İnsan doğumundan ölümüne, hayat süreci içerisinde hayır ve şer olarak birçok imtihanlarla karşı karşıya kalır.
Deprem, sel, yangın gibi doğal afetler, hastalık, salgın hastalık, trafik kazaları, beklenmedik ölümler gibi durumlar, hayatın gerçekleri arasındadır.
Karşılaşılan olaylarda Müslüman'ın sabır ve teslimiyetle Rabbine yönelmesi gerektiğini, bu teslimiyetin tedbire mani olmadığını ifade eden İlahiyatçı Ramazan Erdem, İLKHA muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Allah Tealâ'dan gelen imtihanların, bela ve musibetlerin hepsi Allah'a yaklaştırır"
İlahiyatçı Ramazan Erdem
İmtihanın iki boyutu olduğunu ifade eden Erdem, "Birinci boyutu musibet şeklindedir. Diğer bir boyutu ise imani olarak bunu ortaya çıkarmaktır çünkü Allahütealâ buyuruyor ki, 'İnsanlar iman ettik demeleriyle, imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannediyorlar? Bu işin imtihan boyutu dinimize göre kesindir. Aynı zamanda sebep sonuç ilişkisi içerisinde de muhakkak bunun sebebi vardır ama iki boyutu var dedik. Birinci boyutu iman ehli açısından boyutu dur ki, bunlar için Allahütealâ'dan gelen imtihanlar gelen bu bela ve musibetlerin hepsi Allah'a yaklaştırır. Neden? Çünkü sabreder, şükreder, Rabbine daha çok iltica eder. Normalde rabbine iman ettiği için rabbiyle beraber olması gereken müminler gaflette iken, Allah onları bazen böyle bela ve musibetlerle uyarır, kendine getirir, kendine yönlendirir. Bazen de cürüm işleyen toplulukları, bu cürümlerinden dolayı cezalandırmak şeklinde bunu yapar." diye konuştu.
"İmtihan herkese göre farklı muamele eder"
Günahların yaygınlaşmasının bela ve musibetlerin gelişinde etkisi olduğunu ve her bir Müslüman için ayrı bir anlam taşıdığını kaydeden Erdem, "Biz, Müslüman toplumuz. Müslüman toplum içerisinde bu cürümler yaygınlaştıkça, müminler buna devam ettikçe bela ve musibetler tabii ki bize gelir. Bu depremler, seller ama bu şu demek değildir: 'Allah illa ki cezalandır' değil. İmtihan herkese göre farklı muamele eder. Deprem gelir bir müminin imanını artırır. Onun için nedir bu? Gafletini uyandırmaktır. Bir mümin için imtihan sebebi olur. Bu da onun imanının ispatı olur. Müslüman olup günahkâr olan için ise bir ceza olur. Ortaya bir musibet gelmişse, Allah her birinde herkes için ayrı bir pay biçer. Musibetin herkese göre durumu değişir, kimine göre imtihandır kimine göre musibettir kimine göre cezadır kimine göre Allah’tan gafil olmasından dolayı, Allah’a dönmesi için Allahın bir rahmetedir." şeklinde konuştu.
"Sizi Allah'a yaklaştırıyorsa imtihandır, uzaklaştırıyorsa musibettir"
Hazreti Ali'ye (Radyallahu anh), 'Başımıza gelenin musibet mi yoksa imtihan mı olduğunu nasıl ayırt ederiz' diye sorulduğunda Hazreti Ali demiş ki: 'Sizi Allah'a yaklaştırıyorsa bu imtihandır, uzaklaştırıyorsa bu musibettir.' Önlemler alalım, gereken tedbirleri alalım. İslam zaten bunu emrediyor ama sadece bu tedbirler üzerinden kalkıp hâşâ sanki Allah'ı devre dışı bırakmak ya da dini devre dışı bırakmak gayretine giren insanlar var. Niye bunu yapıyor bu insanlar? Bunlar organize cürüm ehlidir. Bunu yapma sebepleri Allah’a yönelmek isteyen insanları, kendisine rahmet olacak belki de bu musibetler, olağanüstü depremler, seller, bunu yaparken aslında o adamın Allah'a yönelme ihtimalini kapatmaya çalışıyorlar. Oysaki biz bunu inkâr etmiyoruz. Tabi ki bunun bir sebebi vardır. Tedbir alınmalıdır ama biz mümin olarak biliyoruz ki âlemlerin Rabbi olan Allah bizi imtihan edecek. Biz bunu bir imtihan olarak kabul edip, Rabbimize yöneleceğiz. Topluma da diyeceğiz ki: 'Ey toplumumuz bakın, siz Allah'a yönelirseniz Allah sizin üzerinizden bu musibetleri kaldırır, size merhamet eder.' ifadelerinin Kur'an'da tavsiye edildiğini belirten Erdem sözlerine şöyle devam etti:
"Belki yarın bir gün Libya'yı vuran kasırga bize gelecek"
"Biz bunu kafamızdan mı söylüyoruz? Hayır. Hud Aleyhisselam geldiği toplumda ne dedi? Kavmine dedi ki, 'Eğer, siz Allah’a tevbe eder yönelirseniz, Allah size bol bol gökten de yağdırır, nimetlerini de açar.' Aynı şeyi Salih Aleyhisselam'da dedi. Ne dedi kavmine? 'Eğer, siz Allah'a yönelirseniz, Allah gücünüze güç katar.' Bu ne demek oluyor? Peygamberlerin bu sözleri kavimlerine söylemesi Kur'an'da anlatılıyor. Biz de dönüp toplumumuza bu peygamberlerin diliyle şöyle diyebiliriz: 'Ey Müslüman toplumumuz, başımıza bela ve musibetler, seller, depremler geliyor ve daha da neler geleceğini bilmiyoruz. Belki yarın bir gün Libya'yı vuran kasırga bize gelecek. Bunların hepsini birleştirdiğimiz zaman ortaya şöyle bir durum çıkıyor. O zaman, biz dönüp Müslüman toplum olarak diyeceğiz ki: 'Yarabbi biz ne yapalım? Kur'an'a bakacağız. Kur'an, bize Hud Aleyhisselam gibi Salih Aleyhisselam gibi peygamberlerin dilinden dedi ki, 'Eğer siz tövbe eder Allah’a yönelirseniz, Allah o zaman size bol bol nimetlerini açar gücünüze güç katar, sıkıntılarınızı giderir, kötülüklerinizi iyiliklere çevirir. Şu olağanüstü olaylardan gördüğünüz zararları hayra çevirir' diyebiliriz."
"Tedbirlerin içerisinde toplum olarak tövbe ihmal edilmemeli"
Musibetlerin inanç açısından değerlendirilmesinin tedbirsizlik olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayan Erdem, "Biz bunu derken tedbirleri bırakalım tedbirleri ihmal edelim demiyoruz. Tabi ki tedbirler en güçlü şekilde alınmalı ama bu tedbirlerin içerisinde toplum olarak tövbe ihmal edilmemeli. Depremi engelleyebiliyor muyuz? Hayır. Dünyada herhangi böyle bir teknoloji var mı? Selleri engelleyebiliyor muyuz? Japonya'dan daha iyi daha teknolojik ülke mi var? Tsunami darmadağın etmedi mi? Bizim alacağımız tedbirler eğer Allah bize gazap edecekse, musibet verecekse en büyük teknolojiye sahip olsak dahi boştur. En yakın zamanda Corona virüs dünyanın hepsini etkisi altına aldı. Herkes çaresiz bir şekilde teslim olmadı mı? Mikroskopla bile kaç kat büyüttüğümüz de göreceğimiz bir şeydir ki Allah onunla derbeder etti. 'Her şeyi de tedbir, tedbir. Bırakın ya bu tövbeyi, her şey tedbirdir her şey bilimsel, ilimseldir' deyip de toplumu yönlendirmeye çalışıp, bunlardan uzaklaştırmaya çalışan insanlar şunu iyi bilmelidirler: 'Siz her ne kadar isyanınıza devam edip, bu işi sadece dünyevi neden ve sonuçlara bağlasanız da Allah dilerse yine darmadağın eder ve hiçbir şey yapamazsınız. Ama tövbe ederseniz, en büyük yoksunluklarınıza en büyük eksikliklerinize, tedbirsizliklerinize rağmen belki de Allah sizi muhafaza eder, onların içerisinde nice hayırlar çıkarır." dedi.
"Müslüman topluluk önce kendine çekidüzen verip Rabbine yönelmelidir"
'Hayır, bildiğiniz şeyde şer olur, şer bildiğiniz şeyler hayır olur. Allah bilir, siz bilemezsiniz' ayetini aktaran Erdem, şunları kaydetti:
"Biz, burada bunu biliyorken diyoruz ki: 'Müslüman topluluk önce kendine çekidüzen verip, Rabbine yönelmelidir. Demelidir ki, 'Ey Rabbim, biz bugüne kadar büyük hatalar, cürümler işledik. Senden gafildik. Evet, sen bu bela ve musibetleri getirdin. Biz tövbe ediyoruz, İstiğfar ediyoruz, sana yöneliyoruz, Yarabbi bizi bağışla. Samimiyetle Allah'a yöneleceğiz, ondan sonra da peygamberlerin diliyle umacağız ki Rabbimiz üzerimizdeki bu musibetleri kaldıracak. Daha sonra bu halimizi sürdürmek üzere devam edip, tedbirlerimizi de almaya başlayacağız. Toplumun kendi durumunu değiştirmesi gerektiğine vurgu yapan Erdem, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Toplumumuzu ıslah etmesi için daha çok dua etmeliyiz"
"Bu olaylar toplumun tamamının ahlaki durumuyla alakalıdır. Bir topluluk kendi durumunda düzeltme meydana getirmedikçe, Allah o toplumun durumunu düzeltmez. Müslüman topluma diyoruz ki, 'Allah'a yönelirseniz, bu rahmet olur, yönelmeseniz gazap olur. Daha da yönelmeseniz büyük musibet olur. Müminler için, gayretkeş müminler için diyoruz ki, 'Bu bela ve musibetlere karşı Allah'a daha çok yönelmeli daha çok İstiğfar etmeli, toplumumuzu ıslah etmesi için daha çok dua etmeliyiz. Tedbirleri devam ettirmeye çalışarak bunu yapmalıyız. Rabbim bunların hepsinden bizleri muhafaza etsin. Var olan bela ve musibetleri de Müslüman toplumlar için hayra ve rahmete çevirsin. Bir ceza olarak bizleri cezalandırmasın."
"Öyle bir bela ve musibet gelir ki onları tek vurmaz, vallahi bizi de vurur"
'İçimizdeki bazı beyinsizlerin yüzünden, Rabbimiz bizi cezalandırma' demiş peygamber duasında ve Kur'an'ı Kerim'de' diyen Erdem sözlerini şöyle tamamladı:
"Biz de aynı şekilde diyoruz ki: 'Ey Rabbimiz, içimizdeki bazı beyinsizlerin yüzünden, toplum olarak bizi cezalandırma. Biz senin kullarınız biz sana yönelmişiz biz toplumun ıslahı için elimizden geleni yapıyoruz, sen bize yardımcı ol sen bizi Nuh Aleyhisselam'ın dediği gibi 'mağlup etme' yarabbi. Bizi galip et ki kullar olarak sana yönelelim. Sen bize merhamet kapılarınla, rahmetinle, nimetlerini aç' demeliyiz ve bu şekilde dualarımızla toplumu da ıslah etmek için çalışmalarımıza hız vermeliyiz. Allah ne diyor ayette? 'Öyle bir fitneden sakının ki içinizden sadece zalimleri vurmaz.' Kimi vurur? Hak ehli olan insanları da vurur. Şuurlu müminler olarak, müminler diyecek ki, bu bela ve musibet geldiyse eğer biz o zaman dönüp ne yapmalıyız? Kavmimizi uyarmalı, ıslahı için çalışmalı ve çabalamalıyız ki Allah bu bela ve musibetleri kaldırsın. Aksi takdirde öyle bir bela ve musibet gelir ki onları tek vurmaz, vallahi bizi de vurur. Bu nedenle bu bilinçle hareket edilmeli. Bu olayın müminlere bakan yönündeki mesajı da budur." (İLKHA)