HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, partisinin iç ve dış gündeme ilişkin değerlendirmelerini TBMM'de düzenlediği basın toplantısıyla paylaştı.

Yeni Yasama yılının hayırlara vesile olmasını dileyerek sözlerine başlayan Ramanlı, Ankara'daki saldırıya değindi.

Ankara'daki saldırı

Ramanlı, "Malumunuz olduğu üzere Meclis'in açıldığı gün Ankara bir saldırıyla sarsıldı. Şükürler olsun ki Ankara'da bir can kaybı meydana gelmedi, sadece saldırganlar hayatlarını kaybettiler ama öncesinde biliyorsunuz bir veteriner hekimimizin aracı çalınmıştı ve kendisi katledilmişti. Buradan Mikail Bozdoğan kardeşimize Allah'tan rahmet diliyorum, kederli ailesine de sabırlar diliyorum." dedi.

Terörün, şiddetin bir hak arama yöntemi olmaktan çıkarılması gerektiğini ısrarla vurguladıklarını kaydeden Ramanlı, "Ülkemizde hangi mesele olursa olsun siyasetle, sivil siyaset alanıyla, meşru yöntemlerle çözülebilir, halledilebilir. Konuşamayacağımız, tartışamayacağımız ve neticeye hep birlikte varamayacağımız hiçbir konu yoktur. Ülkenin huzuruna, kardeşliğine, barışına yönelik bu tür tehditler elbette güvenlik güçlerinin alacağı tedbirlerle bertaraf edilmiştir, edilecektir, bundan sonra da temennimiz budur." ifadelerini kullandı.

Hayat pahalılığı, enflasyon ve geçimin giderek zorlaşmasının herkesi derinden etkilediğini belirten Ramanlı, yeni ekonomi yönetiminin özellikle oluşan darboğazı ve sıkışıklığı ve geçmiş dönemde yaşanan ekonomik tahribatın zararlarını önlemek bakımından hummalı bir biçimde yabancı sermaye arayışına girdiğine dikkat çekti.

"Yabancı sermayenin doğrudan yatırımlara yönlendirilmeli"

Ramanlı, "Bu kapsamda uluslararası pek çok kuruluşun toplantılarına iştirak eden ekonomi yönetimi, bir biçimde cari açığın giderilmesi, kaynak yetersizliğinin bir biçimde aşılması için yabancı sermayeyi çok doğru bir biçimde, isabetli bir biçimde Türkiye'ye çekmeye çalışıyor. Ancak burada dikkatini çekmek istediğimiz bir husus var burada. Özellikle yabancı sermayenin doğrudan yatırımlara yönlendirilmesi konusunda bir çabanın içerisine girilmesi lazım. Dolaylı yatırımlar yabancı sermaye açısından cazip olabilir, kârlı olabilir ama ülke ekonomisi için gelecek vadetmiyor ve kalıcı bir iyileşmeye maalesef imkân tanımıyor." diye konuştu.

Dolaylı yatırımların özellikle hisse senedi, tahvil ve emtia piyasasıyla sınırlı kaldığını ve kısa zamanda büyük kârlar elde etmek için kullanıldığını söyleyen Ramanlı, geçmişte bunun örneklerini Türkiye'de çok yaşadıklarını ifade etti.

Ramanlı, şöyle devam etti:

"Ülkede özellikle verimliliğin artırılması istihdamın oluşturulması için yabancı sermayenin doğrudan yatırımlara yönlendirilmesi gerektiği hususunu buradan ifade etmemiz gerekiyor. Her ne kadar ekonomi yönetiminin de esas amacının bu olduğunu yapılan açıklamalardan biliyor isek de malum bizim İmam Hatiplerin meşhur bir sözü var: Ettekrar-u ahsen velev kane yüz seksen… Yabancı yatırımların özellikle doğrudan olanları için uzun vadeli, kalıcı ve faydalı olduğu hususunun tekrardan altını çizmek istiyorum. Doğrudan yatırımlarda özellikle bilgi ve teknolojik altyapıları transferinde ciddi katkılar sağladığını emsal ülkelerin yatırımlarından biliyoruz. Bu sebeple ekonomi yönetimine özellikle çağrımız şudur: Ülkeye girecek olan yabancı yatırımcıların doğrudan yatırımlara yönelmesi, sermayenin doğrudan yatırımlara kanalize edilmesi ve dolaylı yatırımların sınırlandırılması şeklinde bir çağrımız var. "

Otizmli çocuklar

Konuşmasında otizmli çocuklara işaret eden Ramanlı, verilere göre yaklaşık 550 bin otistik çocuğun Türkiye'de olduğunu söyledi.

Ramanlı, "Bu rakam eğer doğruysa, aileleriyle birlikte milyonlara varan otizmle, otizmden doğrudan etkilenen insan söz konusu. Ancak Türkiye'de otistik çocukların eğitime erişiminin çok ciddi sıkıntılar barındırdığını buradan ifade etmemiz gerekiyor. Özellikle Millî Eğitim Bakanlığının ve diğer ilgili bakanlıkların bu konuda ciddi bir seferberlik ilan etmeleri gerekiyor. Ebeveynlerin özellikle otistik çocukları için 'Benden sonra çocuğuma ne olacak?' kaygısı yaşamamaları için devletin üzerine düşen vazifeleri yerine getirmelerini buradan talep ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Gençlere cep telefonu ve bilgisayar alımlarında açıklanan destek oranı

14 Mayıs seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı'nın vaatlerinden bir tanesinin de öğrencilere, gençlere ilk alımda cep telefonu ve bilgisayar alımlarında ÖTV muafiyeti getirmek olduğunu aktaran Ramanlı, "Cumhurbaşkanı 26 Eylül'de bu vaadin ayrıntılarını kamuoyuyla paylaştı ve açıklanan rakamlara göre 9 bin 500 TL'nin altında olan cep telefonları ve bilgisayarlar için böyle bir muafiyetin söz konusu olabileceği idi. Bu rakam gençlerin beklentilerini karşılamamaktadır. Özellikle artan fiyatların, teknolojik aletlerin özellikle enflasyona bağlı olarak gösterdiği fiyat artışlarının bu rakam karşısında gençler için çok cazip olmadığını ifade etmek gerekiyor. Adeta dağ fare doğurdu kabilinden bir icraatın yeniden gözden geçirilmesi ve belki şayet bir destek verilecekse bu üst limit sınırlamasının kaldırılması, dileyen öğrencilerin istediği teknolojik aleti alması hususunda muhayyer bırakılması, sabit, belirli bir parasal yardım yapılması suretiyle bu vaadin de gerçekleştirilmesini talep ediyoruz." şeklinde konuştu.

Afganistan'a yönelik yaptırımlar ile Suriye meselesi

Dış gündemde Afganistan'a yönelik yaptırımlar ile Suriye meselesine ilişkin değerlendirmelerini paylaşan HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, şunları kaydetti:

"Biliyorsunuz geçmişte Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Afganistan'ın içişleri ile ilgili bir gündem konuşuldu. Bu gündem daha çok Afganistan'daki insan hakları ihlalleri konuşuldu ama esas olanı gözden uzak tutuldu. Zira 21 yıl boyunca ABD işgalinde olan Afganistan'ın yeraltı ve yerüstü kaynaklarının sömürülmesi, halen daha blokede olan milyarlarca dolarının bulunması, buna mukabil Afganistan'ın halen daha pek çok ambargoyla karşı karşıya kalması göz ardı edilerek ülkedeki iç sorunlar Birleşmiş Milletlerin gündemine taşınmıştır. Buradan çağrımız şudur: Evvelemirde Müslüman Afgan halkının yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin sömürülmesine bir dur denmesi, mevcut ambargoların kaldırılması ve blokedeki işgalcilerin gasp ettiği paralarının iadesi ile işe başlanmalı, daha sonra belki bu konular tekrar gündeme getirilebilir.  Özellikle Müslüman ülkelere çağrımız şudur: Afganistan ile kardeş Afgan halkıyla diplomatik, siyasi ilişkiler geliştirilsin ve uluslararası arenada Afganistan'ın yalnızlığa terk edilmiş bu görüntüsü bir an önce ortadan kaldırılsın.

Son olarak Suriye'de yaşanan iç savaşın bizi getirdiği duruma biraz dikkat çekmek istiyoruz. Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir Pederson, Suriye ile ilgili şöyle bir açıklamada bulunmuştu geçtiğimiz günlerde. 'Suriye harabeye dönüştü, yakında barış görünmüyor.' Bir defa Birleşmiş Milletlerin böylesi bir ümitsizlik açıklaması yapması fevkalade yanlıştır. Birleşmiş Milletlerin esas görevi; dünyada barışın ve huzurun temini için katkı sağlamak. Gerektiğinde tedbirlere başvurmak. 12 yıldır devam eden Suriye savaşında, iç savaşta milyonlarca insan yerinden oldu. 1 milyona yakın insan hayatını kaybetti ve halen pek çok şehir 'Hayalet Şehir' olarak anılmaktadır. Özellikle komşu ülke Suriye'nin yeniden eskisi gibi olmasa da katlanabilir bir barış ve huzur ortamına erişmesi Birleşmiş Milletler dahil başta bölge ülkelerinin ve bütün ülkelerin sorumluluğudur. Bu konuda ümitsiz açıklamalar yapmak yerine Suriye'deki iç barışın kalıcı haline getirilmesi ve güvenli geri dönüşün sağlanması hususunda uluslararası örgütlerin üzerine düşeni yapmasını bekliyoruz ve umut ediyoruz." (İLKHA)