Dünya geneli için ciddi bir halk sağlığı sorunu olmaya devam eden Hepatit virüsleri gerekli önlem alınmazsa hayatı tehdit eder boyutlara ulaşabiliyor.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, Dünya Hepatit Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada dünya genelinde yaklaşık 350 milyon kişinin hepatit B ve C ile hayatını sürdürdüğünü ve beraberinde yüzbinlerce insanda kronik hastalıklara neden olduğuna işaret etti.
A, B, C, D ve E olmak üzere farklı tipleri bulunmakla birlikte özellikle hepatit B ve C’nin yarattığı sonuçlar açısından ayrı önemi olduğuna işaret eden Sönmezoğlu, konuyla ilgili toplumsal farkındalığın oluşmadığı sürece bu tablonun değişemeyeceğini belirtti.
Sönmezoğlu, "Dünyada her yıl 3 milyon kişinin Hepatit B ve C enfeksiyonuna yakalanmasına ve her yıl 1.1 milyon kişinin hepatit nedeniyle hayatını kaybetmesine karşın kronik Hepatit B vakalarının yüzde 10’u ve kronik hepatit C vakalarının da ancak yüzde 21’i tanı almakta, kalan hastaların hepatit olduklarını bilmeden hayatlarına devam ediyor." diye konuştu.
Hepatitin tedavi edilebilir hatta tamamen ortadan kaldırılabilir bir hastalık olmasına rağmen hala yeterince tanınmadığı için ne yazık ki rakamların her geçen gün arttığı ifade eden Sönmezoğlu, DSÖ’nün 2023 yılında Hepatit Farkındalık Çalışmaları kapsamında, "Tek Hayat, Tek Karaciğer" temasıyla sağlıklı bir hayat sürdürebilmek için sağlıklı karaciğerin önemine dikkat çektiğini anlattı.
Prof. Sönmezoğlu, "Bu bağlamda karaciğer sirozu, kanseri gibi hastalıklardan korunabilmek için hepatiti önlemenin, erken tanı ve doğru tedavinin de hayati bir öneme sahip olduğunun altı çiziliyor." dedi.
"Semptom vermeden ilerliyor"
Hepatit B ve C’nin yıllarda belirti vermeden ilerlediğini ancak fark edilmediği taktirde karaciğer kanseri ve siroza kadar varabilen çok ciddi sonuçlar doğurduğunu söyleyen Prof. Dr. Sönmezoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Dünya Sağlık Örgütü bu konudaki yoğun çalışmalarına devam ediyor. Bazı hepatit türlerinde aşılamanın hastalıkları önlemede çok önemli olduğunu biliyoruz. İşte bu farkındalık konusunda ülkeler bazında politikalar geliştirilmeli. Bu konuda DSÖ’nün üye tüm ülkeler tarafından kabul edilen küresel hepatit stratejisi ile; 2016-2030 yılları arasında yeni hepatit enfeksiyonlarının yüzde 90 ve yaşam kayıplarının da yüzde 65 oranında azaltılması amaçlanıyor."
"Hepatit B’den korunmak için aşılanın"
Karaciğer sirozu ve karaciğer kanserine kadar ulaşabilen tablonun ortaya çıkmasından sorumlu olan Hepatit B enfeksiyonundan korunabilmek için aşıların çok önemli bir silah olduğun altını çizen Prof. Dr. Sönmezoğlu, "Hepatit B’nin bulaş yolları arasında; doğumda anneden bebeğe, çocuktan çocuğa, korunmasız cinsel temas ve güvenli olmayan enjeksiyonlar ve kan transfüzyonu gelir. Bununla birlikte çoğu kişinin yanlış bildiği gibi, emzirmek, el ele tutuşmak, hapşırmak ya da havuzlar gibi ortak kullanım alanlarını kullanarak virüs bulaşmaz. Ancak en önemli korunma yöntemi aşılanmadır. Bugün dünya genelinde yaygın olarak kullanılan Hepatit B aşısı kronik enfeksiyonların gelişmesini önlemede yaklaşık yüzde 95 oranında etkili bir güce sahiptir."
Risk gruplarında Hepatit B aşısı ücretsiz yapılıyor
Türkiye’de yaklaşık 3 buçuk milyon Hepatit B hastası, 750 bin Hepatit C hastası olduğunun tahmin edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Sönmezoğlu, "Ülkemizde tüm yeni doğanlara ve risk grubunda kabul edilen kişilere 1998 yılından bu yana Hepatit B aşıları ücretsiz olarak yapılıyor. Bu aşılama programlarıyla birlikte enfekte olmuş kişi sayısında ciddi oranda azalma yaşanmış durumda." şeklinde konuştu.
"Hepatit C’de erken tanı ve tedaviyle riskleri azaltmak mümkün"
Karaciğerde yaratabileceği riskler açısından bir diğer önemli virüs olan Hepatit C için aşı bulunmamasına rağmen tedaviyle etkili sonuçlara ulaşılabildiğinin altını çizen Sönmezoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Bugün ülkemizde yaklaşık 750 bin Hepatit C hastası olduğu tahmin ediliyor. Dünya genelinde Hepatit C’nin çoğunlukla kontamine olmuş kan ve kan ürünlerinin transfüzyonuyla bulaştığı görülüyor. Ülkemizde ise en yaygın bulaşma şekliyle ilgili kesin bir bilgi olmamakla birlikte 1996 yılında başlayan ve tüm kanların Hepatit C virüsü açısından taranması kararından sonra bu yolla bulaşmanın ciddi oranda azaldığını söylemek mümkün." (İLKHA)