şu gerçeği bir tarafa not edelim: Demokrasi helvadan bir puttur. Bu putu takdis edip yüceltenlerin kişisel ya da grup çıkarları söz konusu olduğunda, putu yemekten çekinmediklerine de defalarca şahit olduk.

Örneğimiz geçen haftadan…

Adli Yıl açılış töreninde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’ndan hükümete sert eleştiriler geldi.

Feyzioğlu’nun konuşmasından bir bölüm:

“Demokrasilerde “seçim sandığı” kuşkusuz vazgeçilmezdir. Ancak demokrasi, sandıktan sandığa oy vermekle sınırlı bir rejim değil, bir yaşam biçimidir. Demokratik hukuk devletinde, siyasi iktidar, parlamentodaki çoğunluğu ne olursa olsun hukuk kurallarıyla bağlı olduğunu bilir. Hukuk kurallarını uygulayanlar da daima özgürlükçü pencereden bakarlar. Çünkü demokratik hukuk devletinde özgürlükler esas, özgürlüklerin kısıtlanması ise istisnadır.”

Neler de biliyormuş Feyzioğlu!

Demokrasi bir yaşam biçimi imiş! Hangi demokrasi beyefendi?

Demokrasinin en az beş modeli ve onlarca tanımı vardır. Kendi tanımını dayatmanın demokrasinin hangi tanımı içerisinde değerlendirilebileceğini bilmiyorum.

“Demokratik hukuk devletinde, siyasi iktidar, parlamentodaki çoğunluğu ne olursa olsun hukuk kurallarıyla bağlı olduğunu bilir.”

Hukuk kuralları insanlar tarafından değiştirilemiyor mu? Halk çoğunluğunu arkasına alan bir faşist, pekâlâ düşüncesi doğrultusunda yasalar hazırlayabilir ve hazırladığı yasaların hukuki karşılığına son derece uyarak zulümlerini sürdürebilir.
Yani zulüm, insanların hazırladığı hukuka uygun olarak yapıldığında zulüm olmaktan çıkıyor mu?

“Demokratik hukuk devletinde özgürlükler esas, özgürlüklerin kısıtlanması ise istisnadır.”

Dilerseniz on yıl öncesine, dilerseniz de 90 yıllık cumhuriyet tarihine bakalım.

Bu süre boyunca özgürlükler esas olmadığına göre şimdiye kadarki sistem “demokratik hukuk devleti” değilmiş, öyle değil mi?

2013 yılındayız ve halen “Başörtüsüne özgürlük” konusu tartışılıyorsa, Kemalist muhalefet bu özgürlüğün kullanımına engel oluyorsa, size bağlı barolar örtülü avukatlara sorunlar çıkarıyorsa…

Evet, tüm bunlar oluyorsa ve siz kendinize bakmadan hâlihazırdaki siyasi iktidarı özgürlükler üzerinden vurmaya kalkışıyorsanız, size ne denir bilemiyorum.

Klasik Kemalist zihniyet işte!

Kemalizm, eğer aileden tevarüs ediyorsa daha bir köklü oluyor.

Metin Feyzioğlu, Turhan Feyzioğlu’nun torunudur ve onun yanında yetişmiştir.

Turan Feyzioğlu’nu eskiler bilir.

Keskin bir Kemalist olan Turhan Feyzioğlu, 27 Mayıs ve 12 Eylül askeri darbelerinde cuntanın en gözde adamlarındandı.
Bir süre CHP’de siyaset yaptıktan sonra “CHP sola kayıyor” gerekçesiyle Güven Partisi’ni kurdu. Partisini, Cumhuriyetçi Parti ile birleştirip Cumhuriyetçi Güven Partisi’ni kurdu.

MC hükümetlerinde bakanlık yaptı ve Demirel’i destekledi.

27 Mayıs cuntası ona önemli görevler verdi.

Takvim Gazetesi’nin 12 Eylül sonrası ile ilgili ilginç bir iddiasını buraya taşıyayım:

“Orgeneral Kenan Evren tüm partileri kapattı. Cumhuriyetçi Güven Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu ‘nu Başbakan yapmaya karar verdi. Bazı general arkadaşları karşı çıktı. “Eski liderler gözaltında. Küçük bir partinin genel başkanını Başbakan yapmayalım” dediler. Feyzioğlu Başbakan yapıldı, 5 saat sonra karar geri alındı.”

Dede Feyzioğlu ile torunu arasında ideolojik anlamda bir farklılık yok, ama torun demokrasi üzerinden hükümete ayar vermeye kalkışıyor.

Metin Feyzioğlu’nun reddi miras yaptığını duymadığımız için sözlerinin bir kıymet-i harbiyesinin olmadığını düşünüyoruz.