Silvan’da meydana gelen çatışmaya bakalım. Yirmiye yakın can, bize dayatılan “İzm”lerin yaşaması uğruna,  şüpheli bir şekilde, can verip hayata elveda diyor. Her iki taraf kendi yandaşlarını şehid ilan ediyor. “İzm”lerin kurbanları İslami olan bir kavramla sıfatlandırılıyor.

Bir “İzm”in yanlışlarının bedelini halkın evlatları, vatan borcu kandırmacası adı altında, canları ile ödüyor. Kimin vatanını kime karşı koruyorsun diye sormak kimsenin aklına da gelmiyor. Halkın çocukları gencecik yaşlarında toprağa düşüyor.

Diğer yönden bir halkın değerlerine savaş açmış kendini beğenmiş biri,  bir halkın kurtuluşunu o halktan daha çok insanın öldürülmesine bağlıyor, her gün öldürülenler yetmiyormuş gibi bir de kendini yakan bé akıllar ortaya çıkıyor.

Geçmişte, ilahlara insanların kurban edildiğini duyup okuduğumuzda buna şaşıp kalıyor, böyle bir caniliğin nasıl yapılabildiğini anlayamıyorduk. Bu gün gözlerimizle buna şahid oluyoruz. “İzm”lere ve onların ilahlaştırılan sahiplerine, ne yazık ki -alalanmış kelimeler- ile her gün kurbanlar sunuluyor.

Silvan’da yaşanan olay bence bir “İzm”ler ve kurbanlar olayıdır. Kulağa hoş gelecek kelimeler ile alalanmış olsa da bu böyledir.

Silvan olayı üzerine Başbakan “Ve terör örgütü PKK ne kadar samimiyetsiz olduğunu, ne kadar kötü niyetlerle donanımlı olduğunu hep bildiğimiz bir örgüttü. Yine böyle bir uygulamasını ortaya koymak suretiyle siyasi uzantılarıyla da ne kadar farklı bir süreci işlettiklerini de ortaya koydular``diyor.

PKK samimiyetsiz bir örgüt. Bunu biz biliyoruz ancak bana samimiyetsiz gelen başkaları da var ki; onların samimiyetsizliği bizlere, halkımıza ve sevdiklerimize zarar veriyor.

Çözüm arıyoruz diyen, dokuz yıldır iktidarda olanların samimiyetsizliği. Bölge liderliği gibi büyük meşguliyetler arasında Hizbullah mahkûmlarının Karadeniz kıyılarına sevki Başbakan ve kabinesi için önemsiz bir ayrıntı olabilir ama bizim için onların gerçek yüzünü ortaya çıkaran vakıalardır.

Gönlümüz yapılacak sevklerin gündemin gürültüsü içinde bir ayrıntı olarak kalmasına kesinlikle razı olmayacaktır. Yapılacak olan sevkler kesinlikle Sayın Abdulgani Orhan’ın dediği gibi; art niyetli olup ailelerini perişan etmeye yönelik (bana göre adi) bir operasyondan başka bir şey değildir.

Daha önce de böyle adi bir operasyon yapılmış ve Hizbullah hükümlüleri Karadeniz taraflarına sevk edilmiş, hem kendileri hem de aileleri mağdur olmuştu. Daha önce yapılanlar yetersiz görülmüş ki bu zulümlere yenileri eklenmek isteniyor.

Bu kötü niyetli, elbise giydirilmiş kütüklere diyeceğimiz odur ki; daha önce sevk zulmüne maruz kalmış tüm mahkûmların, ailelerinin, sevenlerinin bedduasını, ahını aldığınız gibi şimdi sevk edilecek olanların da ailelerinin ve sevenlerinin de bedduasını alacak ve biiznillah kötü olan niyet ve planınız akim kalacaktır.

Şunu da belirtelim ki; bir beldenin ıslah ve imar olması orda Müslümanların söz sahibi olması ile mümkündür. Müslümanlar olmadan bir yerde huzur ve sükûnetin sağlanması mümkün değildir. TC kuruluşundan beri yaptığı tüm zulümlere rağmen korkulu rüya görmekten kurtulmamış ve bu günlerde el uzatarak uzlaşmak istediği malum zihniyet de ifsattan başka bir işe yaramamıştır.

Yani Müslümanları susturma ya da görmezden gelme politikaları huzur ve sükûnetin sağlanmasına yardımcı olmayacaktır. Kaldı ki Müslüman Kürd halkı da hiç bir zaman pes etmeyecek ve daima kötü hesap peşinde olan ifsat guruplarının hesaplarını alt üst edecektir. Zülüm ile abad olanların bölge liderliği rüyaları berbad olacak.

Kemal Kaplan/ Hürseda Haber