Doksanlı yılların soğuk yüzünü iliklerine kadar yaşadılar. Bir yandan yoksulluk ve sefalet, öte yandan halkı kendine düşman etmek için her türlü zulmü, baskıyı yapan derin yapılar… Dindar bir köy olduklarından dolayı yıllarca cezalandırılan, işkencelere maruz kalan Develi (Devewêrî) Köyü sakinleri, artık zulmün son bulmasını istiyor.

M. Sait Adiyaman - Hüseyin Yalçın / Diyarbakır

Hükümete yönelik darbe planlarından sonra ifşa olan ve kısa sürede dalga dalga yayılan içlerinde üst düzey komutanların da olduğu Ergenekon terör örgütü üyelerine caza yağdı. Ancak cezalar, Ergenekon’un sadece 2002 sonrası özellikle Ak Parti Hükümetini devirmeye yönelik girişimlerinden dolayı verildi. Oysa Ergenekon yapılanması kontrolündeki yapılar, on yıllardır başta Fırat’ın ötesi diye tabir edilen Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde olmak üzere ülkenin birçok yerinde onlarca katliam gerçekleştirerek halkı büyük bir kıyımdan geçirdiler. Diyarbakır’ın Ergani İlçesine bağlı Develi Köyü de derin yapılanmaların her türlü işkencelerine maruz kalan mazlum bir köy. Dindar kimliğiyle tanınan Develi Köyü sakinleri devletten hiçbir hizmet almadıkları gibi yıllarca ambargoya maruz kaldılar, işkencelerden geçirildiler, çocukları dahi insanlık dışı işkencelerden nasibini aldı. 90’lı yıllarda maruz kaldıkları zulmü Doğruhaber’e anlatan Develi Köyü sakinleri zulüm ve baskı günlerinin artık geride kalmasını istiyor.

KÖYÜMÜZ HEP YOKSUL BIRAKILDI

Diyarbakır’ın Ergani ilçesine bağlı Devewêrî (Develi) Köyü sakinleri dindar bir köy oldukları için 1990’lı yıllar başta olmak üzere günümüze kadar çeşitli işkencelerden geçtiklerini söyleyerek artık yapılan zulüm ve haksızlıkların bir an önce giderilmesini istediler.

Yaklaşık 20 yıla yakın bir süredir çeşitli işkencelere maruz kaldıklarını ifade eden köy sakini Halim Yaman, “1990’lı yıllar başta olmak üzere günümüze kadar köyümüz hep yoksul bırakıldı. Hiçbir hizmet alamadık. Sürekli köyümüze baskınlar yapılıyordu.15 yaşından tutun da 70 yaşındaki insanı bile gözaltına alarak işkence yapıyorlardı. Aylarca cezaevinde kaldık. Askeriye, İslami faaliyet yürütüyoruz gerekçesiyle sürekli köyümüze büyük baskınlar yapıyordu. Her defasında köylülerin çoğunu gözaltına alıyorlardı” diyerek dönemin karanlık yüzünü anlattı.

CEZAEVİ YOKSA İŞKENCE VAR
2000 yılında köylerine yapılan baskında 75 yaşındaki Hüseyin adlı yaşlı bir amcanın da gözaltına alındığını ifade eden Yaman, “Cezaevine atamadıkları kişileri yakalayarak işkenceden geçiriyorlardı. 7 yaşındaki çocuklar, askerin köye geldiğini görünce köyden kaçıyorlardı. Askerler yakaladıkları çocukları ayakları altına alarak dövüyorlardı. Köyümüze ambargo uyguluyorlardı. Seyyar satıcılar dahi köye giremiyordu. Bizim köyün minibüsü yoktu. Biz de Diyarbakır’a gitmek için Kaldırım Köyü’ne gidiyorduk. Diyarbakır’a giderken yol üzerinde bulunan Pirinçlik Karakolu’na geldiğimizde asker bizi durdurup araç sahiplerine bu köylüleri alırsanız araçlarınızı yakarız diye tehdit ediyorlardı. Biz de 10 ila 20 kilometrelik yolu yürüyerek gitmek zorunda kalıyorduk” şeklinde konuştu.

SAKALIMIZ OLDUĞU İÇİN MAĞDUR EDİLDİK
Sırf sakalı olduğu için yoldaki aramalarda hep sıkıntı çektiğini anlatan Yaman, “Annem 70 yaşındaydı ayağı kırılmıştı, onu hastaneye götürmek isterken Pirinçlik Karakolu bizi durdurdu. Araçta bulunan herkesin kimliklerini alıp kontrol ettikten sonra geri verdi ama benimkini sakalım olduğu gerekçesiyle geri vermeyerek bizi mağdur etti. Askerin zulmü yetmiyor, aynı şekilde köy korucuları da bize kötü muamelede bulunuyorlardı” ifadelerine yer verdi.

“SİZİN YERİNİZ BURADA YOK, İRAN’A GİDİN”
1990’lı yıllarda dindar oldukları için cezalandırıldıklarını ifade eden Yaman, gördükleri işkence ve sıkıntıları anlatmayı şöyle sürdürdü: “İnce Hıdır Karakol Komutanı sürekli bize, ‘Sizin yeriniz burada yok, İran’a gidin’ diyordu. Siz dindarsınız diyorlardı. Biz ‘siz Müslüman değil misiniz, neden bize böyle davranıyorsunuz?’ diye sorduğumuzda da onlar da bize ‘evet biz Müslümanız, ama devletin bir dini yoktur’ diyerek geçiştiriyorlardı.”

Bir başka köylü Salim Yaman ise yaşadıklarını şöyle anlattı: “Yolumuzun üstünde Han adında bir köy vardı, biz de oradan geçmek zorundaydık. Annem ameliyat olmuştu, eve getiriyordum. Han köyünden geçtiğimiz sırada korucular bizi durdurdu ve ‘merkezden aldığımız emir gereğince buradan geçişinize izin vermiyoruz’ dediler. Tabi biz de kavga gürültüyle oradan geçmeyi başardık ama sürekli bize sıkıntı çıkarıyorlardı.”

KORUCULAR NAMAZ KILMAMA İZİN VERMEDİLER
Han köyünden geçtikleri sırada korucular tarafından gözaltına alındığını ifade eden Salim Yaman, “Neden beni tutuyorsunuz dediğimde, ‘seni karakola götüreceğiz’ dediler. Ben o korucuların yaptığını hayatım boyunca unutmadım. Bana çok hakaret ettiler. Ergani’ye yaklaştığımızda akşam ezanı okunuyordu. Ben de ‘Biraz durun da namazımı kılayım, karakolda namaz kılmama izin vermezler’ dedim ama namaz kılmama izin vermediler” ifadelerini kullandı.

ÇOCUKLARIMIZIN VÜCUDUNDA SİGARA SÖNDÜRÜYORLARDI
Köydeki çocuklara dahi işkence yapıldığını anlatan Salim Yaman, o sıkıntılı yıllarda askerlerin 75 yaşında olan amcasını dahi gelip gözaltına alarak işkence yaptıklarını sözlerine ekleyerek köylerinde görme engelli olanları da gözaltına aldıklarını, kızlarını döverek sigara izmaritlerini vücutlarında söndürdüklerini belirtti. Az da mağduriyetlerin halen devam ettiğini ifade eden Salim Yaman son olarak, “Köyümüze hiçbir hizmet yapılmıyor, bazı şeyler yapılmak istense de BDP’li encümenler devreye girerek köyümüzün dindar olduğunu ve hiçbir hizmetin verilmeyeceğini söylüyorlar. Biz ne yapacağımızı bilemiyoruz. Biz de bu coğrafyada yaşıyoruz, artık bize de hizmet verilsin” ifadelerini kullanarak yetkililerin bu konuda bir çözüm getirmesi talebinde bulundu.