Suriye’de kimyasal silahlarla katliamlar işlendi. Çoğunluğu çocuk ve kadınlar olmak üzere 1000’nin üzerinde ölü var.
Ölüme uykuda yakalanmış masumların cesetlerinin sere serpe dizildiği görüntüler, kurtlar dadanmış sürünün telef olmuş koyunları gibi.
Ölüme uykuda yakalanmış masumların cesetlerinin sere serpe dizildiği görüntüler, kurtlar dadanmış sürünün telef olmuş koyunları gibi.
Asrın zalim kurtlarının elinde hayattan koparılan çocukların yerlerde ve kucaklardaki cesetleri… Korkunç!
Halepçe travması ile yaşayan ruhlarımız, ikinci bir sarsıntı daha geçirdi. Adeta üzerimize çöken kocaman bir dağın altında kaldık.
Hangi dağ bu katliamlar kadar ağır ki? İşlenen katliamlar ve yaşanan zulümler maddeye dönüşse, zirvesi arşa değen bir dağ olur. Bu zulümlerin, katliamların ağırlığına hangi dağ dayanabilir ki? Yeryüzünün en sağlam dağları, masum çocukların katli karşısında öfkesinden parçalanmıyorsa, bu dünyaya tayin edilmiş bir ecel vaktinden dolayıdır.
Bu çocukların suçları neydi? Allah’ın “hangi suçtan dolayı öldürüldüğünü soracağı” ne kadar da çok çocuk var? İnsanlık niye bu çocukların kurdu oldu? İnsan, insanın kurdudur anlayışı ile devletler kurtlaştı ve insanlığa ancak kan, gözyaşı, ölüm, katliam yaşattı.
Suriye’deki katliam sözün bittiği yerdir.
Dediğim gibi seyrettiğim katliam görüntüleri üzerime dağ gibi çöktü ve dünden beri de içimden söz söylemek gelmiyor. Sanki katliam, sözlerimi bitirdi, daha doğrusu sözlerimi yutuyor, kalbimin derinliklerine gömüyor. Katliam görüntüleri benliğimi katletmiş gibi. Gökyüzünde hava boşluğuna düşmüş gibiyim. Daha doğrusu ben değilim boşluğa düşen, bendeki hayatın manasıdır boşluk yaşayan.
Hayat manasını yitirdi ve öldü insanlık. Hz. Ali’nin tarifini yaptığı, yerin altının yeri üstünden daha hayırlıdır dediği zaman bu olsa gerek.
Bu durumda beşer sözünün ve beşere sözün ne manası var!
Sözün bittiği yer (geçen hafta da demiştim): “Rabbi enni mağlubun fentesir” (Rabbim ben mağlup oldum sen yardım et!)
Evet, Rabbimiz biz mağlup olduk, Sen yardım et!
Rabbimiz! Onların atomları var, kimyasalları var, nükleer silahları var, darbeleri var, katliamları var, kaskatı kalpleri var, hain işbirlikçileri var, medyaları var, yalanları var, iftiraları var, uyutulmuş halkları var ve bir de en önemlisi küfürde ve zulümde vahdetleri var.
Bizim de halkı Müslüman ülkeler olarak gafletlerimiz var, ihtilaflarımız var, kirletilmiş kalplerimiz, zihinlerimiz, gözlerimiz, kulaklarımız, dillerimiz var. Bu yüzden mağlup olduk Allah’ım, Sen yardım et!
Senden başka kimseleri olmayan mazlumlar feryat ediyor! Yardımın ne zaman diye? Senin kapının dışında kimin kapısı var ki gitsinler! Yakın olduğunu bildirdiğin yardımını gönder Allah’ım!
Allah’ım! Göndereceğin Mehdi mi, Mesih mi Muhammedi ruh mu, azab kamçısı veya ebabiller mi, mucize mi, nusret mi? Zulmün karanlık geceleri uzadı, artık gönder Allah’ım!
Ey yerlerin ve göklerin orduları kendisinin olan Rabbimiz! Ey kuluna yardım eden, orduları yenen ve tek başına yeten Allah’ım! Ordular sahibi Firavun ve Semud’u helak ettiğin gibi, asrın zalim Firavunlarını, Karunlarını, Bel’amlarını da helak eyle!
Fail: Sözün yetmediği yer...
Katliam sözün bittiği yer olsa da fail etrafındaki sözler yetmiyor, yetişmiyor, bitmiyor. Ortada bir katliam var ancak katliamla ilgili çok farklı yaklaşımlar var. Bazıları katliam yokmuş gibi hareket ediyor ve çok acı bir şekilde futbolla, eğlence ile ilgileniyor. Bazıları ise katliamı sulandırıyor. Bazıları da katliamın failleri ile alakalı şüpheler ortaya atıyor. Şüphelenemezler mi?
Elbette şüphelenmelerini gerektiren sebepler ve geçmiş tecrübeler var. Hatta zamanlama da buna uygun. Mısır’ı çekip aldılar ve Mısır’ın elden çıkması hakkında bir endişeleri de kalmadı pek. Yani Suriye’ye yoğunlaşabilirler. Suriye ile ilgili bugüne kadar erteledikleri müdaheleye zemin oluşturmak için kırmızıçizgilerinin aşıldığını göstermek isteyenlerin işi de olabilir. Kaldı ki kimyasalı kırmızıçizgi olarak gösterenler atomun, kimyasalın, nükleerin mucidi ve kullanıcısı; Nagazaki ve Hiroşima’nın failleridir. Halepçe’nin azmettiricileridirler. Yani fail olarak sicilleri temiz değil ve aslında zulme bulaşmakta pek kimse de temiz değil.
Suud, Suriye’de katliam yapmaz mı? Gözünü kırpmadan yapacağını Mısır üzerinden gösterdi. Ya Esed? Birilerinin dediği gibi farz edelim bu katliamı o yapmadı. Bu, onu kahrolması gereken bir zalim olmaktan çıkarır mı?
Ey her şeye şahit olan Allah’ım! Esed’i de Sisi’yi de kahret! Amerika’yı, israil’i, Rusya’yı ve bütün zalimleri kahret Allah’ım!
Allah’ım! Gazabını indir zalimlerin kara yüzüne!
Sait Şahin / Doğruhaber