İsveç ve Danimarka başta olmak üzere batılı ülkelerin İslam'a ve kutsallarına yönelik yaptığı saldırılar devam ediyor.
İslam'a ve kutsallarına karşı yapılan saldırılar hakkında konuşan Kılıçparlar, başta İslam ülkeleri olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının bu eylemlere karşı ciddi ve kararlı adımlar atmaları gerektiğini söyledi.
Kur'an yakma hadiselerinin bir paradigma soruna olduğunu söyleyen Anadolu Federasyonu Teşkilat Başkanı ve Ülfet Eğitim ve Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Gazi Kılıçparlar, İLKHA muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.
Kur'an'a hakaret veya Kur'an'ı yakma olaylarının Avrupa'da ortaya konmasının nedenselliğinin irdelenmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçparlar, "Kur'an yakma hadisesi ya da benzeri kutsallarla bir şekilde oynama organizasyonları niçin Asya, Afrika değil de daha çok Avrupa menşei oluyor, öncelikle buraya bakmak lazım. Avrupa dediğimiz bir üst akıl. Kur'an yakma hadisesi özellikle İskandinav ülkeler üzerinden geliştiriliyor. İspanya'da, İtalya'da bunu çok duymuyoruz daha çok Kuzey Avrupa dediğimiz kısımda bunu duyuyoruz. Anlıyoruz ki ekonomiyi, pazarı parselleyip ayarlayanlar sosyal anlamda da dünya siyaseti anlamında da bir yerlere misyonlandırıyorlar." dedi.
"Avrupa'nın paradigması bilinen tüm kutsalları bir şekilde değersiz kılmak"
Avrupa'nın birçok ülkesinde gerçekleştirilen Kur'an yakma hadiselerinin bir paradigma sorun olduğuna dikkat çeken Kılıçparlar, "İnsanların davranışlarının tamamının bir paradigmadan beslendiğini, bir paradigmaya yaslandığını ve oradan neşet ettiğini biliyoruz. Kur'an yakma gibi bir eylemin, bir kutsalla böylesine pervasız bir ilişki kurma tarzının nasıl bir paradigmadan neşet ettiğini, nasıl bir paradigmanın ürünü olduğunu konuşmak gerekecek. Avrupa'nın paradigması, maalesef bilinen tüm kutsalları bir şekilde yok etmek, değersiz kılmak ama kutsalsız olmuyor, yerine yeni kutsallar oluşturmaktır. Dolayısıyla özetle İslam dünyasının kutsallarıyla ilgili bu tür atraksiyonlar, sinir uçlarına dokunacak birtakım organizasyonlar sıklıkla rastlaştığımız bir şey, ileriki süreçlerde de rastlaşmaya devam edeceğiz." diye konuştu.
"Avrupa kendi içerisindeki azınlıklarla ilgili kendini koruma çeperi oluşturmaya çalışıyor"
Avrupa'nın yaptığı eylemlerin tüm dünyaya bir mesaj taşıdığını ifade eden Kılıçparlar, "Aslında Avrupa kendi içerisindeki azınlıklarla ilgili kendini koruma çeperi oluşturmaya çalışıyor. Hem kendisine gelecek olanlarla ilgili bir algıyı yönetmeye çalışıyor hem de İslam dünyası ile olan ilişkilerini ayarlarken kendine ait bir pazarlık zemini üzerinden buluşmaya çalışıyor. Yani bir şekilde bunu pazarlık konusu haline getirmeye çalışıyor. Peki, bu bir pazarlık konusu mudur? İşte burada ayrıldığımız şey yani paradigma dediğimiz şey tam da burası. Bir defa kutsallarla oynama meselesi, hangi dinden olursa olsun bir pazarlık konusuna getirilemeyecek kadar hassas bir alana tekabül ediyor. Avrupa'nın bunu anlaması lazım. Bunu anlamadığı, görmezden geldiği sürece diğer tarafla diğer dünya diğer insanlarla birlikte yaşama modelini ortaya koyması veya özgürlükler ülkesi, özgürlüklerin, fikirlerin en fazla savunulduğu yer olma iddiası ayakları yere basmayacaktır. Avrupa, özellikle Kur'an yakma olaylarıyla ilgili de İslam dünyasıyla ilişkilerini maalesef böyle bir şeye dönüştürüyor. Tabi burada yakın dönemdeki siyasi gelişmelerin de etkisi var. NATO'ya üyelikle ilgili başta İsveç olmak üzere, birtakım ülkelerin sıcak gündemleri var. Anlıyoruz ki kendi içlerinde de birtakım gruplar bunu istemiyorlar. Mesela ne için Türkiye'nin Elçiliği önünde yakılıyor Kur'an? Bu başka bir şey ya da niçin özellikle caminin önü seçiliyor? İslam literatüründe maslahat dediğimiz beş unsur var. Canın, malın, dinin, aklın ve neslin emniyet altında olması gerekmektedir. Anlıyoruz ki paradigma anlamında Avrupa emniyet altında olması gereken maslahatların tamamını bir tarafa atmış. Bunları kendince yeniden yapılandırmış ve çok dar bir ölçüye oturtmuş. İnsanların dini inanışlarının, dünya görüşlerinin korunması gereken bir değer olduğu konusunda bir algıyı maalesef içerisinde bulundurmuyor, böyle bir algıyı hesaba katmıyor. İslam dünyası ile Kur'an yakma üzerinden sürekli bir atraksiyonla oynamaya çalışıyor." ifadelerini kullandı.
" 'Oluşturduğunuz standartlarda, ülkelerdeki unsurlarda bizim de hakkımız var, almaya geliyoruz.' diyorlar "
Avrupa'nın kendi içerisindeki denklemlere de değinen Kılıçparlar, "Bu ülkelerin kendi içlerinde siyasi bir çekişme var ve bu çekişme de bir malzemeye bir argümana dönüşüyor. Bu alan özellikle İslam dünyasıyla olan ilişkilerle ilgili olarak, Avrupa bugün çok ciddi bir göç tufanının içerisinde. Yani yıllardır yapmış olduğu kolonyalizmin (sömügeciliğin) kaçınılmaz sonucu olarak birtakım coğrafyaların insanları 'Oluşturduğunuz standartlarda, ülkelerdeki unsurlarda bizim de hakkımız var, almaya geliyoruz.' diyorlar. Oralara göç ediyorlar, denizde boğulmak, itilme kakılma pahasına da olsa göç ediyorlar. Avrupa bir şekilde bu coğrafyalardan gelecek olan göçü kırmak için, kendisine böyle bir kimlik alanı inşa etmeye çalışıyor." sözlerini kaydetti.
"Yeni sömürge alanları oluşturabilmek için İslam dünyasıyla bu tür bir denemeler yapıyor"
Avrupa'nın Kur'an yakma eylemlerini uygulamak istedikleri planın bir parçası olarak okumak gerektiğini ifade eden Kılıçparlar, sözlerine şöyle devam etti:
"Bütün üzerinden bakıldığı zaman da Avrupa dediğimiz o üst akıl, bir şekilde dünyaya kendi konumunu kabullendirmek, dünyada daha rahat ileri hamleler üretmek daha rahat yeni kolonyalizm tipleri üretebilmek, yeni sömürge alanları oluşturabilmek ve ülkelerle olan siyasi ilişkilerinde elinin daha kuvvetli olmasını istediği için muhatap olduğu ülkelerle, tırnak içerisinde İslam ülkeleri ve İslam dünyasıyla bu tür bir denemeler yapıyor. Kendince bir kutsal üzerinden bir deneme oyunu bir laboratuvar oyunu ortaya koyuyor. Bu oyunla birlikte 'Tamam ben bunu yasal olarak çıkaracağım, kutsalına böyle bir şey yapmayacaklar.' diyor. Bakın bir şey yapmış gibi oluyor, aslında bir şey yapmıyor. Zaten olmaması gereken bir durum söz konusu ve arızi bir durumla karşı karşıyayız. Bu arızi durumu önce kabullendiriyor sonra bunun üzerinden pazarlık yaptırarak siyasi olarak bir konuşma zemini oluşturuyor. 'Tamam, bunu kabul ediyorum.' diyor. Bunu kabul ettim dediği yerde de sizden başka bir şey talep etmeye başlıyor. Dolayısıyla aslında İslam dünyasının kutsallarıyla oynama işi Avrupa'nın siyasetinde, dış siyasetinde bir argüman olarak duruyor ve bunu böyle değerlendiriyor."
"Avrupa ifade özgürlüğü altına sığınarak bunları yapmaya çalışıyor"
Anadolu Federasyonu Teşkilat Başkanı ve Ülfet Eğitim ve Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Gazi Kılıçparlar
Peki, bu konuda Avrupa çok mu haklı yani hakikaten fikir hürriyetine, tırnak içerisinde ifade özgürlüğüne bu kadar açık bir yer mi?" diye soran Kılıçparlar, "Aslında hiç de öyle olmadığını biliyoruz. Şu an 'Nazi' ile ilgili, Nazilerin yapmış olduğu eylemlerle ilgili Avrupa'nın yaklaşık 20'ye yakın ülkesinde yasak vardır. Hiç kimse Naziliği övemez, yasaktır. İfade özgürlüğüydü, niye yasak? Ya da maalesef günümüzde çok daha belirgin hale gelen LGBT ile ilgili, acaba bu eylemlerde Kur'an-ı Kerim değil de LGBT bayrağını yaksalardı, LGBT'nin kutsalını yaksalardı Avrupa Birliği buna müsait mi? Avrupa buna uygun mu? Uygun bir zemin mi? Kesinlikle değil. Buna en üst düzeyden sert yanıt verirlerdi. Avrupa ifade özgürlüğü altına sığınarak bunları yapmaya çalışıyor. Ama Avrupa'nın bu konudaki aktüeline baktığınızda çok da böyle bir ifade özgürlüğüne sahip olmadıklarını, istedikleri zaman ciddi yasaklar ortaya koyduklarını görebiliyoruz. Kur'an yakma eylemlerinin bir tanesinde bir bayan itiraz etti. Hatta yakılmaya çalışılan Kur'an'ı elinden aldı, kaçtı. Sonra polis bayanı bir şekilde darb ederek engelleyerek Kur'an'ı elinden aldı ve bayan karakola ifade verilmeye götürüldü. İfade! Neyin ifadesi alındı? Size ait olmayan bir nesneyi çaldınız, gasp diye ifade aldılar. Kutsala ait değerlerin gaspını nasıl konuşacağız? Buranın yıpranmasını nasıl konuşacağız? Avrupa kutsallar ile ilgili olan bu problemini halletmediği, olması gereken zemine yerleştirmediği müddetçe İslam dünyası ile sağlıklı bir ilişki kurması mümkün değildir."
"Emin olunuz ki bu konuda 48 saat bir direnç gösterilse ciddi anlamda bir fren yaptıracaktır"
Kur'an yakma eylemlerine ülke bazlı ciddi tepkiler ortaya konması gerektiğini kaydeden Kılıçparlar, şunları kaydetti:
"İslam ülkelerinin tamamı en üst düzeyden bu olayı tel'in etmeli bu olayı kınamalı. Bu meseleyle ilgili siyasi olarak, diplomatik olarak atılması gereken tüm adımlar atılmalı. Dış ülke temsilciliklerini ülkelerine gönderebilmeli, ilişkilerini belirsiz bir süreye kadar iptal edebilmeli. Varsa aralarında birtakım anlaşmalar, bunları belli bir süreliğine rafa kaldırabilmeli. Hele hele de günümüzde en kıymetli unsurlardan bir tanesi enerji, enerjinin nakli, bugün Rusya gazının dahi Avrupa'ya gidişinin Türkiye üzerinden gerçekleştiği vakasından baktığımızda, çok net bir şekilde İslam ülkeleri bu tür meselelerde adım atıp, bu konuda dirençli durabilirler. Emin olunuz ki 48 saat bu konuda bir direnç gösterilse ki Avrupa'daki birçok yerde kış geldiğinde bir gazın gitmesi dahi çok ciddi anlamda bir fren yaptıracaktır. Şu an eğer Hollanda, Danimarka gibi ülkelerde Kur'an başta olmak üzere, herhangi bir dini inancın kutsalına, değerine karşı yapılacak bu tür meselelerin bir daha müsamaha ile karşılanamayacağını, bununla ilgili gerekli tedbirlerin alınması konusunda bir zemin oluşmuşsa, konuşuluyorsa bunun sonucudur."
"Bu meselenin pazarlık meselesi yapılmayacak kadar değerli olduğunu ortaya koymalıyız"
Sivil toplum kuruluşlarının bu konularda daha özgürlükçü daha geniş yelpazeden bakabilen, çok fazla kendini engelleyen bariyerlerin olmadığı bir yerde durduğunu ve bu hadiselere karşı daha ciddi itirazlar ortaya koyması gerektiğini belirten Kılıçparlar, "Sivil Toplum Kuruluşları olarak bizler başta çalışma yaptığımız alanların her bir yerinde, bulunduğumuz coğrafyanın kendi içerisinde gönüllülerimizle birlikte, bu konularla ilgili itirazlarımızı çok ciddi bir şekilde ortaya koyabilmeliyiz. Bu meselenin bir pazarlık meselesi yapılmayacak kadar değerli olduğunu, kutsallarla hiç kimsenin pervasızca, bu şekilde bu yöntemle bir şey geliştiremeyeceğini, bunun doğru olmadığını ortaya koymalıyız. Belki en başında da Avrupa'nın paradigmasının ya da seküler model hayatın paradigmasının yani kutsalların tamamını sıfırlayıp yeni kutsallar oluşturma çalışması içerisinde olduğunun gerçekliğini ortaya koymaları gerekir. Daha bilinçli bir toplum olarak da bu tür eylemi yapılan yerlerle ilgili her platformda, akademik düzeyde, medya basın düzeyinde, her alanda bu konunun kabul edilemeyeceği, inançlarda beş maslahattan biri olan değerle ilgili oynamanın insan canıyla oynamak kadar eş değer olduğunu ortaya koymalı ve itirazını dile getirmeliler." şeklinde ifadeler kullandı.
"Gençlerin bu olaylar üzerinden kutsalla ilişkisini yeniden ayarlamalı"
Anadolu Federasyonu Teşkilat Başkanı ve Ülfet Eğitim ve Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Gazi Kılıçparlar, bu konuda daha fazla bilinç inşa etme çalışması içerisinde olunması gerektiğini söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı:
"Bugün yeni yetişen neslin, gençlerin bu olaylar üzerinden kutsalla ilişkisini yeniden ayarlamalı yeniden konuşabilmeli ve kutsalın böylesine bir aktüel konusu olarak düşürülemeyeceğini, siyasi atraksiyonun bir zemini haline getirilemeyeceğini, bunun daha değerli bir şey olduğunu, bir eğitim bir bilinç bir bilgi serencamı içerisinde vermemiz gerektiğini düşünüyorum." (İLKHA)