Türkiye'de 2014 yılında  4 kişide  kuduz vakası görülürken 2021 yılında Türkiye’de 250 bin 375 kuduz riskli temas görüldü.  Sağlık Bakanlığı'nın verilerine  göre 2008 ve 2021 yılları arasında kuduz riskli temasla hastaneye başvuranların oranı şöyle; 

Kuduz hastalığı Kasım 2022'de Bitlis'te köpek ısırması sonucu kuduz tanısıyla tedavi altına alınan ancak hayatını kaybeden 10 yaşındaki bir çocuğun acısıyla tekrar gündemimize girdi. Başıboş köpek saldırıları her geçen gün artarken, yaralanan yüzlerce kişi kuduz şüphesiyle sağlık merkezlerine başvuruyor. 

KUDUZ NASIL BULAŞIR? KUDUZUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre Ülkemizde yılda yaklaşık 250.000 kuduz riskli temas bildirimi yapılmakta olup yılda ortalama 1-2 kuduz vakası görülmektedir. Hastalığın kaynağı olarak pek çok vahşi ve evcil hayvan sayılabilmekte ancak gelişmekte olan ülkelerde en önemli kaynak köpeklerdir. 

Kuduz virüsünün yara yerine inokülasyonundan sonra santral sinir sistemine ulaşması günlerce veya haftalarca sürebilir. Bu nedenle, temas sonrası profilaksi koruyucu olabilmektedir. Virüs, yara yerine komşu kas hücrelerinde replike olduktan sonra asetil kolin reseptörleri aracılığı ile periferik sinirlere girer. Bu dönemden sonra aşı ile hastalığın durdurulması mümkün değildir. 

Kuduzun klinik tablosu pek çok yönü ile diğer ensefalitlerden farklılık gösterir ve beş dönemde incelenebilir. Bu dönemler sırasıyla; inkübasyon, prodrom, akut nörolojik, koma ve ölümdür. Akut nörolojik dönemde klinik tablo iki değişik formda gelişebilir, ensefalitik (saldırgan) ve paralitik (felç) kuduz olarak adlandırılır.

İnkübasyon Dönemi

 İnkübasyon süresi alınan virüsün miktarına, virülansına, yaranın santral sinir sistemine olan yakınlığına ve bölgedeki sinir dokusunun sıklığına, yaranın büyüklüğüne ve ısırılan yerdeki koruyucu materyale (giysi, eldiven vs.) göre değişmektedir. Vakaların çoğunda inkübasyon süresi kısmen uzun iken (1-3 ay), %10-20 vakada 10-20 gün gibi kısa süreler söz konusudur ve nadiren bir yıldan daha uzun olabilir. Ancak yedi günden kısa ve altı yıla kadar olan süreler
literatürde vaka bildirimi şeklinde yer almıştır.

Prodromal Dönem

Kuduzun ilk ve erken dönem semptomları virüsün santral sinir sistemine ve dorsal kök ganglionlarına ulaşmasının göstergesidir. Özgül olmayan bu semptomlar, ateş, karın ağrısı ve gastrointestinal huzursuzluk şeklindedir. İnsanlarda klinik belirtiler ortaya çıkmadan kuduz tanısı koymak mümkün değildir. Ancak, ısırılan yerdeki veya ekstremitedeki uyuşma, parestezi, karıncalanma ve yanma hissi kuduz tanısı açısından değer taşır. Prodromal dönemdeki bu lokal bulgular, önce tüm ekstremiteye ve sonrasında boyuna ve yüze doğru yayılım gösterebilir.

Akut Nörolojik Dönem

Saatler veya birkaç gün içerisinde hastaların klinik bulguları prodromal dönemden akut nörolojik döneme ilerler. Bu döneme giren hastaların yaklaşık 2/3’ü ensefalitik kuduz bulguları gösterirken, kalan 1/3’ü Guillain Barré Sendromu’na (GBS) benzeyen paralitik hastalık bulgularının özelliklerini taşır. Ensefalit bulguları taşıyan hastalarda ölüm genellikle klinik bulguların ortaya çıkışını izleyen 7 gün içerisinde (ortalama 5. günde) gerçekleşirken paralitik hastalık özellikleri taşıyanlarda bu süre ortalama 13 gündür.

 Ensefalitik Kuduz
Kuduzun bu klinik şeklinde ilk gelişen nörolojik bulgu, susama, korku gibi
internal veya ışık, ses, gürültü gibi eksternal uyaranlarla gelişen sinirlilik, korku
ve telaş halidir. Hastalığın bu evresinde, ateş sabit bulgu olarak sürekli vardır.  Üç ana bulgu ortaya çıkar;

Değişiklikler gösteren bilinç düzeyi: Hastanın mental durumu, ilerleyen şekilde ve her seferinde daha ciddi olarak gelişen ajitasyon ve göreceli olarak normal veya depresif haller arasında dalgalanır. Hasta aniden, herhangi bir neden veya uyaran olmadan konfüze ve dezoriyante olur. İstenmeyen, hoş görülmeyen, saldırganlığa varabilen hareketleri bir veya
birkaç dakika sürer ve kesilir.

Fobik ve inspiratuar spazm: Aerofobi ve hidrofobi ensefalitik formda olan tüm kuduz hastalarında gelişir. Ancak, aerofobi hastalığın her döneminde klinik tabloya eşlik etmez. Bu fobiler hastanın yüzüne veya göğsüne doğru üfleyerek, bir fan aracılığıyla hava akımı sağlanarak, hatta bir fincan su uzatılarak ortaya çıkartılabilir.

Otonomik disfonksiyon: Hipersalivasyon hemen her hastada görülen ve preterminal döneme kadar süren bir semptomdur. Yutma güçlüğünden ziyade tükrük salgılanmasının artışı ön plandadır.

Paralitik Kuduz

Ajitasyon ve bilinç değişikliği bulunmadığı için ensefalitik forma göre daha zor tanı konur. Ensefalitik formda görülen ana bulgular kliniğin geç dönemlerinde ve daha hafif olarak gelişebilir. Fobik spazmlar hastaların yarısında görülürken, inspiratuar spazmlar preterminal dönemde hastaların tamamında tespit edilir.

Koma

Kuduz bu döneme ulaştığında tanı konulması oldukça güçtür. Kuduzun iki klinik formu da farklı süreler içerisinde olmakla beraber benzer şekilde koma ile sonuçlanır. Solunum düzensizliği, ritim bozukluğu, pupiller bulgular gibi otonom tutulum bulguları dikkat çekici olabilir. Hastaların %30-60’ında ölümden önceki 6-12 saat içerisinde hematemez gelişebilir.