HAMZA DURMAZ-

Mazlumder tarafından yapılan yazılı açıklamada şu ifadeler kullanıldı;

''Son günlerde geçici koruma statüsüyle Türkiye’de yaşayan Suriyeliler ve farklı ülkelerden göçmenler büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya bulunmaktadırlar. Şehrin ana arterlerinde, işlek metro istasyonlarında ve hareketliliğin yoğun olduğu noktalarda polis kontrolleri yapılmakta; kaçak durumda olan, ikamet izninin bulunduğu bölge dışında bulunan göçmenler derhal gözaltına alınarak Geri Gönderme Merkezlerine gönderilmektedir. Hatta bazen hiçbir yasal sorunu olmayan ama kimliğini yanına almayı unutmuş göçmenler dahi polisin hışmından kurtulamamaktadır.

Gözaltına alınan insanın yolunu kimlerin gözlediği, kaç kişinin onun sayesinde karnını doyurduğu, gözaltına alınmasıyla kaç kişinin mağduriyet yaşadığı, velhasıl ardında nasıl bir dram bıraktığı önemsenmeden yapılan bu operasyonlar ciddi hak ihlallerini ve mağduriyetleri beraberinde getirmektedir. Kaçak göçmenlerin tespiti ve sonrasındaki sınır dışı işlemleri sürecinde çok sayıda kötü muamele ve hukuksuz eylemlerle karşılaşılmakta, bunların bir kısmı sosyal medyaya yansımaktadır.

Geri Gönderme Merkezleri ise cezaevi şartlarından daha kötü standartlara sahip olup, kapasitenin aşılmasının doğurduğu öngörülebilir sıkıntılar yanında, insanlık dışı muameleler, avukatlara erişimin zorlaştırılması gibi ihlallerle anılmaktadır. İnsanlar avukatlarıyla görüştürülmemekte, temel hijyen maddelerine ulaşamamakta ve balık istifi şekilde üst üste kalmaya mecbur bırakılmaktadır.

Seçimler yaklaştıkça artan nefret söylem ve eylemleri Arapça tabelaların ya da tabelalardaki Arap harfleriyle yazılan ibarelerin sökülmesine kadar vardırılmış, cumhuriyetin kadim adeti olan dil ve alfabe düşmanlığı hortlatılmıştır.

MAZLUMDER olarak,

Kolluk güçlerinin eylemlerinde hukuk dışına çıkılmasına müsaade edilmemesi,
Geri gönderme merkezlerinin şartlarının acilen iyileştirilmesi ve bu alanda önemli bir sivil denetim imkânı sunan avukat erişiminin kolaylaştırılması,
Göçmen sorununun, sivil toplum ve siyaset kurumu diyaloğuyla, insan haklarına uygun bir şekilde ve birlikte yaşama ekseninde çözülmesi için fırsat oluşturulması,
Başta siyasiler olmak üzere herkesin sığınmacılara ve mültecilere karşı nefreti körükleyen siyasi dilden vazgeçmesi gerekliliğini bir kez daha hatırlatırız.''