Annesiz bir hayata hazırlanan zindan erinin, bende oluşan inleyişleri!
 
“Gittin! Allah teslim aldı emanetini! Bittim! Allah hüzün merhametine boğdu bu bedenimi! Sabır, ağlayış ve haykırış… Hepsi bir anda kalbime sürüklendi. Kaldıramadım! Kalbimin kusmasıyla dışarı atmak istedim ama yapamadım!
 
Zindanlara mahkum ettiler beni, ağlayışlarıma senli gözyaşları ilave ettiler! Sırf senin davana, yani aslında cenneti ayaklarının altına seren Allah`a âşık olduğum için. Hastalığının ağırlaştığı bir zamanda o güzel yüzünü görmeyi benden mahrum ettiler, anne sevgisinden yoksun kimsesiz zalimler!
 
Seninle yaşadığım geçmiş zamanların hayalleriyle avuttum kendimi! Hasretinle kucaklaşıp öpmek istedim elinden! Anne! Yok oldum ben artık sevginde! Çektiğim acı geçmiyor, unutulmuyor, yok olmuyor! Sen yoksun ya artık; bende yokum! Çünkü yüreğimi seninle yolladım, şimdi ise geriye sadece intikam kaldı bende!
 
Yokluğuna alışma denemeleri sergileniyor her saniye tüm hücrelerimde! Ama hücrelerimden gelen cevap hep ‘sen` diyor. Yalvarırım anne! Sendeki beni ahirette de kaybetme! Rabbime sun içindeki evlat sevgisini. Bil ki; alemi kapsar rahmeti!
 
Annem! Ağlıyorum olmayışına! Ama ağladıkça bu zindan sanki üzerime yıkılmakta! Bende ölüyorum, bakma nefes aldığıma! Yaşamın içinde yaşamayı göremeden, ölümün içinde ölmeyi gördüm, öğrendim!
 
Beni yalnızlığa terk etme can annem! Rüyâlarıma gel, cennet vadilerinden! Gel de öpeyim o nurlu ellerinden! Sensizlik duygusunu yaşatma bana lütfen! Hatta gerekirse yeniden doğur beni! Yeter ki unutma bendeki seni!”
 
Kabul edenlerin az olmasına rağmen bu bir gerçek: Mustazafların bedenlerini her gün acıyla öldürürler. Rana ve Şerife anneleri, Rümeysa bacıları, Güro ve İhsan ağabeyleri… Ama bilmezler ki bedenlerinin ölmesiyle kalplerinin dirildiğini!..
Tarih: 27 Aralık 2012

 
Abdullah Mesud Efgan / Diyarbakır (Ergani) - Yaş:18