Yaklaşık 3 hafta önce fidye için kaçırıldıktan sonra katledilip parçalanan Nuh Kasadar'ın ardından farklı bölgelerde rahatlıkla işlenen cinayetler sonrasında idam ve kısas hükmü yeniden gündeme geldi.
Ülkemizde var olan kanunlar ve uygulamalar içerisinde İslam'ın ceza hukukunda yer alan kısasın uygulanıp uygulanamayacağı ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Suat Yaşasın, "Toplumsal adalet, ekonomik güvence ve can güvenliği sağlanmadan, ifsadın önüne geçilmeden kısasın uygulanması doğru değildir. Yöneticilerin sıkıştıkları anda İslam'a sarılmaları, nastan bahsetmeleri de tam olarak dini siyasete alet etmektir." dedi.
"İslam hukukunun uygulanması sadece Müslümanlar için değil tüm insanlık için bir rahmettir"
Her şeyden önce kitabın bütününün uygulanması gerektiğini belirten Yaşasın, "Kur'an-ı Kerim'de Allah'u Teâlâ'nın bize hitabından biliyoruz ki, 'yoksa siz kitabın bir kısmına inanıyorsunuz da bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?' şeklinde şiddetli bir uyarı ve tehdit var. Din bir bütündür. İslam selam dinidir. Tüm insanlığa barışı, beraber yaşamayı, kendisinden feragat etmeyi, iyiliği, merhameti, güzelliği öğütler. Bunun için sınırlar getirmiş, toplumsal düzeni de yapamayacaklarını, çıkarlar için kullanacaklarını, en iyilerinin dahi buna aklının eremeyeceğini bildiği için kuralları insanlara bırakmamış, Kur'an-ı Kerim'e koymuştur. Tüm bunların birlikte uygulanması için sadece Müslümanlar için değil tüm insanlık için çok büyük bir rahmettir." diye konuştu.
"İslam'ın diğer hükümleri uygulanmadan kısastan bahsetmek yanlıştır"
Yaşasın, "Bugün dinin önemli kısmını, toplumsal adaleti, ifsadın önüne geçmeyi, insanların özgür düşünebilmesi için ortam sağlamayı, ekonomik ve güvenlik açıdan insanların ihtiyaçlarını yerine getirmeyi uygulamıyor, sorumlulukları üstlenmiyorsanız, son aşamada iyi gitmeyen, aslında beceriksizliğinizin ortaya çıkması sebebiyle kalkıp işi İslam'a veya Kur'an'a havale etmeye çalışmak, kısastan bahsetmek çok yanlıştır. Evet, İslam'ın hadleri, ceza hukuku insanlığın tam istediği şeydir. İnsanların mantığına ve akıllı olanların da tam gönlüne uygun olan şeydir. Ancak İslam'ın ceza hukuku, tüm diğer ihtiyaçlar karşılandıktan sonra en son uygulanır." şeklinde konuştu.
"Dine faydanız yoksa en azından zararınız da olmasın"
Siyasilerin sıkıştıkları konularda İslam'ın hükümlerinden nastan bahsetmelerinin dini siyasete alet etmek olduğunu, bu politikadan vazgeçilmesi gerektiğini hatırlatan Yaşasın, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Had, sınır demektir. Önce içini doldurursunuz sonra sınırla uğraşırsınız. İslam'ı uygulamak demek hadleri uygulamak demek değildir. Veya hadleri uygulamak İslam'ı uygulamak değildir. Siz, yeteri kadar insanların iyiliğini isteyenlerin önünü açtınız mı? İfsat ile ilgili uluslararası çalışmaların doruk noktaya ulaştığı bu dönemde bunları önlemek adına en ufak bir girişiminiz var mı? Tam tersine teşvik etmekle ilgili şeyler devam ediyor mu? Engel olmakla ilgili en ufak şekilde sesini çıkaranlarla alakalı gerçekten veya dolaylı olarak baskı kurulmasına destekçi oluyor musunuz? Tüm bunlar dururken İslam'ın bir parçasından bahsetmek kesinlikle yanlıştır. İslam, birilerinin sıkıştığında hükümlerine sığınılacak bir din değildir. Dinin bütününe inanacak, bütününü uygulayacaksanız bundan bahsedebilirsiniz. Kafanız estiğinde nastan bahsedeceksiniz, esmediğinde Avrupa kriterlerinden bahsedeceksiniz. Dini siyasete alet etmek budur. Kimse dini siyasete alet etmeye çalışmasın. Özellikle de dindar imliği ile Müslüman geçmişi, İslami fikir geçmişiyle bilinen siyasetçi ve yetkililerin bu hususa çok dikkat etmeleri gerekir. Eğer dine faydanız yoksa en azından zararınız da olmasın." şeklinde konuştu.
İslam dininin cevap vermediği hiçbir hususun olmadığını vurgulayan Yaşasın, eğer İslam'a sığınılacaksa tamamen sığınılması, bu konular üzerinden de toplumsal olarak başta cumhurbaşkanı olmak üzere yetkililerin İslam hukukunu uygulamaları için baskı kurmak gerektiğini söyledi. (İLKHA)