KONYA - Dün Ankara`da 28 Şubat davasını duruşma salonunda takip eden Her Yerde Adalet Platformu (HYAP) Genel Başkanı Avukat Özkan Öztürk, İLKHA`ya yaptığı açıklamada, "Dün itibariyle bin yıl sürecek denilen 28 Şubat post modern darbesinin ilk duruşması Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Her yerde Adalet Platformu olarak bizde duruşma salonunda davayı takip ettik. İslam`a karşı yapılmış darbenin böylesine önemli davasına katılımın çok az olması bizi üzdü. 12 Eylül davasındaki kalabalık bu davada yoktu. Duruşma salonunda sanıkların çok rahat hareket etmeleri, birbirlerine el kol hareketleri yapmaları düşündürücü bir durumdu. Yargılama sırasında sanıkların Mahkeme Başkanının sorularına karşı ciddiyetsiz cevaplar vermesinin sorgulanması gerek." diye konuştu.
 
Avukat Özkan Öztürk konuşmasının devamında , "Bu döneme ait gazete manşetlerinde Hürriyet Gazetesinde `Ya Uy Ya Çekil`, Sabah Gazetesinin `Bu Ne Rezalet` yine Hürriyet`in 14 Ağustos 1996 tarihli `70 yıllık imajımız güme gidiyor`, Milliyet`in `Ordudan son uyarı` yine Hürriyet `Silah Gerekirse Silah Bile Kullanırız` manşeti atmış. Bu manşeti atan gazeteci ve buna izin veren medya patronlarının da yargıya hesap vermeleri gerektiğini düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
 
"Bu işin medya boyutunun yanı sıra birde yargı boyutunun olduğunun özellikle altını çizmek istiyorum." diyen Öztürk konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
"Uluslararası Mahkeme, Strasbourg Mahkemesi bile bu süreçten etkilenmiştir. Sadece Türkiye açısından değil, uluslararası mahkemeler Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerine kadar giden bir etkilenme süreci ile karşı karşıyayız. Bu noktadan bakacak olursak o dönem içerisinde on yıla yakın bir süre Türk yargıçlığını üstlenen ve şu anda anayasa komisyon üyesi olan Rıza Türmen`in de bu süreçte etkin bir misyon ve etkin bir rol üstlendiği, verilen AİHM`in vermiş olduğu kararlarda bellidir. Rıza Türmen`in Leyla Şahin davası açıklanmadan önce 12 Mart 2004 tarihli bir demeç var. Leyla Şahin davasını açıklamadan evvel Rıza Türmen`in bu davanın red edileceği hakkında demeci var. Yine Rıza Türmen`in 16 Şubat 2006 tarihinde Hürriyet gazetesine verdiği demeç, AİHM`e Türkiye`ce yapılan 100 davanında Leyla Şahin örnek gösterilerek red edileceği noktasında bir beyanı var. Bu beyanından yaklaşık olarak on iki yıl sonra 28 Şubat 2006 tarihinde toptancı bir anlayışla bu 100 başvurunun hepsi AİHM`in çalışma usul ve esaslarına aykırı bir şekilde red ediliyor. Dolayısıyla bu işin Strasbourg ayağına kadar uzanan bu vesayetçi anlayışın Strasbourg` u etkilemeye yönelik hareketlerini kim yaptıysa bunların da cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum."
 
Öztürk, "Dünkü duruşmada sanık sandalyesinde 103 sanıktan YÖK Başkanı Kemal Gürüz hariç hepsinin emekli paşalar olduğunu görüyorum. Oysa biliyoruz ki bu darbe sürecinde sadece askerler yoktu. İş dünyasının temsilcileri, medya patronları, 5`li Çete diye tabir edilen sendikalar vardı. Meydanlara dökülen üniversite rektörleri ve brifingler alan yüksek yargı mensupları vardı. Sadece Genelkurmay`ın 10 Mayıs 1993 tarihli brifinglerle yetinmeyen, `ikinci kez isteriz` diyerek ikinci brifinge talip olan yüksek yargı mensupları vardı. HYAP olarak diyoruz ki sadece askerler değil asker dışı oluşumlarında soruşturma sürecine dahil edilerek hepsinin yargı önünde hesaba çekilmesi gerektiğini ve adaletin bunu gerektirdiğini düşünüyorum. Sivas davasında 37 sanık hakkında idam cezası verildi. 2009 yılında terör suçlularının topluma kazandırılması amacıyla çıkarılan yasadan bunlarında yararlanması gerekirken aksine yararlandırılmamışlardır. Brifingli yargının vermiş olduğu olumsuz kararlardan Başbağlar sürgüne gönderilmişti. Dava Erzincan DGM, Erzurum, Diyarbakır varken mağdurların davayı takip etmelerini önlemek için dava İzmir`de görülmüştür.
 
Bizler demokrasi ve hukuk devleti diyoruz, Milli Güvenlik Kurulunun başında Başbakan olmasına rağmen 28 Şubat davasını yürüten Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulundan 28 Şubat bilgi ve belgelerini talep ediyor. Milli Güvenlik Kurulu bunların devlet sırrı olduğunu, mahkemeye vermeyeceğini beyan ediyor ve belgeleri göndermiyor. Yıl 2013 hala bir takım kurum ve kuruluşlar devlet sırrı zırhının altına girerek millet adına yargılama yapan mahkemelerden bilgi ve belgeleri saklamaktadır. Mahkeme yine bu bilgileri istedi. Bu bilgilerin verilmemesi halinde biz hukukçu olarak millet adına suç duyurusunda bulunacağız." şeklinde konuştu.
 
Avukat Özkan Öztürk konuşmasını şöyle bitirdi:
 
"Yabancı ülkeler darbecilerle nasıl hesaplaşıyor? Şili, Yunanistan, Arjantin darbecilerle nasıl hesaplaştı? Bunlar bizim için birer örnektir. Mahkeme Heyeti heyecana ve baskıya kapılmadan son derece rahat bir şekilde süreçte makamına, mevkisine ve statüsüne bakmadan yargılamalar yapmalı.
 
Müştekilerin avukatlarının bir kısmı Süleyman Demirel`in davada tanık olarak dinlenmesini istediler. Biz tanık olarak dinlenmesini yetersiz buluyoruz. O dönemin kuvvet komutanlarının işaret ettiği biri vardı. Süleyman Demirel`i işaret ediyorlardı. Darbe sürecine giden yolun siyasal noktada başarılı olmasını sağlayan Süleyman Demirel`dir. Darbeler bu millete, topluma vatana karşı yapılmış bir ihanettir. Dolayısıyla vatana ihanet noktasında Süleyman Demirel`in tanık olarak değil, sanık olarak hesap vermesini istiyoruz." (İlyas Yavuz - İLKHA)