Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nde değişiklik yapılmasına ilişkin karar, Resmi Gazete'de dün yayımlandı. Buna göre; ders yılı sonunda her bir dersten 2 dönem puanı bulunmak kaydıyla doğrudan sınıfını geçemeyen öğrencilerden; yılsonu başarı puanı en az 50 olanlar, başarısız oldukları en fazla 3 dersten sorumlu olarak sınıflarını geçecek. Ancak alt sınıflar dahil toplamda 6 dersten fazla başarısız dersi bulunanlar, sınıf tekrarı yapacak. Nakil veya geçişler sebebiyle ortaya çıkan sorumlu dersler, bu sayıya dahil edilmeyecek.

Öğrencilerin, eğitim ortamlarında cep telefonlarını ve diğer bilişim araçlarını, yönetmelikte yer alan hükümler doğrultusunda kullanmalarına yönelik tedbirler alınacak.

Açık liseye geçişlere de kısıtlama getirildi. Bundan böyle yönetmelik kapsamında, istisnai durumlar hariç açık liseye geçilemeyecek.

Diğer yandan yönetmelikte, liselerde bir dersin bir sınavının test usulü ile yapılabilmesi uygulamasına son verildi. Sınavlar, cevaplarını öğrencinin oluşturduğu ve farklı kazanımları ölçen yazılı yoklama şeklinde yapılacak. Artık liselerde tüm kademelerde sınavlar, klasik ölçme yöntemleri ile yapılacak.

Eğitim Bir-Sen İstanbul 4 No'lu Şube Başkanı Bilal Duran, konuyla ilgili İLKHA muhabirine konuştu.

Geçtiğimiz 4 Eylül günü başlayan okula uyum haftası ve öğretmenlerin seminer haftası sürecinin tüm eğitim camiasına hayırlı olmasını temenni eden Duran, "Bilindiği gibi 4 Eylül Pazartesi günü anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise 1'inci sınıf öğrencilerimiz kısa süreli olarak eğitim öğretim sürecine uyum sürecine başladılar. Bu hafta tamamıyla uyum haftasıda bitti, geri kalan öğretmen arkadaşlarımız da seminer dediğimiz etkinlik çalışmalarıyla bu haftayı tamamladılar. Başlangıcı güzel oldu, inşallah sürecin bundan sonraki serencamıda güzel olur." dedi.

"Sınıfta kalmanın tekrar geri gelmiş olması eğitim değeri açısından önemlidir"

Ortaokul sürecinin öğrencilerin en fazla yıprandığı süreç olduğunu vurgulayan Duran, "Bir çocuğun ortaokulu bitirerek liseye başladığı dönemde hangi okula gideceği, hangi okula giderse daha faydalı olur diyerek çok fazla kafa karıştıran bir süreçle karşı karşıya kalıyoruz. Çocuklarımızın ortaöğretimde okuduğu okullar ondaki sonraki hayatlarını şekillendiren yerlerdir. Son yıllarda ortaöğretimle alakalı hep değişiklikler yapıldı bir sonuç alınamadı, yeni bir değişiklik yapıldı. Son yapılan ortaöğretim değişikliği ile birlikte öğrencilerimizden aslında sınıfta kalma teorikte olsada pratikte yok gibi bir durumdu. Artık pratikte de sınıfta kalmanın tekrar geri gelmiş olması eğitim değeri açısından önemlidir. Hem velilerimiz tarafından hemde öğretmenlerimiz tarafından beklenen bir gelişmeydi. Bununla birlikte devamsızlık süresinin belirli bir kota ile sınırlandırılmasıda kıymetlidir çünkü eğitimin, akademinin, akademik camianın eğitim sürecinin kalitesinin arttırılması ile alakalı iyi bir sürece doğru gideceğini düşünüyorum. Yeni yapılan yönetmelikte yapılan yönergeler, aslında genel anlamda bunlardır." diye konuştu.

"Lise çağındaki çocuklarımızın cep telefonlarıyla okul döneminde biraz ayrık kalmaları iyi olacaktır"

Okullarda cep telefonu kullanımı ile ilgili konuşan Duran, "çocuklarımızı malesef bu dönemde ekranla çok karşı karşıya bıraktığımız için lise çağındaki çocuklarımızın cep telefonlarıyla karşı karşıya bıraktığımız için lise çağındaki çocuklarımızın cep telefonlarıyla okul döneminde biraz ayrık kalmaları iyi olacaktır diye düşünüyorum. Bakanımızın böyle bir açıklaması oldu; okula girerken cep telefonlarını bir kenara bırakarak çocukların haşır neşir olmadıkları hatta öğretmen arkadaşlarımıza da Milli Eğitim Bakanımız bir telkinde bulundu cep telefonuyla ilgili. Bizim öğretmen arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu ders esnasında ders esnasında sadece dersleriyle ilgilenir. Mutlaka her kurumda olduğu gibi buna benzer olumsuz örneklerde yaşanmış olması süreçle alakalı belki Bakan Bey'in böyle bir cümle kurmasına sebep olmuş olabilir. Öğretmen arkadaşlarımız eğitim kalitesini ellerinden geldiği en iyi şekilde süreç içerisinde yaptıkları düşünüyoruz. Onlarda cep telefonu ile alakalı kendi gündemlerine alacaktır." cümlelerini kullandı.  

"Milli Eğitim Bakanlığı'nın önlüğü teşvik etmesi kıymetli ama yarın zorunlu bir süreçmiş gibi döneme girilirse kaygı verici olur"

Öğretmenlerin derse önlük giyerek konuşması hakkında konuşan Duran, "Bizim ilk günden eğitimde kılık-kıyafetle alakalı söylediğimiz söz şuydu; bir öğretemenimiz kendi giyeceği kıyafeti kendi belirleyecek özgürlükte olmalıdır. Çünkü topluma örnek olan bir mesleği yapıyor bu arkadaşlarımız. Bu anlamda Milli Eğitim Bakanlığı'nın önlüğü teşvik etmesi kıymetli ama bunu yarın birgün zorunlu bir süreçmiş gibi sosyal medyada okuduğumuz süreçler gibi bir döneme girilirse eğer kaygı verici bir duruma düşmüş olur." şeklinde konuştu.

"Yeni dönemde testin yerine klasik usulün gelmesi ileriye umut verici bir gelişmedir"

Liselerde sınavların klasik usülde yapılması hakkındaki düşüncelerini dile getiren Duran, "İlkokul 2'nci sınıftan bu yana bütün çocuklarımıza alışılagelmiş bir test usulümüz oluştu. Bu durum aslında baktığımızda normal dışarıdaki pratik hayatla çok ilişkilendiremediğimiz bir durumdur. Dışarda yaşamında öğrencimiz testle hiçbir alanda karşılaşmıyor. Yıllarca alıştığı test usulünü normal hayata geldiği zaman pratikte kendisine faydası olmayan bir süreç olduğu için yeni dönemde testin yerine kalsik usulün gelmesi aslında ileriye umut verici bir gelişmedir, olumlu bir süreçle de karşı karşıya olacağımızı düşünüyorum. Öğrencilerimizin yorumlamalarını zenginleştirmeleri açısından çocuklara sorulan klasik sorulara klasik şekilde cevap vermek istemeleri öyle bir beklenti haline girilmesi iyi bir gelişmedir. Test yerine klasik sınav yapılabilmesi inşallah önümüzdeki süreçte üniversite sınavı gibi, LGS, KPPS gibi sınavlarda da bu duruma benzer klasik sınav dediğimiz sistemin önü açılır. Bu tarz sınavlarla seçici olmak daha iyi olur." ifadelerini kullandı. (İLKHA)