Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliği`ndeki çalışan kadın memurun başvurusunu değerlendiren Kamu Denetçiliği Kurumu, anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil eden başörtüsü yasağının kaldırılmasını istedi.
İnsanların din ve vicdan hürriyeti kapsamında serbestçe kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmalarının olanaklı kılınması için Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik`in 5`inci maddesinde değişiklik yapılarak `görev mahallinde baş daima açık` ifadesinin madde metninden çıkarılması talep edildi. Şikâyetin esas yönünden incelenmesi için Kamu Başdenetçisi`ne gönderilmesine karar verildi.
Görevli olarak çalışan kadın memur, mesai saatleri içerisinde başı kapalı bir vaziyette görev yaptığından dolayı Kılık Kıyafet Yönetmeliği`ne uygun hareket etmediği gerekçesiyle kurum müdürlük tarafından yazı ile ikaz edildi. Bunun üzerine kadın memur tarafından "İnancımdan ötürü kullandığım başörtülü olarak görevimi yapabilmem anayasal hakkımdır.
Bu çerçevede idarenin aldığı tasarrufun yanlışlığının tespiti, idaremin bu konuda bilgilendirilmesi, hukuksuz kararından vazgeçmesinin sağlanması` konulu talebiyle Kamu Denetçiliği Kurumu`na başvuruda bulundu. Şikâyet başvurusu ise 22 Nisan 2013 tarihinde posta yoluyla yapıldı.
Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliği`nde çalışan kadın memura, `bu ve buna benzer olumsuz hareketlerinin tekerrürü halinde hakkında disiplin soruşturması açılacağı` ifade edildi. Konuyu görüşen Kamu Denetçiliği Kurumu, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü, çalışma hakkı ve eşitliğe ilişkin olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin de taraf olduğu uluslararası sözleşme ve bildirilerde yer alan hüküm ve ifadeleri hatırlattı. Hiç kimsenin kendi seçtiği bir din ya da inanca sahip olma ya da bunu benimseme özgürlüğünü zedeleyecek bir baskıya maruz bırakılamayacağı vurgulandı.
HOŞGÖRÜSÜZLÜKLE MÜCADELE MÜCADELE
Ayrıca, Birleşmiş Milletler Din veya İnanca Dayanan Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Bildiri`nin 4`üncü maddesindeki, `Bütün Devletler, kişisel, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel yaşamın her alanında insan haklarının ve temel özgürlüklerinin tanınması, kullanılması ve bunlardan yararlanılması sırasında din ve inanca dayanan ayrımcılığı önlemek ve tasfiye etmek için etkili tedbirler alır.
Bütün devletler, bu tür ayrımcılığı yasaklamak için gerektiği takdirde mevzuat çıkarmak veya değiştirmek de dâhil, din veya bu konudaki diğer inançlara dayanan hoşgörüsüzlükle mücadele etmek üzere gerekli bütün tedbirleri almak için her türlü çabayı gösterir.` hükmü hatırlatıldı.
Avrupa ülkelerinde bu konuda genel ve yaygın bir kısıtlamanın olmadığı aksine nadiren ortaya çıkan problemlerinde mahallinde çözümlendiğine dikkat çekildi. Ayrıca, Leyla Şahin kararına da atıfta bulunuldu.
Danıştay 12. Dairesini Kılık Kıyafet Yönetmeliği`ne aykırı hareket ettiğinden dolayı kamu hizmetinden sürekli olarak uzaklaştırılan bir kamu görevlisinin itirazı üzerine verdiği 21 Kasım 2012 tarih ve 2012/3480 esas ve 2012/9158 sayılı kararı da anlatan Kamu Denetçiliği Kurumu, "Uyuşmazlıkta, davacının derslere başörtülü olarak girmek şeklindeki fiili, çalıştığı kurumun huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozucu nitelikte bulunmadığı gibi, ideolojik ve siyasi amaçlarla yapıldığı da ortaya konulamamıştır." dendiğini aktardı.
İncelenen konuyla ilgili olarak Kamu Denetçisi Mehmet Elkatmış`ın yaptığı çalışmalar detaylı olarak raporun ilgili bölümlerinde yer aldı. Anayasanın 48 ve 70`inci maddeleri ile kamuda çalışanların hak ve ödevlerini düzenleyen temel kanun olan 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu birlikte değerlendirildiğinde kamu hizmetlerine girmede ve görevi sürdürme konusunda liyakatten başka hiçbir kriteri öngörmediği gibi din ve inanç hürriyetini kısıtlama anlamına gelebilecek herhangi bir hükmede yer verildiğinin altı çizildi. Kamu hizmetlerinde çalışanlara din ve inanç hürriyeti konusunda getirilecek bir sınırlamanın bu madde hükümlerine ve temel kanunun ruhuna aykırı olmaması gerektiği belirtildi.
ÇALIŞAN BİR KADININ BAŞINI ÖRTMESİ
Çalışan bir kadının başını örtmesi, kendi gibi düşünmeyen insanların haklarına herhangi bir tecavüz olarak düşünülemeyeceği gibi; bu durumun kamu ve çalışma düzenini bozucu hareket olarak da algılanmaması gerektiği ifade edildi. Zira kişinin başının açık yada kapalı olmasının çalışma verimliliği üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi olduğunun da düşünülemeyeceği vurgulandı: "Aksine mevcut yasak, nüfusun çalışma niyetinde olan eğitimli, dinamik, üretken ve nitelikli bir kısmının üretim potansiyeli dışında tutularak katma değer üretmesi engellenmek suretiyle toplumun gelişmiş toplumlar seviyesine ulaşmasında değerlendirilememiş ve atıl bırakılmış olmaktadır ki bu durum ülkeye yapılan en büyük kötülüktür.
Kaldı ki ülkemizde başkalarının hak ve özgürlüklerini koruma amacını meşru gösterebilecek, din ve inanç hürriyetini kısıtlamayı haklı çıkarabilecek hiçbir veri ve olaya rastlanmamıştır. Bu nedenle yapılacak kısıtlamalar, varsayımlara dayanan muhtemel bir tehlike için temel bir hak olan din ve inanç özgürlüğünün tamamen kullanılmaz hale gelmesine izin vermek demek olacaktır. Hâlbuki demokratik ve çoğulcu bir toplumda temel hak ve özgürlükler korkulara dayalı varsayımlarla kısıtlanamamalıdır." görüşlerine yer verildi.
Anayasa Mahkemesi`nin 5 Temmuz /1989 tarih ve 20216 Sayılı Resmi Gazete`de yayımlanan kararının karşı oy yazısı bölümünde üye Mehmet Çınarlı`nın görüşleri hatırlatıldı.
"Din İşleri Yüksek Kurulu 30 Aralık 1980 tarihili ve 77 sayılı kararında yer verilen `Müslüman hanımların başlarını örtmeleri, vücutlarının el, yüz ve ayakları dışında kalan kısımlarını, aralarında dinen evlenme caiz olan yabancı erkekler yanında açık bulundurmamaları, bazı çevrelerde sanıldığı gibi belli bir zümrenin sonradan ortaya çıkardığı bir adet veya işaret değil, İslam dininin bir hükmüdür` şeklindeki ifadesi, tarafımızdan incelemesi yapılan şikâyet başvurusu kapsamında değerlendirildiğinde, kadın memurun başörtüsü taktığı halde göreve devam etmek istemesinin, inandığı dinin emredici bir kuralını yerine getirme kaygısı olduğu, bunun dinini açıklama özgürlüğü olarak dahi değerlendirilemeyeceği, kadın memurun talebinin anayasamızın 15`inci maddesi kapsamında olağanüstü hallerde dahi kısmen veya tamamen kısıtlanamayan temel hak ve hürriyetlerden olan din, vicdan, düşünce ve kanaatlerinden dolayı suçlanamaz ifadesi kapsamında olduğu anlaşılmalıdır."
İncelenen şikâyet başvurusunda, din işleri yüksek kurulunun söz konusu kararı ile şikâyetçinin başvuru dilekçesindeki ifadeleri birlikte ele alındığında, kadın memurun dinini açıklamak gibi bir niyetinin olmadığı sadece dinin gereğini yerine getirme gayreti içinde olduğunun anlaşıldığı kaydedildi.
MEHMET ELKATMIŞ`IN TAVSİYE KARARI
Kamu Denetçisi Mehmet Elkatmış`ın hazırladığı tavsiye kararında, "Açıklanan gerekçelerle; şikâyetin kabulü ile İnsan haklarına, eşitlik ilkesine, din ve vicdan hürriyetine, çalışma ve sözleşme hürriyetine, adalet anlayışına, hukuka ve hakkaniyete, iyi yönetim ilkelerine ve aynı zamanda anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil eden başörtüsü yasağının kaldırılması ve insanların din ve vicdan hürriyeti kapsamında serbestçe kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmalarının olanaklı kılınması için Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik`in 5`inci maddesinde değişiklik yapılarak `görev mahallinde baş daima açık` ifadesinin madde metninden çıkarılması hususunda TC Başbakanlığı`na ayrıca, XXX Müdürlüğü`nün XXX sayılı `İkaz` konulu yazısının iptali ve kadın memurun başörtülü olarak göreve devamının sağlanması hususunda TC İçişleri Bakanlığı`na, Genel Müdürlüğü`ne ve XXX Müdürlüğü`ne, tavsiyede bulunulması gerektiğine karar verilmiştir." denildi.
Hazırlanan tavsiye kararının ardından şikâyetin esas yönünden incelenmesi için Kamu Başdenetçisi`ne gönderilmesine karar verildi.