ANKARA - Bakan Çelik, haftanın açılışını Filistinli mevkidaşı Dr. Anwar Abuaishah ile gerçekleştirdi.
Açılış konuşmasına "Filistin halkı Türk halkı için bir kardeş, Filistin'in başkenti Kudüs ise hoşgörü, barış ve kardeşlik şehridir." diyerek başlayan Bakan Çelik, Filistin-Türkiye ilişkileri ve Türkiye'nin Ortadoğu coğrafyasındaki etkin rolüne ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
Kudüs'ün binlerce yıllık tarihini gözardı eden yaklaşımlar sergilenmekte
"Biz yüzyıllarca olduğu gibi hâlâ çocuklarımızı Kubbetü's-Sahre'nin, yahut Muallak Kaya'nın efsanevi hikayeleriyle büyütür, Mi'rac gecesinde ellerimizi göğe ve gözlerimizi Mescid-i Aksa'ya çeviririz.
Filistin deyince biz, Hz. Musa'yı hatırlarız.
Filistin deyince biz Hz. İsa'yı ve Hz. Meryem'i hatırlarız. Çocuklarımıza verdiğimiz isimdir onlar bizim, kendi evimizin iffeti, kendi evimizin delikanlısı gibi.
Filistin deyince biz, Zeytindağı'nı hatırlarız, Falih Rıfkı'nın hüzün dolu satırlarında kaybolur, Cemal Paşa'nın maiyetinde can veren Mehmetçiğin ruhuyla bütünleşiriz.
Bugün Yafa Kapısı olarak bilinen, Sultan Süleyman Han döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nun inşa ettirdiği Halil-ül Rahman (İbrahim) Sur Kapısının girizgâh kitabesi bize bu bağları hatırlatmaktadır.
Söz konusu kapıdan şehre girenlerin bugün de okuyabileceği kitabeye, Kelime-i Tevhidin yanı sıra, adet olduğu üzere "Muhammed Resulullah" değil de, hoşgörüsünün bir göstergesi olarak şehrin üç semavi din için de taşıdığı öneme de binaen, "İbrahim Halilullah" ifadesi kazınmıştır.
Bu bakış açısı bugün de aynen geçerliliğini korumaktadır.
Kudüs'ün tüm semavi din ve kültürleri bir arada tutma potansiyeli taşıyan hoşgörüsü kutsal mekânların birbirlerinden net bölgeler halinde ayrılmasına izin vermemiştir.
Tüm semavi dinler için de kutsal olan Kudüs'ün paylaşılamamasının nedeni de budur.
Bugün maalesef, Kudüs'ün binlerce yıllık tarihini göz ardı eden yaklaşımlar sergilenmekte, yürütülen kazılar kutsal mekânları tehdit etmektedir.
Uluslararası toplumda Filistin'in kültürel-sanatsal zenginliğiyle tanınması için de gayret gösteriyoruz
Türkiye bir yandan bu yanlış politikalara karşı çıkmakta, diğer yandan ise Filistin'in tarihi geçmişinin derinlemesine araştırılması için çaba göstermektedir. Bu çabalarımızın bir sonucu olarak haklarını aramalarında daha fazla yardımcı olabilmek amacıyla Osmanlı arşivlerimizi Filistinli kardeşlerimize açtık.
Filistin'de düzenlenmesi öngörülen Türk Kültür Haftası'nın da yeni bir işbirliği kulvarı teşkil edeceğini düşünüyorum.
Kültürel alandaki işbirliğimizin ve ilişkilerimizin Filistin'i ilgilendiren boyutunda geçmişte bazı önemli adımlar atılmış, bazı projeler yürütülmüştür.
Örneğin, İsrail'in Mescid-i Aksa'nın dış duvarında yürüttüğü kazı çalışmalarını yerinde incelemek üzere 2007 yılında bölgeye teknik bir ekip gönderen Türkiye, tespitlerini ilgili taraflar ve uluslararası kuruluşlarla paylaşmıştır.
Ayrıca, ülkemiz uzmanları, Harem-i Şerif kompleksindeki tarihi Türk çinilerinin restorasyonunu yürütmüştür. Diğer yandan, Kubbet-ül Sahra'nın kubbesinde yer alan altın yaldızlı âlemin yenilenmesine katkı vermiştir. Peygamber Efendimizin sahabelerinin bir bölümünün ebedi istirahatgahıYusufiye Mezarlığı'nın çevre düzenlemesine destek olunmuştur.
Uluslararası toplumda Filistin'in kültürel ve sanatsal zenginliğiyle tanınması için de gayret gösteriyoruz.
Başkenti doğu Kudüs olan Filistin devletinin yalnız olmadığı tüm dünyaya gösterildi
Ortadoğu'daki sorunların merkezinde Arap-İsrail ihtilafının yattığı bir sır değildir. Filistin ve İsrail arasındaki sorunların diyalog yoluyla ve karşılıklı anlayış çerçevesinde ele alınması ve çözülmesi temel ihtiyaçtır.
Bunun bir gereği olarak tarafların uluslararası hukuka ve birbirlerinin haklarına saygı göstermesi, endişelerini anlaması ve ortak soruna ortak çözüm geliştirmesi büyük önem taşımaktadır. Türkiye bu ihtilaf konusunda her zaman omuzlarında tarihi bir sorumluluk hissetmiştir. Bu doğrultuda ülkemiz, Filistin'in barışa ve Filistin halklarının huzura kavuşabilmesine yönelik çabalarını aralıksız sürdürmüştür.
Filistin halkına yönelik desteğimiz ve başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tüm kurumlarıyla hayata geçirilmesinde yalnız olmadıkları tüm dünyaya gösterilmiştir.
İktidarımız döneminde, geleneksel diplomasimiz kültürel diplomasimizle ve insani diplomasimizle tahkim edilmiştir.
Bugün iki ülke sınırlarla birbirinden ayrılmış olabilir, ama Türkiye ile Filistin arasındaki kültür bağı Yakup ile Yusuf'un hasreti kadar derindir ve yıllar geçse de asla kaybolmayacak, ağlamaktan kara sular inen gözler bir gün yeniden birbirini görüp kucaklaşacaktır.
Bu bağlamda 5. Filistin Kültür Haftası bir bakıma Yusuf ile öz kardeşi Bünyamin'in veya Yakub ile Yusuf'un buluşması gibidir. Yusuf'u kuyuya düşürmek isteyenlerin yahut Bünyamin'i Yusuf'tan ayırmak isteyenlerin çoğaldığı şu günlerde böyle bir hafta ve o haftada gerçekleştirilecek etkinlikler bir kez daha önemlidir."
Konuşmaların ardından iki bakana günün anısına seramik tabak hediye edildi. Bakan Çelik daha sonra Filistin Kültür ve Turizm Bakanı Dr. Anwar Abuaishahile birlikte Filistin el sanatları ürünlerinin yer aldığı serginin açılışını gerçekleştirdi ve iki bakan sergiyi gezdi. Bakanlar, cam eşyalar yapan Filistinli zanaatkârı ilgiyle izlediler.
Çelik ve Abuaishah daha sonra bir süre, baş başa basına kapalı bir görüşme yaptı. Başkentin yanı sıra İzmir, Manisa ve İstanbul'da da Filistin rüzgarları estirecek hafta 9 Eylül'de sona erecek. (İLKHA)