VAN- Milli Eğitim Bakanlığı 28 Şubat sürecinde mağdur olan tüm öğretmenlerin tekrar göreve başlayabileceğini açıkladı. Dönemin mağdurları ise yasayı olumlu bulduklarını ancak yaşadıkları maddi ve manevi kayıpların da karşılanması gerektiğini söyledi.
 
Dönemin mağdurlarından olan ve 2000 yılında Van`da başörtülü ders verdiği için görevinden atılan Zeynep Yayla`da sorumluların mutlaka cezalandırılması gerektiğini söyledi.
 
Görevden atıldıktan sonra yaşadığı stres ve derin üzüntü nedeniyle hamile kaldığı çocuğunu kaybeden Yayla, o süreçte yaşadıklarını İLKHA`ya anlattı.
 
"Üzüntüden çocuğumu kaybettim"
2000 yılında Van`da öğretmenlik yaptığı sırada kendisiyle beraber 3 kişinin daha öğretmenlikten ihraç edildiğini aktaran Yayla, "İşin maddi boyutunda değildik. Sarsılmadık mı? Çok Sarsıldık. Ama özellikle manevi boyutu bizi çok sarstı. Mesela o dönemde stresten, sıkıntıdan, üzüntüden çocuğumu kaybettim. Tabi ki ister istemez çok üzdü bizi. Henüz doğmamıştı. İşimizi biz severek yapıyorduk. Öğrencilerimi de çok seviyordum. Burada çok ağladığım zamanlar oldu. Ben öğrencilerimi rüyamda görüyordum. Sebepsiz yere mahrum edilmek insana çok ağır geliyor" dedi.
 
Kamu kurumunun düzenini bozmuşum!
Görevden alınmasının gerekçesini `kamu kurumunun huzurunu ve düzenini bozma!" şeklinde açıklayan Yayla, "Savunmamda da belirtmiştim. Ben, kimin huzurunu ve düzenini bozdum. Eğer öyle bir durum varsa araştırılsın ona göre işlem yapılsın. Ama tabi ki hiçbir şey yapılmadı. Onlar da biliyordu işin gerçeğini. Başörtüsüne, en fazla kınama cezası verilebilecekken bize hemen görevden ihraç cezası verildi. Ancak biz, davamızın hak olduğunu biliyorduk. Yalan, yanlış bir şey yapmamıştık. Allah rızası içindi yaptığımız her şey. Yarınların bizim olabilmesi için bugünlerimize kıymamız gerektiğini biliyorduk. Bunun karşılığını da biz ahirette bekledik, Allah`tan bekledik" ifadelerini kullandı.
 
"JİTEM gelip hakkımızda rapor alıyordu"
O süreç içerisinde görev yaptığı okula her ay JİTEM elemanlarının gelip kendileri hakkında rapor topladıklarını anlatan Yayla, "O zamanlar JİTEM, her ayın 25`inde okula gelip rapor alıyordu. Biz ne yapmıştık ki devlete, her ay gelip rapor alıyorlardı?" diyerek o dönemin karanlık güçlerinin yaptıklarını, gözler önüne serdi.
 
"Okulda hapishane hayatı yaşadık"
Yayla, "Öte yandan yine öğretmenlik yaptığım dönemde yetkililer okulu ziyaret ettiği zaman da sıkıntı yaşıyorduk. Onlar, okula geldiği sırada bize haber veriliyordu. Biz de onlar gidinceye kadar eğer aşağıda isek teneffüs saati veya seminer gibi bir şey ise orada bekliyorduk. Veya sınıflardan aşağıya inemiyorduk. Mesela şimdi bile, bu serbestlik olayı yokken, bu sene hariç deprem döneminde bile ben hiç sınıfımdan aşağıya inmiyordum. Sabah giderdik dağılana kadar ben aşağı yüzü görmezdim" diyerek adeta bir hapishane hayatı yaşadığını dile getirdi.
 
Görevden alındıktan sonra çocuklarının da büyük sıkıntılar yaşamak zorunda kaldığını söyleyen Yayla, "Çocuğumda kekemelik başladı. Burayı (Van`ı ) çok severdi. Burada arkadaşları vardı, onlarla oyun oynardı, dışarı çıkardı. Oraya (Ankara) gidince ister istemez bir boşluğa düştüler. Görüşecekleri kimse yok, tanıdık yok. Burayı çok seviyor diye tekrar buraya gelmek durumunda kaldık. Çocuklarımızın her istediğini alamıyorduk. Bir çocuğun istekleri ne kadar olabilir ki? Ona rağmen bunu karşılayamıyorduk. Bu, bir anne baba için çok kötü bir şey. Çocuklarımız da bizi üzmemek için bir şey istemiyordu" ifadelerini kullandı.
 
2006 yılında çıkarılan bir yasa ile tekrar göreve alındığını kaydeden Yayla, 6 yıllık bu süre içerisinde maddi ve manevi kayıplar yaşadığını söyleyerek Milli Eğitim Bakanlığının 28 Şubat sürecinde mağdur olan tüm öğretmenlerin tekrar göreve başlayabileceği açıklamasını eleştirdi.
 
"Yaşadıklarımızın bedelini kim ödeyecek?"
Yayla konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu genelge kesinlikle yeterli değil. Çünkü göreve yeniden almak her şeyi bitirmiyor ki. Ben, 6 yıl birçok sıkıntı yaşadım. Bir tek ben değil, benim gibi bir sürü arkadaşım bu sıkıntıyı yaşadı. Bazıları, eşleri ile ayrılma derecesine geldi. Onlar göreve dönüp taviz vermek istemiyorlardı, eşleri sıkılıyordu, daralıyordu. Bizim yaşadığımız sıkıntıların daha fazlasını yaşadılar. Benim o yaşadıklarımın bedelini kim ödeyecek? Eğer göreve tekrar iade edilmeleri gerekiyorsa yaşanılanların bedelini de ödemeleri gerekiyor. Manevi olarak ayrı, maddi olarak ayrı ödenmesi gerekiyor. Örneğin, görevinden atılan bir arkadaşımızı kaybetmiştik. En azından onun çocuklarına gelecek sağlamak amacıyla maddi hakların verilmesi gerekiyordu. O arkadaşımızda çok sıkıntılar yaşamıştı.
 
"Sorumlular cezalandırılsın"
Bize bunu yapan sorumluların da mutlaka cezalandırılması gerekiyor. Bizim yaşadığımız şeylerin aynısı olmasa bile bir nebze de olsa yaşamaları gerekiyor."
(Fırat Arslan-İLKHA)