İTTİHAD ULEMA, her yıl İslam coğrafyasından âlim, akademisyen, siyasetçi, STK temsilcileri ve kanaat önderlerinin katılımıyla düzenlediği Âlimler Buluşması'nın sekizincisini düzenliyor.
Bu yıl "İslami Uyanışa Rehberlik Etme" temasının öne çıktığı buluşma, İTTİHAD'ın Diyarbakır'daki Genel Merkezi'nde düzenleniyor.
Program Kur'an'ı Kerim tilavetiyle başladı.
İTTİHADUL ULEMA Genel Başkanı Molla Enver Kılıçarslan adına bir konuşma yapan Molla Abdülkuddus Yalçın, İslam ümmetinin yaşadığı sorun ve sıkıntıları dile getirdi.
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Eşin ise konuşmasında ümmetin birlik ve beraberliğine vurgu yaptı.
Programda katılımcılara hitap eden HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, öncelikle Âlimler ve Medreseler Birliği tarafından düzenlenen "8. Âlimler Buluşması"nın hayırlara vesile olmasını diledi.
Yapıcıoğlu "Ümmet coğrafyasının farklı beldelerinden gelen siz değerli üstatlarımızı, kardeşlerimizi ve ekranları başında bizi takip edenleri hürmet ve muhabbetle selamlıyorum." dedi.
"Âlimler Buluşması'nı organize eden İttihad'ul Ulema'yı takdir ve tebrik ediyorum"
"Konuşmama bir hakkı teslim ederek başlamak istiyorum." diyen Yapıcıoğlu "Müslümanların tarihinde özellikle de Resul-i Ekrem Efendimizin ebediyete irtihalinden bugüne kadar İslam ümmeti ne zaman dara düşse ne zaman bir çıkmaza girse, ulemanın inisiyatifi ve rehberliği sayesinde yeniden istikamet yoluna girmiştir. Binaenaleyh İslam âleminin çeşitli buhranlarla boğuştuğu günümüzde bu tür buluşmaların tertip edilmesi son derece kıymetlidir. Bu vesileyle 'Âlimler Buluşması'nı organize eden İttihad'ul Ulema'nın Saygıdeğer Genel Başkanı Seyda Enver Kılıçarslan'ı ve bu kıymetli etkinliği tertip eden, sunum yapan, destek veren herkesi can-ı gönülden takdir ve tebrik ediyorum. Allah cehdinizi bereketli kılsın ve hepimizi kendi yolunda muvaffak eylesin." ifadelerini kullandı.
Yapıcıoğlu "Bu yıl sekizincisi düzenlenen bu buluşmaya İslam coğrafyasının çok farklı beldelerinden ve ülkemizin dört bir yanından katılım sağlanması ulemanın bir kez daha güçlü bir inisiyatif aldığını göstermektedir. Birbirinden farklı aidiyetleri olan ilim ehli Müslüman kardeşlerimizin, ümmetin dertlerine derman bulmak için bir araya geldiğini görmek bizi ziyadesiyle memnun etmekte ve ümitlerimizi artırmaktadır. Kadim coğrafyamızdaki ulemanın yeni bir diriliş ve şahlanışa öncülük ve rehberlik etmesi, ecdadımızın mirasına sahip çıkıldığının en güzel ispatıdır. Ekilen tohumların meyveye duracağı günler inşallah çok uzak değildir. Rabbimiz, azmimizi artırsın ve işlerimizi kolaylaştırarak bizi muvaffak eylesin." şeklinde konuştu.
"Çok kritik bir süreçten geçiyoruz"
Âlem-i İslamın yaklaşık 200 yıldır Batı uygarlığının ve modernizmin zihinsel, kültürel ve fiili taarruzlarıyla karşı karşıya olduğunu belirten Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Batı'dan yayılan modern paradigma saf ve temiz inancımızı, ferdî ve ictimaî hayatımızı, kimliğimizi ve nesillerimizi çok yönlü olarak etkisi altına almakta ve ciddi bir tehlike arz etmektedir. Çoğu insanın yaradılış gayesini unuttuğu, hedef ve istikametini şaşırdığı, insanî ve İslami değerlerini yitirme tehlikesi ile karşı kaşıya kaldığı çok kritik bir süreçten geçiyoruz. Şuurlu tüm Müslümanların ve ümmetin azalarına rehberlik edenlerin bu olumsuz gidişatı dert edinmesi, yaşanan sorun ve sıkıntılara makul çözümler üretmek için çaba ve gayret sarf etmesi gerekmektedir. Rabbimize hamdolsun ki bugün İslam coğrafyasında ve dünya genelinde ümmetin gidişatını ve İslam'ın evlatlarının durumunu dert edinen alim şahsiyetler, kurumlar ve camialar vardır. Bütün zorluklarına rağmen sadece istikamete odaklanıp mücadele sahasından ayrılmayanlar, pes etmeyenler hedeflenen neticeye ulaşamasalar bile bu işten kazançlı çıkacaklardır. Çünkü bütün mesele hak yolda istikamet üzere kalabilmektir. Asıl başarı ve zafer de budur."
"Düşmana karşı marifet, san'at ve ittifak silâhıyla cihad edeceğiz"
İslam ümmetinin yaşadığı sıkıntıların sebebini doğru teşhis etmenin tedavi edebilmenin ön şartı olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, "Coğrafyamızın yetiştirdiği mümtaz şahsiyetlerden Üstad Said-i Nursî yaklaşık yüz yıl önce İslam ümmetinin maruz kaldığı saldırıların neden olduğu tahribatla ilgili teşhisini ve tedavisini şu veciz ifadelerle ortaya koymuştur: 'Bizim düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı marifet, san'at ve ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.' Evet, düşmanı tanımak ve ona karşı tedbir almak akl-ı selimin şe'nindendir. Kuşkusuz bu konudaki en büyük mesuliyet ulemaya düşer, İslamî uyanışa rehberlik edecek olanlar, âlimlerdir. Maddi dinamiklere dayalı tek yönlü ve bilgi yüklemeyi esas alan eğitim anlayışının iyi insan yetiştirmeye yetmediği inkâr edilemez bir hakikattir. Bu gerçekten hareketle ilim ve değer birlikteliğine dayalı maddi ve manevi ihtiyaçları temin eden kamil bir eğitim anlayışını esas alarak yeni bir diriliş ve uyanışa zemin hazırlamaya devam etmeliyiz. Kuşkusuz cehalet büyük bir düşmandır ve bu büyük düşman ancak hikmetle yoğrulmuş bir maarif sistemiyle bertaraf edilebilir." dedi.
"Emperyal güçler İslam beldelerinin kaynaklarını talan etmeye devam ediyor"
Yapıcıoğlu "Küresel sömürü sisteminin dümenini kontrol eden emperyal güçler fiilen veya kültürel/zihinsel olarak işgal ettikleri İslam beldelerinin ve mazlum coğrafyaların yer altı ve yer üstü kaynaklarını talan etmeye devam ediyor. Kendi öz vatanlarında kendi kaynaklarını kullanmaktan mahrum bırakılan milyonlarca Müslüman açlık, kıtlık ve sefaletin pençesinde can çekişmektedir. Bu fakr-u zaruret daha fazla devam edemez, etmemelidir. Etnik ve mezhebi aidiyetlerle ilmî ve siyasi görüş ayrılıklarının neden olduğu tefrika, ümmete çok pahalıya mal olmuştur. Tefrika illetinin zararlarını hesaba katarak, tarih boyunca yaşananlardan ders ve ibret alarak bütün varlığımızla ittihad-ı İslam için çaba sarf etmeliyiz. Müslümanlar kendi aralarındaki sorunları, kendi iç meseleleri olarak telakki etmeli, harici düşmanlara ve saldırılara karşı topyekûn cephe alarak hak ve adalet temelinde bir düzenin tesisi için güç ve imkânlarını birleştirmelidir. Bu hususta en büyük mesuliyet yine ulemaya düşmektedir." ifadelerini kullandı.
"Kudüs fatihi Selâhaddîn-i Eyyûbî'nin mücadele metodu bizler için numune-i imtisaldir"
"İki gün sonra, yani 2 Ekim günü Selahaddin'in Kudüs'ü fethinin yıldönümüdür. Fethetmek üzere Kudüs'ü hedefine koyduğu zaman İslam dünyasının siyasi hali ile ulemanın durumu günümüzdekinden çok da farklı değildi." diyen Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İslam âlemi parçalanmışlık ve ihtilaftan kan ağlıyordu. Kudüs fatihi Selâhaddîn-i Eyyûbî'nin mücadele metodu ve Mevlânâ Hâlîd-i Bağdâdî'nin irşad ve davet perspektifi bizler için numune-i imtisaldir. Bu iki örnek ümera ile ulamanın, ilim ehli ile halk kitlelerinin çok yönlü ve disiplinli bir çalışma sistemiyle hayırlı sonuçlar elde ettiğini göstermektedir. Yeni bir uyanış ve silkiniş de yine ulema ve ümeranın doğru istikamette birlikte hareket etmesiyle mümkündür. Ulemanın hikmet ve irfanla yoğrulmuş ilmi birikimi, ümeranın gücü ve kararlılığı ile birleştirildiğinde İslam ümmetini düştüğü yerden yeniden ayağa kaldıracaktır. İslam coğrafyasındaki siyasi istikrarsızlık, inanç, düşünce ve uygulamalardaki aşırılıklar Müslüman toplumları çok boyutlu bir yozlaşmanın derekesine düşürmüştür. Bu derin handikaptan çıkış ancak Kur'an ve sahih sünnetten beslenen sağlam bir akide; vasat bir düşünce, söylem ve eylemlerde tutarlılık ile mümkündür. Bununla birlikte Makasıd-ı Hamse yani; din, can, mal, akıl ve nesil emniyetinin sağlanması için kapsamlı bir çalışma pratiği oluşturulmalıdır. İslam'ın her döneme hitap edebilecek bir tutarlılığa sahip olduğu bütün yönleriyle ortaya konulmalı, ancak yorumların İslam'ın bizatihi kendisi olarak dayatılması gibi bir yanlışın menfi sonuçlar doğuracağı göz ardı edilmemelidir. Ulemanın bu husustaki tavır ve tutumu son derece önemlidir. Ulema sınıfı enerjisini sadece eğitim faaliyetlerine hasretmeden içtimai, iktisadi ve siyasi meselelere daha fazla yoğunlaşarak sosyal hayata daha güçlü bir şekilde tesir etmelidir. Ulema, Müslüman toplumların huzur ve refahı, maddi ve manevi açıdan kalkınması için idarecileri yönlendirme hususunda aktif bir rol üstlenmelidir."
"İslami uyanışa rehberlik edecek kadrolar dünü ve bugünü iyi okumalı"
"İslamî uyanışa rehberlik edecek kadroların, geleceği inşa etmesi için dünü ve bugünü iyi okuyarak mevcut şartlara ve ihtiyaçlara cevap verebilecek bir yetkinliğe sahip olması elzemdir." diyen Yapıcıoğlu "Müslüman halkların kurtuluşu ancak kendi asıllarına dönmeleri, medeniyetlerini ihya etmeleri ile mümkündür. Modernleşme adına benzemeye çalıştığımız Batı uygarlığının bize biçtiği gömlek bedenimize uymadı. Değdiği yerlerde yaralar açtı. İki yüz yıldır bu yara kanamaktadır. Şimdi önümüzde iki yol var. Ya küresel zilleti kabul edip şer güçlerin bize dayattığı rolü oynayacağız; maddi ve manevi dünyamıza çizilen sınırlara hapsolacağız. Birbirimizi sahip olduğumuz etnik ve mezhebi aidiyetler üzerinden kırmaya devam edeceğiz. Ya da sorunlarımızı emperyal güçlerin müdahalesine alan açmadan, adalet temelinde çözüp kardeşlik hukukunu cari kılacağız ve böylece birlik olup yeniden izzet bulacağız. Bunun için öncelikle zihinlerimize ve kalplerimize örülen kalın duvarları yıkmalı ve istikamete odaklanmalıyız." şeklinde konuştu.
"Adaleti yeniden tesis etmeyi siyasetimizin temel hedefi haline getirdik"
Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Aziz Müslümanlar! HÜDA PAR olarak insanı merkeze alan anlayışımızla her alanda adaleti yeniden tesis etmeyi siyasetimizin temel hedefi haline getirdik. Memleketimizin, İslam coğrafyasının ve insanlığın mustarip olduğu bütün meselelerde inisiyatif almaya, başta ulemanın yaptığı çalışmalar olmak üzere ümmetin hayrına ve maslahatına olan her faaliyete var gücümüzle destek vermeye gayret ediyoruz. Yüce Rabbimiz, yaptığımız ve yapacağımız bütün işleri rızasına uygun kılsın. Hayırlı çalışmalarımızda hepimizi muvaffak eylesin. Huzurlarınızdan ayrılırken bir kez daha bu toplantının hayırlara vesile olmasını temennisiyle emeği geçenleri, katılanları ve katkı verenleri tebrik ediyor hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Davamızın sonu alemlerin rabbi olan Allah'a hamdetmektir. Wesselamu aleyküm we rahmetullah…" (İLKHA)