Nizamettin Aşkın
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin Pendik İlçe Kongresine katılarak bir konuşma yaptı. Genel seçimlerden istedikleri sonucu aldıklarına dikkat çeken Yapıcıoğlu, özellikle dışarıdan ülkeye ve seçimlere yapılmak istenen müdahalelere geçit vermediklerini; bundan sonra da benzer durumlarda dış müdahalelere yeltenenlere asla izin vermeyeceklerini vurguladı.
"YEREL SEÇİMLERE DAHA GÜÇLÜ HAZIR HALE GELMİŞ OLACAĞIZ"
Mart 2024'te yapılması planlanan yerel seçimlere değinen Yapıcıoğlu, "Biz de iki seçim arasındaki bu boşluktan istifade ederek zaten zamanı gelmiş olan il ve ilçe kongrelerimizi tamamlayıp yerel seçimlere daha güçlü bir şekilde hazırlanmak üzere bir süreç başlattık. Rabbim bir kaza, bela, bir afet vermezse inşallah 15 Ekim'e kadar ilçe kongrelerimizi tamamlayacağız ve 15 Ekim'den aralık sonuna kadar da il kongrelerimizi de tamamlayıp seçime daha zinde, daha güçlü, daha donanımlı kadrolarla seçimlere hazır hale gelmiş oluruz inşallah." dedi.
"YAPILMASI GEREKEN ŞEY MALİYETLERİ AŞAĞIYA ÇEKMEK, MALİYETLE ENFLASYONU DİZGİNLEMEK"
Çözüm önerileri sunan Yapıcıoğlu, "Öyleyse şunu yapmanız lazım, yapılması gereken şey maliyetleri aşağıya çekmek, maliyetle enflasyonu dizginlemek, üretim maliyetlerini aşağıya çekmek. Siz eğer tüketimi kısma yönüyle yaparsanız zarar edersiniz ama siz üretim maliyetlerini düşürürseniz, üretim artarsa bu da enflasyonu düşürücü bir etki oluşturur ama aynı zamanda işsizlik de aşağıya düşer. Vatandaş gelirini harcadığı zaman eğer üretim yeterince artmışsa sadece talepten dolayı fiyatlar yukarı çıkmaz. Ekonomi de canlı hale gelir." diye ekledi. Yapıcıoğlu, emeklilere de seyyanen zam yapılması, bunun da en az 5 bin TL olması gerektiğini söyledi.
FAHİŞ KİRA FİYATLARINA ÇÖZÜM ÖNERİSİ
Fahiş kira fiyatlarına tepki gösteren Yapıcıoğlu, "Bu kiraları, kira artışlarını yüzde 25 ile sınırlandırmak çözüm mü? Elbette bu çözümlerden bir tanesi fakat bu çözüm yetmiyor. İşte size birkaç tane çözüm önerisi: Bir ara bir milyon konut yapılacak, ayrıca yüz binlerce kişiye de arsa tahsis edilecek, kendi evini, müstakil evini yapmak isteyenlere arsa vereceğiz, diye kura çektiler. Arkasından bazı yerlerde mülkiyeti kamuya ait hazine arazileri satışa çıkarıldı. O arazileri satın alan insanlar satın aldıktan saatler sonra iki katı bedelle başkalarına devretti. Türkiye'de konut fiyatlarının bu kadar artmasının, buna bağlı olarak kiraların da bu kadar artmasının nedenlerinden bir tanesi arsaların çok pahalı olması, çok değerli olmasıdır." diye konuştu. Yapıcıoğlu, "Şimdi böyleyken hükümete önerimiz, siz o hazine arazilerini para karşılığında birilerine satıp onların da birkaç saat ya da birkaç gün sonra iki katı fiyatla satmasındansa gelin siz oraları kat karşılığı oralara bina dikecek kişilere verin, inşaat yapacak insanlara verin. Şu kadar sürede bu inşaat bitecek, diye sözleşmenizi yapın. Hazine, Milli Emlak ya da TOKİ eliyle onları insanlara isterse düşük taksitlerle satın, isterseniz de kiraya verin. Kamunun elinde ciddi bir konut stoku olursa ve oraya siz dar gelirli, sabit gelirli vatandaşların ödeyebileceği bir kira tespit ederseniz ve o kira artışlarına da mesela memur maaş katsayısına bağlarsanız kiralar da bir düzene girer. Mutlaka ne yapıp edip konut fiyatlarının, inşaat maliyetlerinin ve kiraların aşağıya çekilmesi için bir formül bulunmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
"SAPIKLIK BİR ÖZGÜRLÜK DEĞİLDİR; TOPLUM BUNLARDAN TEMİZLENMELİDİR"
Aile kurumunu hedef alan cinsel sapkınlık türü oluşumlara dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Aile kurumunu korumak için mutlaka çok acil bir şekilde adımlar atılmalı. Her türlü sapkınlık Türkiye'de serbest, şimdi o sapkınlıkları yapanlar bunun reklamını yapmayı da özgürce reklam yapmayı, bunu yaymayı da bir özgürlük olarak millette pazarlama peşinde. Sapıklık bir özgürlük değildir, sapıklıklar önlenmelidir, yasaklanmalıdır, cezalandırılmalıdır ve bu toplum bunlardan temizlenmelidir. Zina yeniden suç sayılmalı ve ciddi bir yaptırım getirilmelidir. Aile kurumuna zarar veren, aile yapımızı bozan televizyon dizilerine ve sözüm ona aile programlarına çok acilen bir çözüm bulunmalı, RTÜK devreye girmeli, bu programlar katiyen televizyonlarda, televizyonlar vasıtasıyla ailelerimizin içinde, evlerimizin içerisine kadar girerek bizleri zehirlemesi engellenmelidir." ifadelerini kullandı. Gençlerin evlenmesinde kullanılacak fonun kredi değil hibe olarak verilmesi gerektiğini söyleyen Yapıcıoğlu, ölen babasından kalan maaşı alabilen bekâr kadına yapıldığı gibi evli kadına da pozitif ayrımcılığın yapılması gerektiğini ifade etti.
KUR'AN'A SALDIRILAR
Avrupa ülkelerinde Kur'an'a yönelik saldırıları hatırlatan Yapıcıoğlu, "Bizim kutsalımıza dışarıdan birileri açıkça hakaret ediyor fakat içeride de onlara alkış tutan bazı zavallılar var. Başkasına hakaret özgürlük değildir. Böyle bir fikir özgürlüğünü biz tanımıyoruz. Fikir hür olmalı ama onun sınırları vardır. Başkasına hakaret özgürlük değildir hele hele kutsala hakaret özgürlük hiç değildir. Şimdi bazı Avrupa ülkelerinde sistematik bir şekilde kutsallarımıza saldırı oluyor. Müslüman halklar dünyanın dört bir tarafında buna tepki gösteriyor. Buna asla razı gelmeyecekler. Bu işi yapanlar belki Kur'an'ı Kerim'in kutsiyetine akıllarınca bir zarar verebileceklerini düşünüyorlar fakat Allah'ın izniyle onların yaptıkları şey Müslümanların kutsallarına sahip çıkma adına daha bir kenetlenmelerine yol açıyor, gayrimüslimlerin de ne var bu kitabın içerisinde, niçin bu kadar saldırıya maruz kalıyor, diye bir merak uyanmasına ve Kur'an'ın mesajının onlara da ulaşmasını vesile oluyor inşallah. Fakat bunlar o çirkin hareketi yapanların hareketinin çirkinliğini ortadan kaldırmıyor, onların cürmünü hafifletmiyor. "
"DEVLET İDARE EDENLERİN SORUMLULUĞU BİR KINAMA MESAJI YAYINLAMAKTAN İBARET DEĞİLDİR"
Yapıcıoğlu, "Bizler sivil insanlar olarak sivil toplum olarak Müslüman bireyler olarak buna tepki gösteriyoruz. Fakat Müslüman idarecilerin, devlet idare edenlerin sorumluluğu bir kınama mesajı yayınlamaktan ibaret değildir. Onlar sadece kınamakla kendi sorumluluklarını yerine getirmiş olmazlar. Milletin onlardan beklentileri vardır. Çok daha ciddi tedbirler, çok daha ciddi yaptırımlar üzerinde mutlaka çalışmaları gerekir ve bu konuda adım atmaları gerekir. Çünkü Avrupa'da yapılan şey bireysel bir şey değildir. Hepiniz görüyorsunuz, polis korumasında devlet destekli özel izinli olarak yapılıyor bu hareketler. Öyleyse devlet kademelerinde görev alan yöneticiler de mutlaka buna göre adımlar atmak zorundadır." diye ekledi.
İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİNİN MECLİS'TEN GEÇMEMESİ İÇİN ELİMİZDEN NE GELİYORSA YAPACAĞIZ
"Madem bu millet bize yetki verdi, bizi parlamentoya gönderdi; İsveç gibi bu hakaretlere çanak tutan, himaye şemsiyesi açan bir ülke NATO'ya üye olmak istiyorsa ve bu karar Meclis'ten geçecekse o kararın Meclis'ten geçmemesi için elimizden ne geliyorsa yapacağız." Diyen Yapıcıoğlu, şöyle devam etti: "Bütün İslam ülkelerine çağrımız şudur: Ciddi tedbirler alın, elçilerinizi çağırın; ağır bir şekilde nota verin veya kovun. Sadece kınama mesajları yayınlamakla kalırsanız onlar da bu hakaretlerini, bu çirkin hareketlerini tekrarlamaya devam edecektir ve bunu da özgürlük diye bize kabul ettirmeye çalışacaklar. Bizim içimizdeki ahmaklar da, 'ne olmuş, adam böyle düşünüyor' diyor. Adam neyi düşünüyor? Düşünce mi açıklamış? Düşmanlık ve kin tohumları ekmekten başka hiçbir şey yapmıyorlar ve inşallah onlar bu kinlerinde boğulacaklar. Fakat bizim de şunu bilmemiz lazım ki bu bizim de imtihanımızdır. Sadece bizim değil, yöneticilerin de imtihanıdır aynı zamanda. Siz kendi kutsalınıza ne kadar sahip çıkıyorsunuz, bunun hesabını mahşerde vereceksiniz. Sorulduğunda eğer sizi kurtarmaya yetecek bir cevabınız varsa eyvallah. Değilse, siz kendi kendinizi bile ikna edemiyorsanız o zaman o günden, o günün hesabının şiddetinden, çetinliğinden korkun. Sizi uyarıyoruz."
"KÖPEK DÜŞMANI DEĞİLİZ AMA KÖPEKPERESTLERİ DE SEVMİYORUZ"
Başıboş köpek sorununa da değinen Yapıcıoğlu, "Hiçbir şey insanın hayatından daha değerli değildir. Bu köpek terörü önlenmelidir, dediğimizde birileri bize köpek düşmanı ya da hayvan düşmanı ismini takıyor, bu sıfatla bizi anmaya çalışıyor. Hayır, biz hayvanlara düşman değiliz, biz köpeğe de düşman değiliz. Köpekler de masum masum sokaklarda dolaşmıyor ki! Sürüler halinde dolaşıp sürü psikolojisiyle çocuklara, kadınlara ve özellikle kendini savunamayacak durumda olan insanlara saldırıyorlar. Biz köpek düşmanı değiliz ama biz köpekperestleri de sevmiyoruz. İnsan hayatı değerlidir, devletin varlık ve meşruiyet nedenlerinin başında insanların canını, malını, ırzını, dinini, aklını ve neslini korumak gelir. Yönetim bunun için vardır. Ve bu dediğimiz diğer hakların tamamı canlı insan içindir. İnsan vefat ettikten sonra artık mal da onun değil, hiçbir şey onun değil. Öyleyse yöneticilerin birinci vazifesi insanları hayatta tutmaktır, insanların hayat hakkını muhafaza ve müdafaa etmektir. Bu hakka halel getiren, bu hakka tehlike arz eden şey neyse o bertaraf edilmelidir, bertaraf edilmesi için ne yapılması gerekiyor? Bu köpeklerin toplanıp bir yerde muhafaza altına alınması mı, kısırlaştırılması mı, ne gerekiyorsa o… Ama mutlaka insan hayatı korunmalı." diye konuştu. Konuşmaların ardından kongrede yapılan oylama sonucu Pendik İlçe Başkanlığına yeniden Erdal Almalı seçildi. (İLKHA)