İSTANBUL- Namaz Gönüllüleri Platformu teheccüt namazı ve kunut çağrısında bulundu. Mısır'da zalim cunta tarafından gerçekleştirilen katliamı lanetlemek ve Mısırlı Müslümanlara destek olmak için Şehzade Camii'nde bir araya gelecek olan Müslümanlar, teheccüt namazın kılacak ve mazlumlar için dua ederek, zalimler için kunut okuyacaklar.

18 Ağustos Pazar sabahı (Cumartesi'yi Pazar'a bağlayan gece), İstanbul Fatih'teki Şehzade Camii'nde, saat: 04.00'te teheccüt namazı başlayacak, Kur'ân tilaveti ve dualardan sonra kunutlu sabah namazı kılınacak.

Bütün Müslümanların yüreklerini dağlayan Mısır'daki vahşi katliam karşısında basın açıklamaları, gösteriler ve yardım kampanyaları ile yetinemeyeceklerini açıklayan Platform yetkilileri; "Öyleyse biz, "sabırla ve namazla" ellerimizi hep birlikte semaya kaldırmalı ve Mısır'daki Müslüman kardeşlerimiz için Allah'tan yardım dilemeli; onları acımasızca katleden çağdaş Firavun askerlerine de kunut okuyarak yürekten beddua etmeliyiz" dedi.

Kunut nedir? Nasıl yapılır?
Bilindiği gibi, Efendimiz (s.a.v.) çeşitli zamanlarda Müslümanlara yönelik saldırı ve baskılar söz konusu olduğunda, sabah namazlarında (bir rivayete göre bütün namazlarında) ellerini açıp Allah'tan yardım dilemiş; Müslümanlar için dua, düşmanlara da beddua etmiştir ki, buna "kunut" denmiştir. Yetmiş Kur'an hocasının şehid edildiği Bi'r-i Maûne katliamından sonra, bu katliamı yapan Benî Süleym, Rial, Zekvan ve Useyye kabileleri aleyhine bir ay boyunca sabah namazında beddua okumuş, arkasında bulunan sahabeler de "âmîn" demiştir. Peygamberimizin (s.a.v.) başka zamanlarda da kunut okuduğuna dair rivayetler vardır.

"İbn Abbas'tan gelen rivayete göre, Rasûlüllah (s.a.v.), arka arkaya bir ay öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabahleyin, her namazın arkasında, son rekatta 'Semi'Allâhu li-men-hamideh!' deyince Benî Süleym, Rial, Zekvan, Useyye kabileleri aleyhinde beddua okudu, arkasındakiler de 'Âmin!' dedi. Rasûlüllah (s.a.v.) bu kabilelere, İslâm'a çağıracak kişiler göndermiş, onlar da bu kişileri şehid etmişlerdi. İkrime; 'İşte kunût'un esası budur.' der.

Ebû Hureyre de; 'Nebi (s.a.v.) bir kimseye dua veya beddua etmek istediği zaman, rükûdan sonra kunût okurdu.' der". Rasûlüllah (s.a.v.); 'Semi'Allâhu li-men-hamideh!'den sonra 'Rabbenâ ve leke'l-hamd!' dedi ve şöyle dua etti: "Allah'ım! Velid bin Velid'i, Seleme bin Hişam'ı, 'İyaş bin Ebî Rebî'i ve mü'minlerden zayıf olanları kurtar. Allah'ım! Mudar kabilesine baskını artır! Onlara Yûsuf zamanındaki kıtlık gibi kıtlık ver!" (S.Sabık, Fıkhu's-Sünne, 1/20; Buhari ve İbn Mace'den naklen)

Hanefi mezhebinde, normal zamanlarda vitir namazının son rekâtında okunan kunut duası, Peygamberimizin de (s.a.v.) uyguladığı üzere, sıkıntı zamanlarında, sabah namazlarında da okunur. (İkinci rekatın sonunda rüku'dan doğrulup eller kaldırılarak dua ve beddua edilir, cemaat de 'amin' der; sonra tekbir alınıp secdeye gidilir. Hanefilere göre, vitir dışında, sıkıntı, fitne ve belâ gibi felaket zamanlarında, sadece imam için ve yalnızca sabah namazında kunût okumak sünnettir; muktedi (imama uyan), kunûtun okunması sırasında susar, kıraatin açıktan yapılması durumunda sadece "âmîn" der. Şafiî, Maliki ve Hanbelilerde kunût duası imam ve cemaat tarafından sesli okunabilir.) (Enes Durmaz/ İLKHA)