Başıboş sokak köpekleri hakkında İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Yaşanabilir Şehir Platformu Sözcüsü Sayımlar, bu sorunun çözümü konusunda tedbirlerde, haklarda ve önerilerde dengeli bir şekilde hareket edilmesi gerektiği konusunda uyarılarda bulundu.
Başıboş köpeklerin hem bedensel hem ruhsal hem de maddi hasarlara neden olduğunu altını çizen Sayımlar, 5199 sayılı kanunu 6’ncı maddesinde yer alan, köpeklerin bakım sonrası alındıkları yere bırakılması hükmünün, bu sorunun ana kaynağı olduğunu belirtti.
Başıboş sokak köpek sorununun zannedilenden çok daha büyük ve tehlikeli boyutlara ulaşmış durumda olduğunu belirten Sayımlar, "Resmi ve gayri resmî açıklamalara göre başıboş köpekler on milyonun üzerinde bir sayıya ulaşmıştı. 2022 yılındaki öğrendiğimiz rakamları söylüyorum. Bu sene 2023 yılında çok daha artmış vaziyette olduğunu tahmin ediyoruz. Bu hayvanların başıboş, sokaklarda yaşamasının birçok iç içe girmiş sorunlara sebep olduğunu gördük. Başta hayvanlar çok perişan durumdalar. Yani onlar da sokakta başıboş yaşamaktan çok da faydalanıyor değiller. Birçoğu yarı aç, yarı tok yaşıyor. Yaralanmış vaziyetteyken, tedavi edilmeden telef olup gidiyorlar. Ve insanların önünde ciddi hastalık ve yaralanmalarla yaşıyorlar. Bu onlara daha çok saldırgan ve tehlikeli hale getiriyor. Ve kontrolsüz bir şekilde ürüyorlar. Sahipleri yok. Sorunlarını çözen kimse yok. Belediyeler yetersiz. Ciddi çevre kirliliğine sebep olduklarını gördük. Hem dışkılarıyla hem de düzensiz gelişigüzel halkın beslemesiyle çevre kirlenmekte. Hayvanların dışkılarının çevreye bulaşmasıyla, havaya savrulmasıyla ciddi mikrobikstatik hastalıklara sebep olduklarını tespit ettik. Bu neredeyse nesilden nesile geçebilecek rahatsızlığa sebep olabilmekte hastalıklar kuduza ve kısırlığa sebep olabilmekte. En büyük şey sorun da tabi kuduz riski Hayvanlar arasında çok hızlı bir şekilde kuduz yayılabildiği gibi sahipli hayvanlara da ulaştırabilmekteler. İnsan sağlığı üzerinde ciddi tehdit oluşturuyorlar. Çok fazla yaralanmalar var. Trafik kazalarına sebep oluyorlar. Yaralanmakla bulaştırdıkları hastalıklar var. Ve vücut tümlüğüne bilhassa çocukların vücut tümlüğüne büyük zararlar vermekte, gelişmekte olan çocukların hiçbir şekilde onun telafisi mümkün olamamakta. Organ kaybı çehrede sabit, kalıcı izler, yaralanmalar bunun hem bedensel hem de ruhsal zararları çok büyük. Travma çok ağır olabilmekte." dedi.
"Çocuklar özgürce çocuk parklarına çıkıp oynayamamakta"
Yaşanabilir Şehir Platformu Sözcüsü Avukat Zeynep Şen Sayımlar
Konuşmanın devamında Sayımlar, şu ifadelere yer verdi:
"Bununla ilgili tabi sorun çok. İnsanların mal varlığını tehdit ediyor. Arabaları bile kemiriyorlar. Aniden arabaların önüne sürüler halinde atlayabiliyorlar. Arabalarla yarışma şeyi de var. Bulundukları çevreyi koruma içgüdüsüyle hayvanlar o bölgeye giren arabaya dahi saldırmaktalar. İnsana sürü halinde oldukları için çok daha etkin saldırmakta. Yalnız gördükleri ve savunmasız gördükleri çocuklar, yaşlılar ve engelliler öncelikle onların saldırı konusunu oluşturuyor. Fakat güçlü kuvvetli kadınlar ve erkeklere de saldırdıklarını örnekleriyle kamera kayıtlarından görüyoruz. Çünkü bu hayvan içgüdüsel hareket ediyor. Aklı, iradesi, herhangi bir süzgeci söz konusu değil. Bulunduğu alanı korumak, yiyecek temini başka türlü yaralanmalarla ajite olmaları vesaire gibi sebeplerle insanların can güvenliğini tehdit ediyor. En önemlisi bunların yanında tabi güvenlik duygusunu zedelemesi. Pek çok insanda köpek fobisi oluşturmuş durumda. Çocuklar özgürce çocuk parklarına çıkıp oynayamamakta. Ancak yanında koruyucusu olacak. Onları tedirgin eden bir şeyde hemen savunabilecek birilerinin olması halinde refakatle çıkabilmekte. Okula giderken saldırıya uğramakta, anneler işini gücünü bırakıp ilkokul, ortaokul düzeyindeki çocukların yanına refakat etmeye çalışmaktalar. Dolayısıyla sokaklar terörüz olmuş durumda. Bu sadece Ankara değil tabii. Bütün Türkiye'ye yayılmış bir sorun söz konusu."
"Bu tehlikenin her gün sonuçları yaşandığı halde gerekli tedbirleri alma konusunda yetkililer çekingen davranmaktalar"
Çözüm konusunda değerlendirmelerde bulunan Sayımlar, "Peki buna karşı niye çözüm bulunamıyor? Ve gittikçe sorun artıyor. 2022 yılında 33 kişi hayatını kaybetti, şaka değil bu. Geri gelmeyecekler bu insanlar. Ve önlenebilir bir problem sebebiyle bu tehlike önlenebilecekken yetkililer görevlerini yapmadığı için ve olası kasten adam öldürme gibi hem manevi sorumluluk hem yasal sorumluluk doğurmak zorunda. Yani yetkililer lobilerin baskısı ve etkisiyle ağırdan almakta. Bu tehlikenin her gün sonuçları yaşandığı halde gerekli tedbirleri alma konusunda yetkililer çekingen davranmaktalar. Ancak bir avuç lobiden halk o sessiz yığınlar çok daha güçlü ve etkindir. Onların veballeri ve bedduaları bile vurduğu yeri yıkar. Yani bunun daha fazla ihmale gelir tarafı yok. Biz Yaşanabilir Şehir Platformu olarak önlem olarak bazı önerilerde bulunduk. Bunlardan en önemlisi hayvanların yaşayışıyla ilgili düzenlemeler içeren kanunda 5199 sayılı kanunun altıncı maddesinde değişiklik önerdik. Bir yasa önerisi sunduk hükümete. Raporumuzla birlikte hem cumhurbaşkanlığına hem grup başkan vekillerine İçişleri Bakanlığına o tarihte elden verdik. Şimdi ise sorunu çözme vakti hükumette. Acilen bir çözüm sunmak zorundalar. Bizim önerimiz bu kanunda değişiklik yapılması. Kanunun 6'ıncı maddesinde yerel yönetimlerin engel olduğu iddiasındalar. Tam öyle düşünmemekle birlikte kanunun yanlış anlaşılabileceği ve yanlış uygulandığı da bir gerçek." ifadelerine yer verdi.
"Tedbirlerde, haklarda ve önerilerde dengeli bir şekilde hareket edilmesini tavsiye ediyoruz ve çözümleri bekliyoruz"
Son olarak Sayımlar, "Kanunda şöyle diyor: 5199 sayılı kanunun 6'ıncı maddesi 4'üncü fıkrası, 'Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakım evlerine götürülmesi zorunludur. Bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerde tutulması sağlanır. Müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır.' şeklinde bir düzenleme içermektedir. Bunun anlattığımız sebeplerle insan haklarına, kamu düzenine ve güvenliğine aykırı sonuçlar doğurduğunu görüyoruz. Şu şekilde değiştirilmesini öneriyoruz; 'Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakım evlerine götürülmesi zorunludur. Bu hayvanlar bakım evlerinde kısırlaştırılır, aşılanır ve rehabilite edilerek veri tabanına kaydedilir. Sahiplendirme imkanı varsa sahiplendirilir. Sahiplendirilemeyen hayvanlar ise yerel yönetimler veya hayvanları koruma ile ilgilenen gönüllü kişiler ve kuruluşlar kurulan bakım yerlerinde bakılır.' Yani sokaklardan toplanıp belli bakım evlerine alınması esas olabilir. Bu kanun değişiklik teklifimizi hükûmete sunduk. Şimdi ise hükümetin gerekli adımları atarak yasal düzenlemeyi yapmasını ve aynı zamanda idari çözümler üretmesini bekliyoruz. Bu konunun ihmal edilir bir tarafı kalmamıştır. İnsanların daha fazla ölmesi ve sayısının artması mı beklenmektedir? Nedir beklenen? İnsandan daha değerli ne vardır? Tedbirlerde, haklarda ve önerilerde dengeli bir şekilde hareket edilmesini tavsiye ediyoruz ve çözümleri bekliyoruz." şeklinde konuştu. (İLKHA)